4

194 24 24
                                    

Bugün büyük gün. Kang seojoonu iskelede takip edeceğiz. Sadece  takip. Yani umarım.

"Hyunjin jeongin hadi kalkın artık akşama kadar fal mı bakacaksınız? "

"Changbin dur bi telvede aşk çıktı. " Dedi hyunjin

"Kusura bakma biz de uyuşturucu operasyonu yapmak üzereyiz rahatsız ettik seni. Kalk şurdan! "

Bak hala oturuyor ya. Hyunjini sandalyeden kaldırıp ceketini üstüne attım. Bugün hava aşırı soğuk. Ama sadece arabada bekleyeceğimiz için sorun olmaz. İki arabayla iskeleye yola çıktık. Her ihtimale karşı silahlarını ve çelik yeleklerini kuşanmalarını söyledim. Normalde sadece araştırır takip ederiz. Ama bu görev biraz farklı. Organize suçlar birimi bizden yardım isteyecek kadar zor durumda kalmışlar. Hyunjin ve jeonginin bu işi çocuk oyuncağı sanmaları bu yüzden sinirimi bozuyor. Ekibimden birini bu salakça sebep yüzünden kaybetmek istemiyorum. Jisung ve ben olay yerine diğerlerinden erken geldik. Gözcülük yapacağımız yere gelip arabayı durdurdum. Diğerleri diğer çıkışta izleyecek.

Saat tam 12yi gösterdiğinde iskelede bir hareketlilik oldu. Gemi zaten iskeleye yanaşmıştı ama malları ortalık sakinleşene kadar indirmediler. Yaklaşık on tane siyah giyinen kişi gemiye girdi. Malları  kasalarla indirip taşımaya başladılar. Hepsinin yüzünde maske var. Her ihtimale karşı diğerlerini telsizden kontrol ettim.

"Hyunjin yerinize geldiniz mi? Tamam. "

"Geldik changbin. Yerimizde bekliyoruz. Tamam. " Dedi hyunjin. Telsizin gıcık sesi kesildiğinde pür dikkat adamları izlemeye başladım. Jisung iyi ki bu işi en az ben kadar ciddiye alıyor. Malları bir kamyona yüklediler. Diğerleri arabayla oradan uzaklaşırke  planladığımız gibi hyunjin arabayla onları takip etmeye başladı. Biz de yüklenen kamyonu takip etmeye başladık. Neden bu kadar gerildiğim bilmiyorum. Ellerimle direksiyonu sıkıca tutarak arabayı sürmeye devam ettim. Kamyonls aramıza belli bir mesafe koyup ilerledik. Fark edilmesek çok iyi olur. Farklı yollardan saparak bir depoya geldiler. Buraya kadar her şey yolunda ilerledi.

Jisung kamerayı çıkartıp birsürü fotoğraf çekti. Telsizden hyunjini kontrol ettim.

"Hyunjin durum ne? Tamam. "

"Diğer adamlar aynı güzergahta ilerlediler. Bir  balık dükkanında durdular. Bir şeyler yiyorlar. Benim de canım çekti. Tamam. " Dedi hyunjin

"Tamam dikkatli olun. Fotoğrafları çekmeyi unutmayın. Tamam. "
Jisung fotoğrafları çekince bir süre daha bekledik. Malları tamamen indirdiklerinde yola çıktılar. Onları takip edip hyunjinlerin olduğu balık resturantina geldik. Hepsi beraber burda oturuyor. Daha fazla dikkat çekmemek için oradan ayrıldık.

Ofise gelince raporları yazmak bana kaldı. Jisung fotoğrafları dijitale geçirmeme yardım etti.

"Benden bu kadar çok acıktım. " Dedi hyunjin. Ceketini alıp karakoldan çıktı.

"Ben de. " Jeongin de onunla beraber ayrıldı. Jisunga da halledeceğimi söyledim. Bugün yeterince stres oldu. Chanla baş başa kalınca inanılmaz gerildim.

Raporu yazarken bir sandalye çekip yanıma oturdu. Raporların bazılarını el yazısıyla yazmamız gerek. Chan da alıp yazmaya başladı. Bir yandan iyi oldu çünkü yazım çivi yazısı gibi. Amirden azar yiyorum sürekli bu yüzden.

"Teşekkür ederim. "

"Önemli değil. " Dedi chan. Masadan kalkıp ikimize de kahve aldım. Bugün yorulduğumuza değdi. En azından oturdukları mekanı öğrendik.

"Bana hep böyle mi davranacaksın? " Chan'ın sözüyle gözümü raporlardan kaldırdım.

"Nasıl? "

"Yabancı gibi. "

"Biz zaten iki yabancıyız artık. " Gözlerinden kırıldığını görebiliyorum. Ama böyle olması gerekiyor. Geçmişi pranga gibi bileğimde taşıyamam.

O gece daha fazla konusmadık. O taksiyle eve gitti. Ben de kendi arabamla gittim. Yarın dijitalden takip etme, fotoğraflardan yüz arama gibi işleri yapan kişiler ofise gelicek. Onun için erkenden uyumaya çalıştım.

.
.
.
.
.
.

"Hoş geldiniz. Amir sizi mi yolladı sadece? " Dedim elimi uzatarak.

Uzun boylu olan elimi sıktı. " Evet bence ikimiz yeterliyiz. En azından şuanlık. Ben seungmin. Bu da minho"  Dedi kırmızı saçlı çocuğu gösterip.

İkisiyle beraber ofise girip onları bizimkilere tanıttım. Bikaç gün bizim ofisin arkadaşındaki odada çalışacaklar.

"Şu minho çok yakışıklı değil mi?" Dedi hyunjin fısır fısır konuşarak.

"Onların yanında bu tarz şeyler söyleme bak gider şikayet eder görürsün. " Dedi jeongin. Sanki kıskandığını bilmiyoruz. Neyse.

"Tamam onu geçtik de seungmin de chanı baştan aşağıya süzdü sürekli. Buna ne diyeceksin? " Hyunjin elini çok bilmiş şekilde yanağına yasladı.

"Ona bir şey diyemem. Sen ne dersin chan? " Dedi jeongin.

"Hoş çocuk. Ben de yakışıklı biriyim sonuçta bakmış olabilir. " Yok olamaz. Banane.

Jisung kontrol etmek amaçlı bana baktı. Bu çocuk kahin mi yoksa fazla mı zeki bilmiyorum. Umrumda değil der gibi elimi salladım. Birkaç saat gelenlerin fotoğraflari incelemelerini bekledik. O sırada öğle yemeği vakti geldi. Hyunjin koşa koşa minhi ve seungmine yemek aldı.

"Ulan şerefsiz ölsek su vermezsin. Koşa koşa yemek getiriyorsun onlara. " Dedim sahte bir sinirle. Belki biraz gerçek.

"Senle onlar aynı mi changbin? Aaaaa. Sen de kendini ultra yakışıklı bir şey sanıyorsun galibam tamam kasın olabilir. Birkaç ay çalışsam ben de yaparım. "

"Bunlar birkaç ay değil. Yıllık emek hyunjin . Öyle kolay değil. " Dedim sırtımı sandalyeye yaslayıp yemeğimi yerken. Yemekhanede en çok bizim masada gürültü olur. Hyunjin sayesinde.

"Akademideyken de kaslıydı. Ama bu kadar değildi. O zamanlar da herkes ona bakardı. Kaslarını  ellemeye çalışanları saymıyorum bile. " Dedi chan pilavını yerken.

"Oha aynı akademide miydiniz? Oha! " İçtiği kolayla beraber agzındakileri etrafa savura savura konuştu hyunjin. Ağzına bir tane çakasım geldi.

"Evet aynı akademideydik. Söylemedi mi size changbin? Biliyorsunuz sanıyordum. " Söylemem şart mı sanane amk.

"Hadi hızlı yiyin yemeğinizi yeter bu kadar.


two detective one room / binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin