0.5

4.9K 791 512
                                    

Seungmin, lisenin önünde, arkasından öğrenciler dağılmak için çıkarken bir yandan dudağını dişliyor bir yandan da ayak ucu ile taşı tekmeliyordu. İçinden, Chan'ın daha çabuk gelmesi için dua ederken kolundan tutulmasıyla beraber arkasını döndü.

"Sonunda," dedi Hyunjin derin bir nefes verip, hâlâ çoğu kişinin alışamadığı kısa saçlarını karıştırıp arkadaşına baktı. "Günlerdir benden kaçırıyorsun, aynı evin içinde bile bulunamıyoruz. O mesajlaşmamız yüzünden mi?"

Kaşlarını kaldırmış merakla sorarken Seungmin'in gözleri onun arkasında, evlere gitmek için dağılan kalabalığın arasında Changbin'in omuzuna kolunu atmış gülüşerek ilerleyen Minho'yu buldu. Minho'nun kafasını çevirmesiyle göz göze gelmişler, hızla gözlerimi kaçırıp Hyunjin'e bakmıştı.

"Sadece o konuşmanın üstüne olmuş ama yorgundum," diye yalan söyledi. "Biliyorsun, sınav için de çalışıyorum."

"Seungmin beni kandıramazsın, biliyorsun değil mi?"

"Hım, ne hakkında kandırıyormuş?"

Minho aralarına dahil olduğunda ikisi de duraksamış, "Hiçbir şey," demişti Seungmin. "Chan gelecek, gitsem iyi olur. Az ötede buluşacaktık zaten."

"Chan hyung mu geliyormuş, canım babam, gelsin  de dondurma ısmarlasın bana." diyen Jisung anında herkesten yan bakış yemiş, Jeongin'in kolunun altına girmiş, Felix de ilerleyip sevgilisinin yanına geçmişti.

Hyunjin'in gözleri hâlâ Seungmin'in üstünde iken "Biz ikimiz biraz konuşabiliriz bence," deyip Seungmin'in kolundan tutup kenara çekmişti ki "Seung," diyen sesle herkes yanlarına gelen Chan'a baktı.

Hepsinin üstünde olan üniformanın aksine deri bir ceket, siyah bir tişört, altında da aynı renk pantolon vardı. Tek omuzunda olan sırt çantası, iki kaşının ortasında, burnunun üzerinde olan yeni yaptırdığı piercing dikkat çekerken çocuklara baktı.

"Naber?"

Hyunjin, Seungmin'in kolunu bırakmış, derin bir nefes vermişti. Herkesten gelen cevaplarla beraber "Eve mi geçiyorsunuz?" deyip onlara baktıktan sonra Seungmin'e döndü Chan. "Eve mi geçelim, kafeye mi ne dersin?"

Seungmin omuz silkti Minho'ya kısa bir bakış atıp. "Fark etmez."

Minho kaşlarını çatmış, ikisini izliyordu. Hiç ses çıkarmadan gözleri onların üstünde iken Chan, Seungmin'i alıp kalabalığın arasından yürütmeye başlamış, diğerleri arkalarından bakmıştı.

Kafeye geçmeyi beklerken sahil durağında indiklerinde Seungmin şaşkınca yanındaki çocuğa döndü. "Neden buraya geldik? Yarın sınav var."

"Çalışacağız," dedi Chan, ekledi. "Ama önce biraz konuşalım."

Minho mu diye düşünüp anında vücudunu bir telaş dalgası kapladığında Seungmin tereddütle yanındaki Chan'a bakıp midesine giren sancı ile ilerlemişti. Eski sahile geldikleri için kimse yoktu, Chan kayalıklara çıkıp elini ona uzattı.

Seungmin onun elini tutup çıkmış, ikisi dikkatlice kayalıkların aşağısına denize doğru inip oturmuşlardı. "Söyle bakalım," diyerek kapüşonunu başına örten çocuğa baktı Chan. "Neden dalgınsın, kendini bizden uzaklaştırıyorsun."

Minho olmaması ile derin bir nefes verdi Seungmin, omuz silkti. "Dersler işte, canımı çok sıkıyor." İç çekti. "Sınavlardı, oydu, buydu derken sanırım içime kapandım, farkında değilim sizden uzaklaştığımın."

Yalan üstüne yalan söylemek canını sıkıyordu, nefes almak ona zor gelirken dalgalı denize bakıp birkaç kere almaya çalışmıştı, "Sadece," dedi Chan. "Dersler mi? Seungmin..."

youtiful, 2min ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin