Bu bölümü Felfena'nın en kaoslu bölümü ilan ediyorum.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim.
🐞
Birçe, Barış'ın yeşillerinden zar zor kopup sanki görebilecekmiş gibi kapı tarafına çevirdi başını. Kaşları çatıldı. Kimdi böyle kapılarına hadsizce vuran?
Barış ile göz göze gelip ayrıldılar birbirlerinden. Barış az önceki hallerinden onları koparan her kimse, ona içinden okkalı bir küfür savurdu. Ne vardı beş dakika sonra gelselerdi?
"Açın kapıyı! Leyla, çık dışarı!"
Leyla, korkuyla kalktı yerinden. Gözleri derhal Mustafa'yı aradı. Üst katta olmalarına rağmen sesi net bir şekilde duyulan abisini tanıdı elbet. Nasıl tanımazdı? Bu öfkeyi ve siniri ne halde olursa olsun tanırdı.
Gelmişlerdi. Yamanlar, Leyla'nın ailesi, hayır aile demek yanlış olur, cellatları gelmişti. Evin en küçüğünün boynuna urgan takmaya gelmişlerdi ancak başaramayacaklardı.
Hiç şüphesiz Mustafa, sevdiği kadını, Allah katında ki karısını canı pahasına koruyacaktı.
Leyla, endişeyle baktı Mustafa'nın gözlerine. Mustafa, sevdiği kadının göz bebeklerinde gördüğü korku yüzünden çenesini sıktı. Kimse Leyla'sını böyle korkutmamalıydı. Buna izin verecek hali yoktu. Hemen kalktı yerinden, yanlarında bir büyüğün olmasını umursamadan sıkıca tuttu karısının elini. Ela gözlerine güven vermek istercesine, korkma dercesine baktı. Avucunun içine rahatlatıcı bir öpücük kondurdu. Siyah, uzun saçlarını okşadı. Leyla, elbet Mustafa'nın teması sayesinde azda olsa rahatladı ancak bu kezde babasının sesini duydu.
Babası da kalkıp geldiğine göre, işler sandığından daha kötü bir vaziyet almıştı.
Beşir, sanki bir şey yapabilecekmiş gibi en önde çıktı salondan. Kapıyı açmaya gidecekti elbet. Nasıl olsa birazdan ortalık kızıştığında siner bir köşeye. Şimdilik mafyacılık oynamasında bir beis yoktu. Yahu Beşir kadar aksiyonu seven ancak içinde bulunmaya korkan başka kimse var mıydı?
Cihan bey gözleriyle eşi Burçak hanıma sesli dile getiremediği her şeyi anlatıp aşağı indi. Burada akıllılık eden tek kişi Fehmi dede oldu. Zira Adana'dan kalkıp gelen, kızlarını başka bir evde bulan hiç kimse boş gelmezdi. Bunu düşünebildi çünkü kendisi de Adanalıydı. Aşağı inmek yerine odasına gitti. Gerekli olabilecek her şeyi aldı üstüne. Gerek kalmamasını ümit etti.
Beşir, hızla açtı kapıyı. Karşılarında takım elbiseli ve oldukça sinirli üç adam gördü. Daha ağzını açamadan Leyla'nın babası yapıştı yakasına. Beşir'i içeri ittirip sinirle soludu.
"Kızım nerede? Gurbetteki bir kadını alıkoymaya utanmıyor musunuz?!"
Leyla'nın ailesi, gitmeyi planladıkları tarihten daha erken çıkmışlardı yola. Bunu yapmalarındaki sebep Leyla'ya bir türlü ulaşamamalarıydı. Yazdıları mektuplara dönüş sağlamamıştı kızları. Telefonlara bakmamıştı. Yalnızca bir kez iyi olduğunu haber etmek için telefon açmıştı. Onun dışında iletişim kuramamış olmak aileyi endişelendirmişti. Biraz da bu durumu bahane ederek erkenden geldiler Ordu'ya. Geldiler amma ne lojmanda ne de okulda bulamadılar Leyla'yı. İzinli olduğunu öğrendiler sonra. Köyde yana yakıla kızlarını ararlarken de dedikodular çalındı kulaklarına.
Leyla'nın etrafından bir an olsun ayrılmayan köyün civan delikanlısı Mustafa'yı öğrendiler.
Alageyik köyünde Mustafa ve ailesini tanımayan yoktur. Halleri vakitleri epeyce yerinde olan bu aile güçleri yettikçe yardım eli uzatır hanelere. Bir an olsun kibirlendikleri, zenginlikleriyle hava attıklarını görmemiştir bu ahali. Aksine, özellikle çocuklar ihtiyaçları olmamasına rağmen hanelere gidip yardım eder, seçtikleri meslekleri karşılıksız bir şekilde icraa ederler. Şanlı ailesini sevmeyen pek azdır. Belkide yoktur. Ondan sebep çabuk buldular Mustafa'nın kim olduğunu, nerede yaşadığını. Bunu yaparken tüm bu iyilikleri dinlemediler elbet. Akıllarında yalnızca Leyla vardı. Leyla'nın zor durumda olduğunu düşünüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELFENA
General FictionBirçe, on yedi yaşında iki ay evvel annesini kaybetmiş öksüz bir kız çocuğu iken, şimdi de babasının hastalığıyla pençeleşiyordu. Ölüm döşeğindeki bey babasına her baktığında, "Ya o da giderse?" diye üzülüp korkuyordu. Bey babası biricik eşinin, yol...