"Minho, Minho, Minho!"
Seungmin, evin içinde koşturup dururken sahilde onları bekleyen arkadaşlarının yanlarına gideceklerdi. Minho duşa girmiş, Seungmin de hazırlanıyordu ama hâlâ çıkmayan Minho yüzünden artık sabırsızlanmıştı.
Kıvır kıvır yaptığı saçlarına aynanın karşısında bir bakış atıp gülmüş, bu sırada kapı sesi gelirken gözlerini duştan çıkan sevgilisine dikmişti. Minho, belindeki havlu, belirgin kas çizgilerinin üzerinden kayan su tanecikleri ile yürümeye başladığı zaman Seungmin ciğerlerine derin bir nefes doldurma ihtiyacı hissetti.
"Hadi, üstünü giyin," demesiyle beraber Minho arkasından kollarını ona sarmış, dudaklarını boynuna bastırmıştı. "Gitmesek mi?" Küçük küçük öpücüklerini yavaşça kulağının altına doğru taşıdığı zaman Seungmin belindeki ellere tutundu. Güldü. "Söz verdik, ya, hadi!"
"Hım, sen kaybettin."
Minho keyifle geri çekildi, Seungmin ona dil çıkarınca elini uzatıp dilini yakalamaya çalışmış, başını hızla geriye alan Seungmin ondan kurtulmuştu. Tatilin sonlarına geliyorlar, bu yüzden son günlerini genelde çift olarak geçiriyorlardı ama bu akşam hepsi sahilde toplanıp içme kararı almıştı.
Minho, Seungmin gibi kızıla boyattığı saçlarından elini geçirip dolabın kapağını açtı. Kendisine kıyafet çıkarırken Seungmin'in ne giydiğine bakmıştı, Seungmin beyaz bir tişört altına da bol, dizleri yırtık açık mavi bir kot giymişti.
Kendisi için siyah bir tişört ve Seungmin'in pantolonu ile benzer fakat sadece diz kapakları yırtık bol kot çıkarıp üstüne geçirerek ıslak saçlarına şekil vermiş, Seungmin masanın üstündeki kokusuna bayıldığı parfümü uzatmıştı.
"Bunu sık, bu kokuna aşığım."
"Seni mi reddedeceğim?" diyerek güldü büyük olan, bileklerine sıkıp ellerini boyun kısmına değdirmiş, Seungmin yüzündeki sırıtışla onun ne kadar yakışıklı olduğunu izlerken Minho duş hariç hiç çıkarmadığı kol saatini takmıştı.
Akıllı saati takarken Seungmin ayağa kalkıp boynuna sarıldı, parfüm kokusunu içine çekti. "Bayılıyorum buna."
Hemen boynuna küçük bir öpücük kondurmuş, saati takan Minho sırıtarak beline sarılmıştı. Beraber evden çıkarlarken çocuklar fazla uzakta bir sahile gittikleri için arabaya binmişlerdi, yol kenarı yürüyüş yapan, eğlenen insanlarla doluydu.
Seungmin karanlıkta rengarenk ışıklarla dolu yol kenarına bakıp gülümsedi. "Çok güzel değil mi?"
Minho yola kısa bir bakış attı, güldü. "Öyle."
Çok geçmeden çocukların bulunduğu yere gelirlerken arabadan inmişler, sahil kısmına geçip "Biz geldik!" demişlerdi. Torbaları açan Changbin konuştu. "Selamlar. Herkese benden bira."
Minho kayalığa oturdu, hemen ardından belinden tuttuğu Seungmin'i dizlerinin arasına çekip tek dizine oturttu. Seungmin anında sırıtarak ona bakarken o uzanıp bir tane bira alıp açarak sevgilisinin eline tutuşturmuş, bir tane de kendine almıştı.
Merakla etrafa göz attı Minho. "Chanlar nerede?"
Changbin'in yanına yere çökmüş Felix cevap verecekti ki dudaklarını aralamısıyla kulaklarına Hyunjin'in kahkahası ulaşırken arkasını dönmüş, elindeki su şişesi ile kendisini ıslatan Chan'dan kaçmaya çalışan Hyunjin'i görmüşlerdi.
Kıkırdadı. "En son su almaya gitmişlerdi. Jeongin ve Jisung hâlâ denizde, karanlıkta yüzüyor manyaklar."
"Ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
youtiful, 2min ✓
Fanfiction"baktığın yerdeyim... gözlerinde göz bağı var." | friends to lovers