Uyandığımda etrafıma bakınca kendi evimde olmadığımı fark ettim. Yanımda chan uyuyor. Sahi her şey bir anda olup bitmişti. Anın şokundan bir şeyin farkına varamadım. Aklım başıma gelince yorganı açıp chanı kontrol ettim. Bir yerine bir şey var mı diye bacaklarını kollarını açtım. Kolları biraz sıyrılmış ama onun dışında bir şey yok.
Kollarını öpe öpe ağlamaya başladım. Kendimi tutamadım. Ben kendimi bile koruyamadım onu hiç koruyamadım. Ağlama sesime chan uyandı.
"Koruyamadım seni. "
"Şş geçti changbin. " Chan kollarını bana dolayıp sımsıkı sarıldı. Ağlamaya devam ettim. Ağlamam gittikçe şiddetlendi. Hıçkırıklar içinde boğulurken sırtımı okşadı yavaşça. Ama hiç bir şey beni teselli edemez şuan. Ne kendimi ne chanı ne jisungu koruyabildim. Onların üstleri olarak onları korumam kurtarmam lazımdı. Ben sadece sikimsonik bir depoda dayak yedim.
"Üzgünüm. Benim suçum. Oraya gitmemeliydik. Tuzak olduğunu fark edemedim. Çıkaramadım bizi. "
"Senin bir suçun yok changbin. Biz de fark etmeliydik. Her şeyi kendi suçun olarak görme. Bak iyiyiz burdayız. "
"Ben bununla baş edemem. Söz bir daha sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Hep yanında olucam." Kendimden habersiz bir sürü söz çıktı ağzımdan. Kesik nefeslerimle ağzıma ne gelirse söyledim. Gözyaşlarım Chanın üstüne düştü. Yanaklarımı silip küçük öpücükler kondurdu. Bana sanki şefkatle baktı. Bu bakışı uzun zamandır görmemiştim. Ne chandan ne de bir başkasından.
Hıçkırıklarım iç çekişlere dönüştü. Kendime geldiğimde lavaboda gidip elimi yüzümü yıkadım. Gözlerim kıpkırmızı olmuş . Ben lavabodayken chan bağırdı.
"Haydi aşağıya gel herkes bizi bekliyor. "
Kim bizi bekliyor?
Alel acele banyodan çıkıp aşağıya indim. Tüm ekip burdaydı. Chanın evine gelmişler hepsi. Ben sadece ikimiz varız sanarak böyle rahat ağlamıştım.
Jisung koşarak bana sarıldı. Kucağıma aldım onu yanaklarını öptüm. Güzelim çocuğu ne hale getirdiler! Buna da engel olamadım tabi.
"Siz? "
"Evet biz. " Dedi jisung.
"Hadi gel hyung yemek yiyelim. " Jeongin sıcak gülümsemesini bana gösterip konuştu.
Güzel bir kahvaltı hazırlanmış sanki hiç bir şey olmamış gibi. Neyse sakinim.
"Nasıl oradan kaçtın peki Minho? " Dedi hyunjin. Ben gelmeden konuşurlar çoktan sanmıştım.
"Adamların hareketlerinden bir gariplik olduğunu anlayınca arka depoya girdim. Orada konuşmalara şahit oldum. Sizin polis olduğunuzu anlamamışlar. Ama bizim bir bok yediğimizi anlamışlar. Her yerde karış karış beni aradılar o zaman boyunca. Ustalıkla kaçtım tabi. Erkekliğin yarısı kaçmaktır. Size verdiğim gps cihazıyla bir noktaya kadar takip edebildik. Ama sonra sinyal kesildi. O yüzden bu kadar uzun sürdü. Tüm o araziyi aramak zorunda kaldık. En sonunda bulduk ama bu sefer içeriye giremedik. Gözlem yaptık bir süre. Giriş çıkışlar tam saati saatine değildi. Arada boşluklar vardı. Onlardan faydalandık. Sonuçta sağ salim aldık sizi. "
Uzun uzun anlattı minho."Ne sağ salimi? Şu çocuğun haline baksana! Benim halime bak bi. Ben burada sadece hiç bir siki başaramadığımızı görüyorum. "
"Çeteyi yakaladık. Patronla beraber. " Dedi minho.
"Patron da çete de sikimde değil. Ne hale geldiğimize bak. Ben bu işi beceremedim. Sizi bilemem."
"Kendine yüklenme hyung. Bak iyiyiz. " Dedi jisung. Kucağımdan inip sandalyeye oturmuştu çoktan. Masada herkes tabağına bir şeyler almış yemeye başlamıştı bile. Boğazımdan bir parça yemek geçmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two detective one room / binchan
Fanfictionbirbirinden haz etmeyen iki dedektif aynı davaya bakmak zorunda kalır