Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Bundan sonra Leyla Çıkmazı hakkında paylaşımlar yapacağım, isterseniz sizlerle de sohbet edip beraber vakit geçirebileceğimiz instagram hesabıma da uğramak isterseniz beklerim. İyi okumalar.♥️
instagram: @/artemisguncesi.Yağmur damlaları araba camına yavaş yavaş damlarken oluşturduğu tıkırtılar ile ritmik bir şekilde nefes alıp vermeye başladım. Eşofmanımın kollarını iyice ellerime çektiğim esnada ojelerimin de bozulduğunu fark ettim ama umursamadım.
Kerem'in, "Seni oturup surat as diye evden çıkartmadım Leylacığım," demesiyle daldığım düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm. "Çıkartmana gerek yoktu. Ben evde iyiydim Keremciğim."
Kerem emniyet kemerini çıkarttı. "Böyle olmaz Leyla. Senin iyiliğini de geçtim artık. Ailen anlayacak. Biraz toparlanman lazım. Tamam, kendini düşünmüyorsun ve acını yaşamak istiyorsun, en büyük hakkın ama lütfen bu kadar koy verme. Üç gündür eve kilitledin kendini. Dışarıdan nasıl gözükür düşünsene bi' Allah aşkına." Haklıydı. İçim cayır cayır yanıyordu ama evdekilerden de bunu saklamak zorundaydım.
Üç gün olmuştu. Bunu düşündüğüm her an dehşete düşüyordum. Bir yandan korku, panik, gerginlik bir yandan da özlem, aşk ve acı içinde yoğuruluyordum.
Gün içinde kendi kendimi sürekli bu yaşadığımız üç günü sorgularken buluyordum.
"Yarın ağlamaya sizin eve gelebilir miyim?"
Kerem ona yönelttiğim soruyla bir kahkaha koyverdi. Bu neşeli bir kahkaha değildi, bunu biliyordum ama bu kadar da sinir bozucu muydu?
"Gelebilirsin Leylacığım... Benim bir ergen erkek kardeşim var. O da aşk acısı çekiyor. Beraber ağlaşırsınız olur mu?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Olur, bana uyar."
Kerem arabasının kapısını açmadan önce bana döndü. "E hadi, kop gel o koltuktan artık. Babam bize ziyafet çektirir şimdi." Kerem'e bir şey demeden arabadan indim ama ardından, "Ben aç değilim," demeden edemedim.
Kerem koluma girdi ve evlerinin bahçesinin girişine doğru beni adeta sürükledi. "Leyla valla bugün sana sinirlenmeyeceğim kendime söz verdim ama sana tek bir şey söyleyeceğim. Yemek yememek sana hiçbir şey kazandırmaz. Yusuf tıka basa yemek yiyordur şimdi."
Yusuf'un ismini duyduğum an gözlerim göz yaşlarıyla doldu. "Yiyordur di mi?" diye sordum, umutla. "Yiyordur tabii... Kara haber tez duyulur Leyla. Kötü bir şey olsa biz hiçbir şey bulamasak Fatih bulurdu."
"Bulurdu di mi?" Kerem olumlu anlamda başını salladı. "O Yusuf ortaya çıktığında ağzının tam ortasına bir yumruk çakacağımı biliyorsun değil mi?" Kerem'in karnına dirseğimi geçirdim. "Deme öyle!"
Kerem omuzunu silkti. "Ne be? Hak etmiyor mu? Sen perişan oldun. Nergis Hanım'da perişan oldu. Size çok ayıp ettiği için çok sinirliyim ben ona." Kerem'in kurduğu cümle ile kaşlarımı çattım. "Nergis Hanım ne ya? Hadi sen neyse de, benim arkadaşım ne ara bu kadar resmi ve seviyeli bir insan oldu acaba ya?" Kerem derin bir iç çekti. "Hiç sorma ya! Bir yere Nergis Hanım dedim, döndüremiyorum muhabbeti. Halbuki ayıp olmasın diye seviyeli bir giriş yapayım dedim de, benim neyimeyse sanki."
Kerem anahtarıyla kapıyı açarken, "Döndürmek mi istiyorsun ki muhabbeti?" diye sorduğumda duraksayarak bana baktı. "Bak ya... Ha şöyle kendine gel diye illa kendimi dedikodu malzemesi yapmak zorunda mıydım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla Çıkmazı
Novela Juvenil"Bir insan ömrünün sonuna kadar bir çok kez sevebilir, sevilebilir hatta aşklar yaşayabilir belki ama benim seni yaşadığım gibi yaşayamaz. Ben seni yaşıyorum Leyla. Sen benim kanıma karışıyorsun, damarlarımdan akıyorsun. Ciğerlerime doluyorsun sen b...