"Nasılsın? " Yüzünde bir ifade aramaya çalıştım ama yoktu."İyiyim aynı. Sen? "
"Yani sayılır. Ben lafı uzatmak istemıyorum. O gün neden adam akıllı bir şey demeden gittin changbin? "
.
.
.
.
.Beni buraya neden çağırdığını az çok tahmin ediyordum.
"Diyecek bir şeyim yoktu. Ne diyebilirim? "
"Mesela ne düşündüğünü, ne hissettiğimi söyleyebilirsin. " Sıkıntıyla bir nefes çekti.
"Nasıl mı hissediyorum? Bok gibi hissediyorum chan. Onca olan şeyden sonra tekrar karşıma çıktın. Elimden geldiğince uzak durmaya çalıştım. Geçen hafta da kendimi tutamadım. İstemediğim bir şey yaptım. Dur daha açık olayım. Aslında çok istediğim ama yapmamam gereken bir şey yaptım. Senin omzunda ağlayıp seninle uyudum. Onca şeyden sonra omzunda ağlamak beni iyi hissettirdi. Bu konuda yalan söyleyemem. Ama iyi hissetmek beni rahatsız etti anlıyor musun? Hiç bir şey olmamış gibi gelip sana sarılamam. "
"Sorun da bu zaten changbin. Her şeyi geçiştirmeye çalışıyorsun. Çözmek yerine sürekli fırlatıp atıyorsun. Beraber çalışıyoruz. Belki de uzun bir süre beraber çalışıcaz. " Oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Tam önümde durup gözlerini üstüme dikti.
" Ne var biliyor musun? Ben seni çok özledim. "
Siktir bunu beklemiyordum.
"Ben de özledim ama seni mi yoksa anılarımızı mı bilmiyorum. O yüzden bunu kafamda netleştirmeden bir şey yapmak istemiyorum. Şimdi iki arkadaş gibi yemeğimizi yiyip oturalım. İşimize devam edelim. Sana artık yabancı gibi davranmayacağım tamam mı? "
Ellerimi ellerinin arasına alıp konuştu. " Tamam en azından bunu aşabildik. "
Dediğimiz gibi yemeğimizi yiyip arkadaş gibi takıldık. Televizyondan bir şey açıp izledik. Jisung eve geldiğinde de evlerimize dağıldık. Onunla zaman geçirmeyi özlemişim. Giderken sarılıp vedalaştık. Bu anın içinde kalmak istedim.
.
.
.
.
.
.Bugün uyuşturucuların dağıtım günü. Kimlere nasıl dağıtıldığını izleyeceğiz. Limandan malları alıp direkt dağıtmadıklarını fark ettik. Demek ki bu kadar dikkatliler . Silahlarımızı ve çelik yeleklerimizi kuşanıp gözlem yapmaya gittik. Onları tutuklamayacağız. Her zamanki gibi sadece gözlem.
Bu sefer hepimiz tek arabadaydık. Şoför koltuğunda otururken yerimde durmakta çok zorlandım. Bir yandan chanla aynı ortamda olmak bir yandan bu işin ciddiyeti beni gerdi. Adamlar toplanma yerinde buluştular. Uzaktan arabanın içinden onları izledik. Kimisi genç kimisi yaşlı insanlad vardı. Demek ki bu küçük yaştakileri bile bu işe bulaştırmışlar. Gencecik çocuklar bu yolun içine düşmüş.
Gençlerden biri paketi aldıktan sonra bizim olduğumuz sokağa doğru geldi. Bizi fark etmeyeceğini düşünmüştük ama yanılmışız. Koskoca bi haftadır adamlara yakalanmamamıza rağmen küçücük bir çocuk bizi fark edip paketi aldığı yere doğru koşmaya başladı. Bir anda sesler çoğalıp insanlar üstümüze doğru gelmeye başladı. Ne yapacağımı bir anlığına bilemedim. Dondum kaldım adeta.
"Changbin hadi bas gidelim. Geliyorlar. " Jisung eliyle omzuma vurarak konuştu. Arabayı tekrar çalıştırıp gaza bastım. Ama artık çok geç. Adamlar arabalarına atlayıp peşimize takılmışlardı bile. Son sürat otoyala doğru çıkmaya çalıştım.
"Changbin otoyala çıkma daha çabuk yakalanırız. Bak sağdan dönüş yap ara sokağa girelim. " Dedi chan.
Dediyse bi bildiği vardır diye düşündüm. Onun dediği gibi bir ara sokağa girip sürekli mahallede dolandım durdum. İzimizi kaybetmek için karmaşık bir rota izledim. Ama adamlar bizi buldu. Arabanın arkasına silahla atış yapmaya başladılar. Bazı kurşunlar sekip düşse de bazıları arabaya isabet etti. Elim ayağım titremeye başladı kendimden çok diğerlerine bir şey olacak diye korktum. Hyunjin ve jeongin el ele tutuşup gözlerini yumdular.
"Eğilin." Diye bagırdım. Çünkü kurşundan biri arka camı kırdı. Sadece sesini duydum. Arkaya bakmaya vaktim olmadığı için sürmeye devam ettim. Mecbur anayola çıktık. İlerdeki kavşaktan üçüncü çıkışa girdik.
"Merkez burasi 42 . Operasyon başarısız oldu. Adamlar şuan peşimizde talimat bekliyoruz. Tamam. " Jisung telsizden merkeze haber verdi.
"42 burası merkez operasyonu iptal edip olabildiğince uzaklaşın. Arabayı değiştirmeniz gerek . Size yeni bir ekip gönderiyoruz. Konumu telefonunuza attık. Tamam. "
Jisung telefondan konuma bakarken birkaç dakika kaldığını fark ettim. Burası bizim karakola yakın olduğu için yolları iyi biliyorum. Arabayı köşeye bırakıp hemen bizi bekleyen arabaya bindik.
"Minho."
"Evet beni gönderdiler. Şimdi sizi buradan uzaklaştırmam gerek. " Dedi minho. Tüm kıyafetleri simsiyah. Altında deri bir pantolon üstünde de deri ceket. Minhoyu böyle görmeye alışık değiliz. Hep rahat hir şeyler giyip gelirdi karakola. Jisung kendini olabildiğince sakin tutmayan çalıştı. Jeongin ve hyunjin de yan yana oturup derin soluklar aldılar. İkisi daha önce böyle bir işin içine girmemişti. Ben ve jisung alışkındık. Daha önce böyle olayların içinde bulunduk. Ama başka bir ekipleydik. Jisunga sakinlemesi için bir şeyler söylemek istedim ama ağzımdan bir şey çıkmadı o yüzden sadece omzunu patpatladım. Jisung omuzlarını kasmayı bırakıp arkasına yaslandı. Ekibin lideri olarak hepsinin iyi olduğundan emin olmam gerek.
Koltuğa yaslanıp derin bir nefes aldım. Sanırım bir süre daha araba kullanamazmışım. Ellerim tir tir titriyor. İnanın ki kendim için değil. Kurşun sesini duyunca onlara bir şey oldu sandım. Büyük arabanın içindeki koltuklarda yanımda chan oturuyor. Ellerini avcumun içine aldım. Eller buz gibi olmuş. Gözlerindeki korku benim de içimi titretti.
Şimdi geriye kalan tek şey bu cehennemin içinden nasıl kurtulacağımız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two detective one room / binchan
Fanfictionbirbirinden haz etmeyen iki dedektif aynı davaya bakmak zorunda kalır