100 yorumm
***
Seungmin, Minho için bir zamanlar gerçekten arkadaştan öte değildi. Onunla tanıştıklarından beri hep birbirleri ile uğraşırlar ama zor zamanlarında da birbirlerinin yanında olurlardı. Seungmin ile hep bir o kadar yakın fakat bir o kadar uzaklardı.
İnsan gerçekten hayattan çok fena ters köşe yiyormuş, diyordu Minho. Göğsünde bir başkası için ağladığı zamandan şimdi sadece Seungmin'i görmek için evden çıkar hale gelmek onun için de beklenmedikti. Arkadaşı olarak görmüştü başta fakat o gece... Aşk belki yakınındadır dediği zaman 'bir ihtimal?' diye düşünmeden edememişti.
İstemsizce yanında Hyunjin'i konuşmayı bırakıp hareketlerini izlemişti, genelde kafasını ne zaman çevirse Seungmin'in gözlerini üstünde hissediyordu. Etrafları ne kadar kalabalık olursa olsun, bir anlık kafasını çevirdiğinde Seungmin zaten ona bakıyor olurdu.
Aslında onu fark ettikçe, geçmişte yaptığı hareketlere de anlam veriyordu. Kafede dahi yalnız bırakmaması, onun için bir arkadaştan öte endişelenmesi, ihtiyacı olduğunu anlayıp ansızın sarılmaları, Minho evden uzaklaştığında, Seungmin ile konuşmaları azaldığında fark etmişti bunu.
Onun, Seungmin'e ihtiyacı vardı.
Başlarda, Hyunjin'e olan duyguları yeni bittiği için kabullenmekte zorlanmış, kendini uzaklaştırmaya çalışmış fakat Chan'ın dediği gibi, ne kadar uzaklaştırsa bir o kadar aklına daha çok girmişti.
Kafenin kasasında, ileride servis yapan Seungmin'i izlerken aklından bu zamana kadar onun hakkında olan düşünceleri geçiyordu. "Hım," diyen sesle dikkati kaydı. "Seungmin benim arkadaşım, bir daha iğma yaparsan seni boğarım Hwa. Yedin çocuğu bir haftadır gözümün önünde, ben ve Hong bu kadar flört etmedik."
Gülerek arkadaşına döndü. "Sana ne kardeşim, sana ne. Değilmiş arkadaşım, mutlu musun?"
"Evet!"
Hwa kahkaha atmış, Minho kasayı ona devredip son birkaç müşteriyi yollamıştı. Yarın Noel olduğu için bugün erkenden kapatıyorlar, yarın da izinlilerdi. Seungmin bir yorgunluk kahvesi içerken dışarıda, oldukça fazla olan karı seyrediyordu.
Minho ona doğru yaklaşıp aniden arkasından eğilip çene hattına dudaklarını bastırdığında "Kahve boğazımda kalacak," diye söylenip ellerini tuttu heyecanla. Bir tane daha öpücük istediği için başını yana eğince Minho anlayıp az önce öptüğü yere bir kez daha dudaklarını bastırmış, Seungmin tüm yorgunluğunu alan bu öpücükle gözlerini kapatmıştı.
"Yoruldun mu?"
"Hım," dedi. "Sınav haftasından çıktık ya, onun yorgunluğu var. Neyseki yarın evdeyiz, tüm gün yatacağım. Sen?"
Seungmin'in arkasından ayrılıp cıkladı ve biten kahve bardağını eline aldı. "Bizim sınav haftası bitti, son sınıfları erkenden yapıp bitirdiler ya, o yüzden iyiyim. Çıkalım artık, dinlen sen de."
"Olurr."
Minho ona göz kırpıp ayrılınca Seungmin gülüp ayağa kalktı, bir haftadır hem Minho ona hem o Minho'ya alışıyor, flörtlerine ayak uyduruyordu. Kafenin kapısı açıldığında gördüğü kişi ile gülümsedi. "Hoş geldin hyung, Hwa üstünü değiştiriyordu, gelir şimdi."
"Hoş buldum Seungmin," dedi Hongjoong. "Naber?"
Omuz silkti Seungmin önlüğünü çıkarıp. "İyi hyung. Senden?"
Hongjoong'un arkasında kalan arkadaş grubuna da saygısızlık olmasın diye başıyla selam vermiş, "Hey," demişti biri elini uzatıp. "Chang Yub ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
youtiful, 2min ✓
Fanfiction"baktığın yerdeyim... gözlerinde göz bağı var." | friends to lovers