"Bu sana çok yakışır bence."
Tolga'nın sesiyle birlikte gözlerimi elinde tuttuğu askıya çevirdim.
Elinde kırmızı bir kazak vardı.
"O nasıl bakmak öyle? Bence kırmızı senin rengin. Sana çok yakışır."
Tolga'nın kurduğu cümleyle istemsizce yutkundum.
Yusuf abi emniyet kemerimi takmak için bana doğru eğilirken, "Kırmızı ne kadar çok yakışmış öyle," dediğinde heyecanla gülümsemiştim. "Çok güzel olmuşsun bu sabah."
Hep böyle mi olacaktı? Hep aklıma mı düşecekti böyle? Hiç mi geçmeyecekti bu acı? Nereye kadar dayanabilecektim? Bana ilan-ı aşk etmesinden birkaç saat önce başka bir kadının yüzüğünü parmağına takan hayatımın aşkını nasıl unutabilirdim ki?
"Nergis beni Kerem'e sattı diye Nergiscilik oynamak zorunda değilsin Tolga." Tolga gülümseyerek bana baktı. "Seninle vakit geçirmeyi seviyorum. Nergiscilik oynamama gerek yok. Ben zaten moda ikonuyum."
Tolga'nın üstündeki siyah eşofman takımı ve deri ceketi ile moda ikonu olduğunu iddia etmesi beni güldürmüştü. Belki de günler sonra ilk kez gerçekten gülmüştüm.
"Moda ikonu görmesem inanacağım," dediğimde alınganlıkla bana baktı. Ben de onu onun silahıyla vurmak istercesine, "O nasıl bakmak öyle?" diye sordum.
"Öyle bakmak işte. Tarzım biraz spor diye şık olmuyor muyum? Her gün gömlek pantolon mu giyeyim illa şık olmak için?"
Gülümsedim. Gözlerimi kapattım ve sadece gülümseyebildim.
Yusuf abi bize doğru döndüğünde göz göze gelmiştik. Gözleri gözlerimle buluştuğu andan itibaren kalbim normalde olduğunda üç, hatta belki de beş kat daha hızlanmıştı. Yutkunmaya çalıştım. Kızlardan birine tutunmadan ayakta duramayacak kadar sarhoştum ama buna rağmen Yusuf abiyi çok net görüyordum. Hiç kimseyi görmediğim kada net görüyordum.
Beyaz gömleği ve siyah pantolonu ile, bu kadar basit ve çabasız bir görüntüyle bile bu kadar güzel gözükmesi normal miydi?
Tolga'ya dönüp, "Senin ne giydiğin değil, sana bakanın seni nasıl görmek istediği önemli zaten. O yüzden sen nasıl mutlu hissediyorsan onu giy," dediğimde Tolga hevesle başını salladı. "Aynen öyle! O yüzden diyorum ya, kırmızı sana çok yakışıyor. Aslında sen ne giysen sana çok yakışır demek istiyorum."
"Teşekkür ederim ama sen biraz beni şımartmak istiyor gibisin."
Tolga elinde tuttuğu askıyı rafa astı. "Aslında asıl niyetimi soracak olursan deden ağzıma etmeden seninle alışveriş yapıp yemek yemek istiyorum."
"İstersen yemeği dedemde beraber yiyebiliriz."
Tolga şaşkınlıkla ve heyecanla bana baktı. "Gerçekten mi?"
Kendimi kötü hissetmiştim. Tolga'yı o kadar kırıyordum ki onunla yemek yiyebilecek olmam bile onu heyecanlandırıyor hatta şaşırtıyordu. Kalbim ezildi. Benim duygularım duyguydu da, onunkiler değil miydi? Bu yaptığım ne kadar doğruydu?
Yusuf'a aşıkken bana hisleri olduğunu söyleyen Tolga'yla vakit geçirmem Yusuf için ne kadar yanlışsa, bana hisleri olduğunu söyleyen Tolga'nın hislerini bilmezmiş gibi davranmam Tolga için yanlıştı. Yusuf'un bana aşıkken Nisa ile yüzük takıp, yüzük taktığı akşam bana aşık olduğunu itiraf etmesi ise benim için yanlıştı.
Bunların hiçbirini bilmeyen Nisa içinse hepimiz yanlıştık.
Tolga'ya dönüp, "Özür dilerim Tolga," dediğimde sanki ne için dediğimi bilirmiş gibi anlayışla bana baktı ve tebessüm etti. Kırgın bir tebessümdü. "Dileme, arkadaşız biz seninle. Arkadaşlık sadece iyi günde olmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla Çıkmazı
Ficção Adolescente"Bir insan ömrünün sonuna kadar bir çok kez sevebilir, sevilebilir hatta aşklar yaşayabilir belki ama benim seni yaşadığım gibi yaşayamaz. Ben seni yaşıyorum Leyla. Sen benim kanıma karışıyorsun, damarlarımdan akıyorsun. Ciğerlerime doluyorsun sen b...