Seungmin içine basan sıkıntı ile yerinden kalkarken odası ona dar gelmiş, dolabına ilerleyip ince bir kapüşonlu hırka alarak üstüne geçirmişti. Saatlerdir ders çalışmaktan uyuşan kafasını dağıtmak için saçlarını karıştırmış, odadan çıkmıştı.
Sabah grup konuşması aklına gelirken "Jisung," diye mırıldandı koltukta oturmuş, televizyondan bir şeyler izleyen arkadaşına. "Ben biraz dışarı çıkacağım, haberin olsun olur mu?"
Jisung burun kıvırdı hafiften. "Hı, peki."
Kucağındaki doğranmış meyveden ağzına attığı zaman Seungmin onun bu burun kıvırmaya çalışan haline gülüp yanına ilerlemiş, eğilerek karnını gıdıklarken aniden yanağından öpmüştü.
"Ya!" Jisung gülerek bacaklarını kendine çekti. "Seungmin...."
"Trip atma bana, ısırasım geliyor seni." Seungmin ona gülümsedi. "Söz anlatacağım sana tamam mı? Söz. Hiç dışlar mıyım seni ben?"
Anında gardı yıkılan Jisung kaşlarını kaldırmış "Söz?" demişti parmağını uzatıp. Seungmin serçe parmağını parmağına doladı. "Söz."
"Tamam, git hadi." diyerek gülen Jisung ile keyfi yerine gelmiş, kafa sallayıp çıkışa adımlamıştı. Hyunjin'in kapalı odasının kapısına kısa bir bakış atıp iç çekerek ayakkabılarını giymiş, evden çıkmıştı.
Derin bir nefes verdi, bugün Jisung'un grupta patlaması onun da oturup uzunca bir süre düşünmesine ve hislerini arkadaşı ile paylaşması gerektiğine bir karar vermişti. Kendi kendine cesaret konuşması yapmış, ders çalışmış ama aklı orada olduğu için bunalarak dışarı çıkmıştı.
Ayağının önündeki küçük taşı tekmeleyerek yolda yürürken etrafa göz attı, bir parkta oturup hava alabilir ve sonra da Jisung, Felix ve Jeongin üçlüsünü yanına çağırabilirdi. Hyunjin'e söyleyip söylememek arasında hep gidip geliyordu fakat daha hâlâ araları iyi olmadığı için bunu tamamen silmişti.
Karşıdan karşıya geçip büyük parkın içine girmiş, akşam üzerinin sessizliği olduğu için kendisine bir çardak seçmişti. Oraya doğru ilerlerken onu durduran şey bir çardakta tek başına oturan Minho oldu.
Önünde hazır yemek kutuları, sadece ona bakıp duruyor, hiçbir şey yapmıyordu. Seungmin onun görüntüsü ile yutkundu, adımları yanına ilerlemiş, "Hey," demişti gülmeye çalışarak.
Bir haftadır kimseyle pek konuşmadığı gibi bu kişilerin içinde Minho da vardı. İstemsizce gerilip heyecanlanırken Minho daldığı yerden bakışlarını çekip "Hey," diye mırıldandı. "Otursana."
Sesinin tınısı, hali ve hareketleri yüzünden kaşlarını çatsa da onun yanına oturdu Seungmin elini kaldırıp hafifçe omuzuna koydu. "İşten mi çıktın? Evde yeseydin ya."
Minho omuz silkti tek kişilik yemeğe bakarak. "Öyle."
İstemsizce dudaklarını dişlemiş, titrememelerini ummuştu. Acıktığı için yavaşça elini kaldırıp sıcaklığı bozulmasın diye folyoya sarılan yemek kabını açmış, Seungmin'e bakmıştı. "Yemek ister misin?"
Seungmin kafa salladı. "Ye sen, aç değilim."
Dirseğini masaya koyup, elini yüzüne yaslamış, hafifçe önden ona bakmıştı. Minho yavaşça yemeği karıştırdı çubuklarla, bir parça ağzına atmış, zorla yutmuş fakat gelen "Minho, iyi misin?" sorusu ile tutmaya çalıştığı dudakları titrerken başını sallamıştı.
Küçük bir çocuk gibi başını eğmiş, gözyaşlarını saklamak isterken "Seungmin," diye konuştu ağlayarak. "Ben hiç iyi değilim, bana biraz sarılır mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
youtiful, 2min ✓
Fanfiction"baktığın yerdeyim... gözlerinde göz bağı var." | friends to lovers