5

202 18 12
                                    

Bugün hyunjinin doğum günü olduğu için ona süpriz hazırlamak istedik. Daha araştırmalar sürdüğü için biraz rahatız.

"Plan tamam dimi herkes anladı. " Dedi jisung heyecanlı bir sesle. Böyle şeyler olduğunda asla rahat duramaz. Tam bir kontrol manyağı.

"Evet jisung anladık. Ben şimdi hyunjini yolladım bize kahve alsın diye. " Dedi jeongin.

Hyunjin bize kahve alana kadar çoktan yola çıktık. Arabayla chanın kuzenine ait olan eve geldik. Kuzeni bir süreliğine  yurt dışına çıkmış bu sayede evi istediğimiz gibi kullanabiliriz. Zaten önceden evdeki her şeyi ayarladık. Mesainin bitmesini bekledik sadece. Hyunjin şatafatlı şeyleri çok sever. Evi güzelce balonlar ve süslerle  süsledik. Bir sürü abur cubur ve içecek de aldık. En önemlisi pasta. Sırf onun için iki katlı pasta yaptırdık. Üstüne de prenses koydurdum sırf gıcıklığına.

Hyunjine adamların yerini bulduğumuzu acil gelmesini söylediğimiz bir mesaj gonderdim. Evin konumunu da attım. Telefonu aramamasını, şuan açamayacağımızı söyledim. Şuan eminim ki götü tutuşa tutuşa buraya geliyor. Jeongin elinde pastayls kapının önünde bekliyor. Ben de konfetiyi aldım. Diğerleri arkaya geçip hazır olda bekliyor.

Sonunda hyunjin elinde silahla kapıdan içeri girdiğinde konfetiyi suratına patlattım. O anlık refleksle silahı ateşleyip bacağımdan vurdu.

"Ah siktir. " İnleyerek bacağını tuttum

"Happy Birthday to you. Happpyyyy birthh-"

Hyunjin üstündeki çelik yeleği bile düzgün giymemiş. Biz bu çocuğa iyi ki gerçek silah yerine elektroşok verdik. Ona rağmen canım yandı. Yerde bacağımı uzatarak inlerken chan hemen yanıma gelip bacağımı sıyırdı. Bacağımın o kısmı biraz morarmış. Chan mutfaktan biraz buz getirip bastırdı.

"Yapacağınız süprize sokayım. On defa öldüm öldüm dirildim. Changbin iyi misin? " Dedi hyunjin yere doğru eğilip.

"İyiyim süperim. Harikayım. Doğum günün kutlu olsun. " Dedim elimi ona uzatarak.

"Teşekkür ederim. " Beni tutup ayağa kaldırdı. Seke seke koltuğa oturdum. Pastanın mumlarını tekrar yakıp şarkıyı söyledik. Asla hyunjin zorlamadı.

"Ya kim prenses koydu bunun üstüne? "

"Ben tabi ki. Ama artık prenses değil katilsin sen. Bacak katili. " Bacağımı koltuğa uzatıp atıştırmalıklardan ağzıma attım.

"Of tamam uzatmayın siz de olan olmuş. Pastayı kesiyorum yiyin susun. " Jeongin pastayı dilimleyip tabaklara koydu. Biraz sinirli. Azıcık.

Partiye seungmin ve minhoyu da davet ettik. Birkaç günde onlara alıştık diyebilirim. İkisi de cana yakın insanlar. Bazıları haddinden fazla yakın hatta.

Seungmin chana bir bira getirip yanına oturdu. Gülüşerek muhabbet etmeye başladılar. Jisung boş durur mu? Hemen yanıma damladı.

"Seungmin baya yürüyor chana kaç gündür. "

"Yürüsün napiyim? "

"Hiç mi kıskanmadın? "

"Niye kıskanayım banane. Ne yaparlarsa yapsınlar. Seungmin de iyi çocuk. "

"Tamam sen öyle diyorsan. " Jisung yanımdan kalkıp diğerlerinin yanına gitti. Pastayı iki lokmada yiyip  kendine bir içki aldı. Onlar orda muhabbet ederken gözümü ikisinden ayıramadım.  Elimden bir şey gelmez. Hayır kıskanmadım. Dimi? Yo. Tamam.

Partinin ilerleyen saatlerinde  seungmin hala chanla konuşuyor. Elini omzuna atıp gülümseyerek bir şeyler anlatıyor. Zamanında az çizmedim o omzu ben. Ah cidden içimde bir kurt pençeleriyle karnımı delmek üzere sanki. O kadar zaman geçmesine rağmen hiç sevgilim olmadı. Nedense herkeste bir şeyler aradım. Sürekli bir eksik vardı. Kimseyi de yara bandı olarak kullanmak istemedim.

Seungmin sonunda tuvalete gittiğinde cesaretimi toplayıp Chanın yanına oturdum. O kadar içerse altına işer tabi. İkimize de birer şarap koyup birini ona uzattım.

"Nasılsın? " Dedim. Ne dediğimi bilmiyorum inanın ki. Aklıma bir şey gelmiyor.

"İyiyim yani. Sen nasılsın?  Bu aralar gergin gibisin. " Şarabı elimden alıp dudaklarına götürdü.  Dudakları özellikle içerken anlamadığım bir şekilde şişik olur. Ah o pembe dolgun dudakları...

"İşlerden dolayı biraz gerginim. Bu görev yüzünden üstümde sorumluluk çok. " Dedim koltuğa yaslanarak. Biraz rahat görünelim değil mi?

"Eskiden olduğu gibi her şeyi kendi üstünde topluyorsun. Bak bu kadar insan var seninle çalışan her şeyi tek başına yapmak zorunda değilsin. Tamam bana güvenemezsin belki ama jisungla baya yakınsınız. Ona anlat ya da yardım iste. Sadece seçenek sunuyorum yanlış anlama. " Benimle uzun konuşmasını bile özlediğimi fark ettim. Geldiğinden beri adam akıllı konuşmadık.

"Haklısın bunu düşünücem. Sen alışabildin mi peki buraya? "

"Alıştım sayılır. Evimde de biraz eksikler var ama hallederim. Ekip cidden özenle seçilmiş sanki. Hepsini senin seçtiğini kuşlar söyledi. "

"Demek hala her yerde kulağın var? Tabi bilmez miyim. İstersen evindeki eksiklerde yardım edebilirim. " İçkiden sanırım bu kadar ileri gitmem. Başkasına göre bu hiç bir şey olabilir. Ama benim için çok çok büyük bir adım. Yarın ayık kafayla düşününce eminim ki pişman olucam.

"Olur tabi. " Chanla muhabberi biraz daha sürdürdük. Fark ettim ki jisung seungmine biraz daha içirip sızdırmış. Minhoyla beraber onu evine götürmüşler. Hyunjin de hemencik yorulduğu için jeonginle beraber eve gittiler. Nedense kimsenin gelip gittiğini fark etmedim. Benim için o an sadece o vardı. Sesi her zaman bu kadar rahatlatıcı mıydı?

İçimde uzun zamanın birikmişi var. Chan birer içki daha alıp gelene kadar ağlamaya başladım. En son ne zaman ağladım hatırlamıyorum bile. Belki bir sene olmuştur.

"Changbin iyi misin bir şey mi oldu? "

Sesimi çıkartmadan ağlamaya devam ettim. Ne diyebilirim ki? Sen bana bu kadar iyi davranınca kendimi zavallı ve yalnız hissettim. O yüzden ağlıyorum. Bunu mu diyeceğim. Sadece sustum. Chan içkileri masaya bırakıp yanıma oturdu. Kollarını bana dolayıp sıkıca sarıldı. Ah bu sarılışı nasıl da özlemişim. Kendimi bir anlığına yüksekte hissettim. Kollarımı onun beline sarıp sıkıca sarıldım. Ağlamam iç çekişlere döndüğünde kulağıma fısıldadı.

" Bugün burada kalabilirsin. "

.
.
.
.
.
Bu bolumde biraz daha changbinin neden hemen yaklaşmadigini anlayin istedim

Changbini yazarken cok uzuluyom

two detective one room / binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin