Onu bırakalım da acaba birileri bizi hiç arıyor mu?.
.
.
.
.
.(Dikkat edelim bu bölümde şiddet kan içeren sahneler var. Hassas olanlar gecebilir)
Uyandığımda jisung hala uyanmamıştı. Götüm yerde donmuş ve buz gibi olmuş. Kapı aniden açılıp kel ve kankisi geri geldi.
"Günaydın canlarım.Nasılsınız? "Dedi kel olan.
Jisung irkilerek uyandı. Kucağımdan kalkıp yanıma oturdu.
" Minho hyungun nerede küçük pembe? Hala bulamadık. Bak üzüyorsun bizi. " Gözlerini siler gibi yapıp dudaklarını büzdü.
"Bilmiyoruz dedik ya! Çok iyiyseniz kendiniz bulun!"
"Ooo pembenin ağzı açılmış. Senin ağzın sadece minhonun sikine açılmıyor muydu? " Dedi gömlekli olan. Bugün dünkinden daha iğrenç bir gömlek giymiş.
"Ne diyosun sen be! " Jisung sinirden kıpkırmızı olmuş.
"Ne dediğimi çok iyi anladın. Minhoyu bu kadar kolay kandırdığında göre güzel bir kıçın var sanırım. Minhonun sizin gibilerle işi olmaz. " Gömlekli olan gülerek söyledi. Kel de ona katılıp gülmeye başladı.
"Neyse sabah kahvaltımız yok bugün sadece su. Alın için. " Kel olan bir şişe suyu alıp üstüme fırlattı. Sonra çekip gittiler odadan.
Jisung çok susamış olacak ki suyu hemen ağzına dikti. O içtikten sonra da ben biraz içtim. Ben de susadım.
"Jisung polis olduğumuz hakkında hiç bir şey söylemedi dikkat ettin mi? Sanırım senin minhoyu kandırıp böyle bir işe soktuğumuzu düşünüyor. "
"Ben de öyle düşünüyorum. Hakkımızda pek bir şey bildikleri de yok. "
Geçen dakikalar saatler sabrımı tüketmeye başladı. Aç ,susuz ve pisim. En önemlisi de chansızım. Onu düşünmeden edemiyorum. Üşüyorum bir yandan. Umarım burdan çıkınca hasta olmam. Gerçi buradan çıkabilir miyiz acaba o bile meçhul şuan. Şimdiye kadar bizi bulmaları lazımdı.
Akşam olduğunda ikisi tekrar geldiler. Bu sefer ikisi de aşırı sinirli gözüküyor. Kapıyı sesli bir şekilde çarptırdı kel olan.
Jisungun yanına gelip çenesinden tuttu.
" Sen! Hepsi senin yüzünden. Minho senin yüzünden gitti. Aşağılık orosbu. Ne yaptın lan onu kandırmak için? Sakso mu çektin? Sabaha kadar seni becermesine izin mi verdin? "Sinirini alamamış olacak ki jisunga tekme atmaya başladı. Jisung karnını tutarken bir yandan da dişlerini sıkıyor. Kel adam bağırarak ona vurmaya devam etti. Ne yapacağımı bi an bilemesem de hemen jisungun önüne geçip kel adamı iktirdim.
"Lanet olası pislik! Fahişe! " Kel adam bağırmaya devam ederken tekmelerinin yeni hedefi benim bedenim oldu. Ben gene dayanırım. Jisungun vücudu biraz narin. Dişlerimi sıkarak elimden geldiğince dayanmaya çalıştım. Ama bir iki kemiğinin kırıldığına eminim. Her tekme attığında gelen ses kulaklarımı kapatma isteğine sebep oldu.
Jisung bir yandan durması için bağırıyor. Bir yandan da ağlıyor.
"Tamam benim suçlusu. Hyunguma vurma daha fazla yeter. Kırdın her yerini. "
Tekmelerden dolayı yerde yatarken yüzüme de bir tekme attı. Çenem parçalandı sandım bir an. Ağzımdan ve burnumdan kan gelirken kaç günün açlığı susuzluğuyla dayanma gücümün olmadığını hissettim. Zaten kemiklerim soğuktan sızım sızım sızlıyor. Kan agzımdan yere doğru aktı. Birazi da üstümdeki cekete.
"Lütfen dur artık. Yalvarırım dur. "
Gömlekli olan jisungu tek hamlede yere iktirip boylu boyunca uyanmasına sebep oldu. Gömlekli olan bu sefer changbine tekme atmaya başladı. Kel olan da hıncını sonunda jisungtan çıkardı.
Kırılan kemiklerin sesini duyduğuma cok net eminim. Jisungun bağırışları içimi parçaladı. Salyası kanla beraber yere akmış.
"Geber! Geber sürtük! "
Son bir tekme daha attı. Jisungun gözleri o anda kapanınca yerimden kalkmaya çalıştım ama yapamadım. İkisi hırsını almış olacak ki bizi öyle bırakıp gittiler.
Elimi uzatabildiğim kadar uzattım jisunga. Üstündeki cekete tutundum. Onu kendime çekmeye çalıştım ama kollarım o kadar sızlıyor ki yapamadım. Gözlerim karardı bir anda. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapattım.
.
.
.
.
.
.Tekrar gözlerimi açtığımda her yerim öyle bir sızlıyor ki anlatamam. Yerde sürünerek jisungun yanına ilerledim onu kendime doğru çekip ağlamaya başladım. Kaç gündür içimde tuttuğum şeyler bir anda patlak verdi. Onun gözleri açılmadı. Ben bağırarak ağlarken kılını bile kıpırdatmadı. Ona sarılarak ne kadar ağladım bilmiyorum. Göğüs kafesim ben ağladıkça sanki çatlayacak gibi ağrımaya ve batmaya başladı. Nefesimi anca kesik kesik alabildim. Sesim kısıldı.
Suyu bacağımla kendime çektim. Önce bir yudum suyla ağzımı duruladım. Kan tadı ağzımdan gidene kadar çalkaladım. Uzağa doğru tükürdüm. Suyun birazını elime döküp jisungun yüzünü temizlemeye çalıştım.
"Uyan jisung. Kalk hadi. "
Yüzündeki kan lekelerini parmaklarımla sürtüp çıkarttım.
" Uyan kardeşim. "Jisung sağ gözünü biraz açıp bana baktı. Sadece dudaklarını oynattı. Su şişesini ağzına doğru tutup birkaç yudum içmesini sağladım. Sol gözünü açamıyor. Zaten şişmiş davul gibi.
"Doğrulabilir misin? "
Kafasını salladı sadece. Ben de kendimi yanına yere bıraktım. Onu göğsüme doğru çekip sarıldım. Bacaklarımı oynatamaz hale geldim. Hareket ettikçe her yerim sızlıyor. Öyle dayanılmaz bir acı ki dayanamıyorum.
Biraz daha dinlenmek için gözlerimi kapatacaktım ki içeriden insan ve silah sesleri gelmeye başladı. Hemen jisungu kollarımla sardım. İkimizi de kolona doğru sürükleyip arkasına geçtim. Gözlerimi yumdum. Bunların hiç birinin başıma gelmemiş olmasını diledim sadece.
Birden kapı açıldı sesimi çıkartmadım. Belki bulamazlar ve giderler diye.
"Burda olduklarına emin misin chan? "
"Eminim minho sesleri bu taraftan geliyordu. "
İkisinin sesini duyunca elimden geldiğince sesli şekilde konuştum.
"Burdayız."
İkisi koşarak buraya geldiklerinde ağızlarını kocaman açıp bize baktılar. Acıdılar mı anlayamadım. Minho jisungu kucağımdan almaya çalıştı. Elimle onu ittim.
"Alma benim kardeşimi. "
"Bırak minho alsın changbin. Bir şey yapmayacak. " Dedi chan.
Gözlerim ona döndüğünde direkt ağlamaya başladım. Minho jisungu benim kucağımdan alıp kendi kucağına koydu. Kollarımı chana doğru uzattım. Kollarımın arasına gelip beni kucağına aldı. Artık hiç gücüm kalmadı. Kollarım ve bacaklarım kopacak gibi hissediyorum. Ağlayamaz hale geldim artık. Ne sesim çıkıyor ne de gözyaşım. Gözlerim tekrar kapanırken kollarımı serbest bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two detective one room / binchan
Fanfictionbirbirinden haz etmeyen iki dedektif aynı davaya bakmak zorunda kalır