"Buyrun Bay Kim, odanızın anahtarı. 7. kat 23 numaralı oda." Bay Kim önden ilerlediğinde gözlerimi açtım. "Bay Kim!" Seslenmem ile bana döndüğünde kaşını kaldırdı.
Bakışlarımı resepsiyon ile onun arasında gezdirdim. "Benim odamı-" "Tek oda rezerve ettik." Şokla ağzım açıldı. Ardından kaşlarımı çattığımda konuşmama izin vermeden devam etti. "Verilecek davetten dolayı yeterli oda yoktu. Ayrıca merak etme 2 tane yatak var." Göz kırpıp geri önüne döndüğünde dudaklarımı birbine bastırıp peşinden ilerledim.
Asansörle 7. kata çıktığımızda koridorda ilerledik ve 23 numaralı odanın önünde durduk. Bay Kim kapıyı açtığında peşinden içeri girdim.
Odada gözlerimi gezdirip inceledim. Bu sırada kapı çalındığında kaşlarımı çatıp Bay Kim'e döndüm. Kapıya ilerlediğinde onu izliyordum. Ardından görevlinin bavulları getirdiğini gördüm. Bay Kim onları içeri aldığında yanına ilerledim ve bavuluma uzandım. Ancak buna izin vermeden beni durduğunda dudaklarımı birbirine bastırdım. Yatakların yanına bavulları bıraktığında peşinden gittim.
"Ben duşa gireceğim. Sen de istersen dinlen." Başımı salladığımda bavuluna eğilip eşyalarını çıkardı ve banyoya ilerledi. O gittikten sonra ben de üzerime rahat kıyafetler (pijama) geçirip duvar kenarındaki yatağa uzandım. Gözlerimin kapanıp uykuya dalmam ise uzun sürmemişti. Malum, son günlerde oldukça yorulmuştum.
.
"Jennie!" Gözlerimi açtığımda gördüğüm yüz Bay Kim'e aitti. Uyku ağır bastırdığında tekrar gözlerimi kapatmış ve ancak o zaman bu gerçeği idrak edebilmiştim. Hızla gözlerimi tekrar açtığımda uykulu sesimle "Bay Kim" dedim. Ardından doğrulamaya çalıştığımda üzerime eğilen bedenini geri çekti.
Şimdi o ayakta bense önünde yatakta oturur pozisyondaydım. Gözlerimi ovalayıp bakışlarımı alttan ona yolladım. O ise kafasını çevirip sahte öksürüğü ile bana geri dönmüştü. "Bay Bass ile toplantıya 1 saat kaldı." Kaşlarım havalandığında içimi telaş kaplamıştı.
Hızla ayağa kalktığımda dip dibeydik. Gözlerimiz kesişti. Ancak hızla aramızdaki teması bozup yanından geçtim. Bavuluma ilerleyip içinden kıyafetlerimi çıkardım. "Bay Kim, benim duşa girmem gerekiyor. Hemen girer çıkarım." Ona dönmeden hızla konuştuğumda cevap vermemişti.
Kıyafetlerimi alıp ona geri döndüğümde güldüğünü gördüm. Ben de ufacık gülümseyip hemen banyoya ilerledim ve güzel bir duş aldım.
.
Taehyung,
Giydiği siyah mini elbisesi ve uzun dalgalı saçları ile yanımda oturuyordu. Ne kadar güzel gözüktüğünü bildiğinden emin değildim.
Bakışlarımı tekrar yola çevirdim. Direksiyonda parmaklarımı gezdirdiğim sırada yanımdaki bedeni hareketlendi. Radyoya uzanıp açtığında çalan şarkıları 2 saniye dinleyip sabırsızca değiştiriyordu. En sonunda bir şarkıda durup gülümseyerek arkasına yaslandı. Where's my love.
Başını cama dönüp dışarıyı izliyorken bakışlarımı arada yoldan alıp ona çeviriyordum. Gözlerini kapattığında bunu şarkının en sevdiği kısmına geldiği için yaptığını biliyordum. Bu şarkıyı ne kadar çok sevdiğini de biliyordum.
Derin bir iç çekip önüme döndüm. Özlemiştim. Yanımda oturuyor olmasına rağmen onu hâlâ özlüyordum. Ona olan özlemim sanki hiç geçmeyecek gibiydi.
Başımı geriye yasladığımda bakışlarını üzerimde hissedip ona döndüm. Kısacık göz göze gelişimizden sonra tekrar yola döndüm. Kaza yapmak istemezdim.
Ancak o kısacık anda gözlerinde tıpkı benimki gibi özlem görmüştüm. İkimizde birbirimizin özlemiyle yanıyorduk belki de. Ama ne o ne de ben bunu dile getiremiyorduk.
Zaten bu yüzden böyleydik, cesaretsiz olduğumuz için. Birbirimize çok yakın ama aynı zamanda çok uzaktık.
Sonunda restoranın önüne geldiğimizde şarkı çoktan bitmiş hatta sonrakine geçmişti. Arabadan inip valeye anahtarı uzattığımda Jennie'de inmiş yanıma gelmişti. Hızla elimi sanki yeri orasıymış gibi beline sardığımda bakışları bana dönmüştü. Ancak ona dönmek yerine onu daha çok yanıma çekip restorana adımlamıştım.
Garson yanımıza ilerleyip masamızı gösterdiğinde başımla onayladım. Masanın yanına geldiğimizde ise elimi belinden çekip bir sandalye çektim. Şaşkınlıkla bana baktığında başımla sandalyeyi işaret ettim.
Bugün uzak davranmak istemiyordum. Bugün kendimi kısıtlamak, onu üzmek istemiyordum. O gelip oturduğunda bende yanındaki sandalyeyi çekip oturdum.
Kısa süren sessizliğin ardından Jennie'ye döndüm. Bir elimi sandalyesine atıp ona yaklaştığımda bakışları bana döndü. Dudaklarını birbirine bastırdığında hafifçe gülümsedim. "Ne yemek istersin?"
Bu sorumu beklememiş olacak ki şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Mimikleri onu ısırmak istememe neden oluyordu.
"Bay Bass geldiğinde sipariş etmeyecek miyiz? Ayıp olur." Başını iki yana sallayarak beni reddettiğinde kaşlarımı çattım. "Olmaz ayıp falan. Sabahtan beridir hiçbir şey yemedin Jennie. Ben onlarla beraber yerim zaten."
"Bay Kim, sorun değil. Aç değilim zaten. Onları bekleyebilirim." İkna edeceğini düşünerek gülümsediğinde başımı iki yana salladım. "Yalan söyleme." Önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırarak "Yalan söylemiyorum ki." dediğinde bakışlarım saçlarındaydı. "Gerçekten aç değilim. Hem siz de hiçbir şey yemediniz."
Bakışlarımı tekrar gözlerine çevirdiğimde bir kaşımı kaldırdığımda sustu. "Ben sen uyurken atıştırdım. Ayrıca bu şekilde kaçamazsın."
Tekrar ağzını açıp itiraz edeceği sırada bakışlarım ile araladığı dudaklarını birbirine bastırdı. "Ne yemek istersin?" En başında sorduğum soruyu yinelediğimde pes etmiş bakışlarını önündeki menüye çevirmişti. Bense onun bu haline karşı zaferle gülümsüyordum.
Taehyung'u sevin. Taehyung'u koruyun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
did you stop loving me | taennie
FanfictionSonra ne kadar korksa da sordu o soruyu. 'Beni sevmeyi bıraktın mı?'