Yorgunum...
Gerçekten çok yorgunum ama kurgularımla ilgilenmek bana çok iyi geliyor.
Felfena, Bizden Ötesi ve yayınlamadığım; arka planda yazmaya devam ettiğim iki kurgum daha var. Birde hazırlanmak zorunda olduğum kpss sınavı.
Hepsini aynı anda yürütmek epey zor. Birde Birçe gibi bir ton işle uğraşıyorum. Yinede sizinle iletişim kurmak tek hobim diyebilirim.
Neyse, siz beni boşverin. Birazda Birçe'nin hayatına bakalım.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim.
🐞
"Baba, sen yatmadın mı?"
Burçak hanımın içi rahat etmemiş, uyumadan evvel bir kızına bakmak istemişti. Diğer çocuklarından yana içi sıkıntıyla dolup taşmıyordu. Bu evi seviyorlardı ve arayı ne kadar uzun tutarlarsa tutsunlar bu evde yabancılık çekmiyorlardı. Ama Birçe için maalesef aynı şey geçerli değildi. Ondan sebep bir bakmak istemişti.
Bey babasını kızının odasının önünde bulmayı beklemiyordu ama. Fehmi bey boğazını temizledi gergince. Kaşları yine çatılmıştı.
"Yatmadım daha. Ne kalktın sen?" diye sordu. Burçak hanım gülümsedi içtenlikle. Anlamıştı. Torununun yanına gelmişti babası. Hiç bozuntuya vermedi. Çokta mutlu oldu.
"Bir Birçe'ye bakayım demiştim. Ondan kalktım."
Fehmi dede ağır ağır salladı başını. Bastonunu kavradı sıkıca. Odasına gitmek için adımladı.
Burçak hanım, bey babasını durduracak hamleyi çok geçmeden yapmıştı. Burçak hanım babasına çok düşkündü. Belkide babasına bu kadar düşkün olmasının nedeni, Fehmi dedenin hissettiği sevgiyi dışarıya yansıtmamasındandı. Fehmi beyin kedisini sevdiğini hissettiği tek an gece olunca odalarına gelip üstlerini örtmesi ve saçlarına öpücük kondurmasıydı. Sırf bu anı hissetmek için uyumazdı Burçak hanım. Bey babasının yanına gelmesini beklerdi.
Çoğu gece uykuya direnemez, dalar giderdi ama biliyordu. Babası her gece geliyor, üstünü örtüp saçlarını öpüyordu. Bu bile yetiyordu ona.
Şimdi evliydi. Beş tane evladı vardı. Dördü boyunu geçmişti. Koca kadın olmuştu, ötesi var mı? Ama yinede doya doya tadamadığı baba sevgisine muhtaçtı.
Hangi yaşında olursan ol muhtaçtın. Geldiğin konum, olduğun kişi bunu değiştiremezdi.
Burçak hanım sarıldı babasının boynuna. Zor günler geçiriyordu. Evet, kızına kavuşmuştu. Başlarından geçen felfena günlerin müsebbipleri cezalarını çekiyordu. Üstelik küçük İbrahim'e ilikte bulmuşlardı. Allah'a çok şükür her şey yoluna giriyordu ama Burçak hanımın içi kasvet doluydu. Çocuklarına yetebilmek için, iyi bir anne olabilmek için çabalayıp duruyordu ve bunu yaparken epey yorulmuştu. Birazda bu yüzden bu sıkışıklıkta baba ocağına gelmek istemişti.
Biraz olsun nefes almak ve sırtını her daim orada olan o çınar ağacına yaslamak istemişti.
Fehmi bey bıraktı bastonunu yere, sıkıca sarıldı kızına. Aynı torunu gibi olan sarı saçlarını koklaya koklaya öptü. O hayırsız damadı kızını üzmüyordu değil mi? Niçin böyle hüzünlenmişti kızı?
"Bana bak! O damat bozuntusu mu üzdü seni yoksa?"
Burçak hanım burukça gülümsedi. Eşi, bir kez olsun üzmemişti onu. İlk günkü gibi seviyordu kocasını. Onu üzen yetememe korkusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELFENA
General FictionBirçe, on yedi yaşında iki ay evvel annesini kaybetmiş öksüz bir kız çocuğu iken, şimdi de babasının hastalığıyla pençeleşiyordu. Ölüm döşeğindeki bey babasına her baktığında, "Ya o da giderse?" diye üzülüp korkuyordu. Bey babası biricik eşinin, yol...