1. Bölüm

23.2K 860 54
                                    


FELFENA

"Geçmiş olsun güzel kızım, baban uyanınca geldiğimizi söylersin."

Orta yaşlı kadının yüzüne öylece baktı, Birçe. Onaylar nitelikte birkaç söz mırıldandıktan sonra yolcu etti kalabalığı. Çok yorulmuştu. Babasıyla ilgilenmesi lazımken, birde bu insanlarla baş etmesi gerekmişti. Nefret ediyordu kalabalıktan Birçe. Annesi öleli henüz iki ay olmuşken, böylece biriken insanlar ona yalnızca annesini hatırlatıyordu. Annesinin cenazesini... Cenazede de aynı insanlar gelip öylece oturmuş, genç kızdan hizmet beklemişlerdi. O gün ve sonraki devam eden günlerde yasını bir türlü tutamayan Birçe, şimdide babasının hastalığıyla pençeleşiyordu. Babası, Ahmet bey, iyileşmek için çaba göstermiyordu Birçe'ye göre. Eğer çabalasaydı çoktan iyileşirdi, eskisi gibi olmasada bir şeyler rayına otururdu belki.

Ama düzelmek yerine her geçen gün daha da kötüleşiyordu sanki her şey. Babası annesinin ölümünü atlatamıyor, kendisini iyiden iyiye  yatağa bırakıyordu. Birçe, mutfakta yığılı bulaşığa göz ucuyla bakıp derin bir nefes aldı. Yorgundu. Annesinin kaybı onu derinden sarsmışken günlük işlerden de gına gelmişti ona. Mutfağı öylece bırakıp sağ taraftaki kapıya yöneldi. Uyumuyordu aslında babası. Kimse yanına gitmesin diye yalan söylemişti. İnce hastalık, demişti köyün doktoru. "Benim elimden bir şey gelmez, şehre götürüp oradaki doktora göstermek gerek." demişti. Maddi güçleri şehre gitmeye bir şekilde yeterdi de, Birçe bir başına onca yolu hasta babasıyla nasıl giderdi?

Haftada bir kez, salı günleri saat yedide köyden bir dolmuş kalkardı. O dolmuş şehir merkezine kadar gider, akşam saat beşte de yolcularını köye götürmek üzere yola koyulurdu. Köyün beş tane şoförü sırayla minibüsü kullanır, ekmeklerini alacak parayı kazanırlardı. Birçe'nin o dolmuştan başka şansı yoktu. Bey babasını başka türlü şehirdeki doktora gösteremezdi. Ancak o dolmuşta hasta babasına yer yoktu. Kimse bir kişilik yer ayırmaya razı gelmiyordu. Oturarak onca yolu gidemezdi Ahmet bey. Fazladan para vermeye de güçleri yoktu Sungur ailesinin. Zaten doktora ve ilaca bir yığın para dökeceklerdi. İdareli olmaktan başka şansları yoktu.

Yinede şükür etti Birçe durumlarına. Ne yapıp edip ikna edecekti şoförü. Kendisi ayakta giderse, onun oturacağı yeri de  babasına ayırabilirdi. Böylece ayaklarını uzatabilirdi bey babası.

Bu seneki mahsulü de kaldırmak gerekiyordu. Hiç şüphesiz en çok bu konuda zorlanacaktı Birçe. Kimi kimsesi yoktu ki bey babasından başka. Bir amcası ve yahut bir teyzesi olsaydı belki, onlardan yardım isteyebilirdi. Yüce Mevla bu sene bolluk bereket vermişti. Tek geçim kaynakları olan mısır tarlasında işler sorunsuz gitmişti. Ancak annesinin vefatı ve babasının hastalığı yüzünden süt mısırların zamanı geçmiş, ermişti. Yalnızca ermiş mısırları kırıp satabilirlerdi. İş sadece bununla bitmiyordu. Mısırların satışa hazırlanması bir yana alaflarında biçilmesi gerekiyordu. Biçilen alaflar, muhtarın getirttiği makineyle öğütülecek ve hayvanlarına kış için yem olacaktı.

Ne yapacaktı Birçe? Bunca işi nasıl çevirecekti? Kara kara düşünmeden edemiyordu. İş güç bey babasının sağlığından mühim değildi elbette. Ancak o işleri yapmadığın sürece para kazanamaz, geçimini sağlayamazdın. Bu topraklarda yaşamanın zor olduğunu biliyordu da Birçe, tüm sorumluluğun üstünde olduğunu fark edince daha bir anladı. Zordu. Yaşaması ayrı, geçinmesi ayrı... Çok zordu.

Derin bir nefes aldı, eşikten içeriye soktu kafasını usulca. Bey babası öylece gözlerini tavana dikmiş kıpırdamadan duvarı izliyordu. Minik adımlarla döşeğin yanına gelip babasının yanı başına kıvrıldı. Bir kolunu karnının üstüne sardı, başını göğsüne yasladı. İşte şimdi tüm yorgunluğu geçmişti Birçe'nin. Yeter ki babası iyi olsun, bir arada olsunlar, tüm zorluğa elbet katlanırdı.

FELFENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin