"Ya Fatih benim kaleme gol atıp durmasana!"
Fatih oturduğu mindere iyice yerleşti. Nergis'e bakarak gözlerini devirdi. "Oyunun anlamı bu ya hani Nergis." Nergis umursamazlıkla omuzunu silkti. "İki gol daha az atsan ölmezsin Fatih. Zaten kazanacaksın, bari onurumu bana bırak."
Oturduğum koltukta dizlerimi kendime çektim ve kafamı dizlerime yasladım. Elimin yanmış kısmı eşofmanıma değdiğinde canım acımıştı.
Tıpkı söylediğim gibi, Yusuf bu gece gelip elime merhem sürmeden elime onun merhemini sürmeyecektim. Yusuf'ta bunu biliyor olmalıydı. Bu yüzden bir an önce bu günü yaşayıp, geceye, Yusuf'a kavuşmayı bekliyordum.
Fatih ağzına bir cips attığında Nergis'e döndü. "Dün gece Yusuf abi neredeymiş, öğrenebildiniz mi?" Nergis olumsuz anlamda başını salladı. "Ay yok! Katır inadı var onda. Eve bi' geldi ağzı beş karış sırıtıyor. Bir yerlerde içip kafayı buldu herhalde. Bu aralar babamla çok didişiyorlar o yüzden üstüne düşmedim ben de."
Fatih başını anladım dercesine aşağı yukarı salladığında, "Benim yanımdaydı," dedim, usulca. Sesim bir mırıldanıştan farksız çıksa da Nergis ve Fatih beni duymuştu. İkisi de aynı hızda kafalarını bana doğru çevirdiklerinde istemsizce yutkundum.
En yakın arkadaşım dediğim insanlardan bir şeyleri yeterince saklamıştım. Artık saklamanın alemi yoktu. Üzerimde o kadar çok yük varken hepsiyle tek başıma baş edemezdim. İçimi dostlarıma dökmem lazımdı. Onların bilmesi lazımdı. Onların yüzüne baka baka onlara yalan söyleyemezdim.
Nergis, "Ne demek senin yanındaydı?" diye sorduğunda, kafamı dizlerimden kaldırdım. "Benim yanımdaydı işte. Benimleydi."
Fatih, "Sen o saatte nasıl dışarı çıktın ki?" diye sorduğunda, "Evden çıkmadım, Yusuf odama geldi," dedim, sanki bu her zaman olan bir şeymiş gibi bir sakinlikle. Zaten bu benim için her zaman olan bir şeydi ama dostlarım için şaşırtıcı bir şeydi. Fatih'in kaşları çatıldığında, Nergis merakla oturduğu minderi tam karşıma sürükleyerek oturduğum koltuğun ucuna oturdu.
"Leyla sen bi' şu meseleyi baştan anlatabilir misin?"
Derin bir nefes alıp topuz şeklinde olan saçlarımdaki tokayı çektim ve saçlarımdan çıkarttım.
"Penceremden odama girdi. O yüzden ben evden çıkmadım, o benim odama gelmiş oldu."
Fatih'in gözleri merakla büyüdü. "Yusuf abi senin pencerenden odana mı girdi? Peki, sen ne yaptın?"
İstemsizce tebessüm ettim. "Hiçbir şey yapmadım. Zaten onu bekliyordum."
Nergis, "Zaten onu bekliyordum ne demek ya?" diye sorduğunda, Nergis'e baktım. "Bir süredir zaten bu şekilde buluşuyoruz," dedim.
"Leyla şu an bizimle dalga mı geçiyorsun?" diye soran Nergis ile bacaklarımı bağdaş kurma pozisyonuna getirip her şeyi birer birer anlatmaya başladım.
"Yusuf... Abi. Yusuf abi askerden döndüğünden beri biz bazı geceler benim odamda buluşuyoruz. Bazen mesajlaşıyoruz. Görüşüyoruz. Çok fazla olmadı. Annem hastaneden çıktığından beri üç gün boyunca beni hiç aramadı, bana hiç mesaj atmadı, odama da gelmedi hiç. Sonra ben çöp atmaya çıktığımda karşılaştık. Konuştuk. Bana pencereni açık bırak dedi, ben de bıraktım. Elimi yaktığım için nöbetçi eczane aramış. Merhem getirdi bana. Öyle işte. Üç gündür görüşmemiştik ondan önce. Yani, aslında annemin hastaneye kaldırıldığı sabah beraber kahvaltı yapmıştık ama... Öyle işte."
Nergis, şaşkınlıkla Fatih'e baktığında Fatih'in yüzünde haklılıktan doğmuşa benzeyen bir tebessüm vardı.
Nergis, "Haklıymışsın," dediğinde Fatih, "Evet, bu kadarını ben de tahmin etmiyordum ne yalan söyleyeyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla Çıkmazı
Novela Juvenil"Bir insan ömrünün sonuna kadar bir çok kez sevebilir, sevilebilir hatta aşklar yaşayabilir belki ama benim seni yaşadığım gibi yaşayamaz. Ben seni yaşıyorum Leyla. Sen benim kanıma karışıyorsun, damarlarımdan akıyorsun. Ciğerlerime doluyorsun sen b...