6

176 24 6
                                    

Changbini yatağa yatırıp üstünü örttüm. Ağlamaktan ciğeri çıktı çocuğun.  Changbin her zaman içince açılır . Duygularını saklayamaz. Bu kadar dolduğunu bilmiyordum. Benim olmadığım zamanlarda kim bilir neler geldi başına. Changbini bilirim. Gidip de birine anlatmaz içinde yaşar bitirir ne varsa. Sırtına her yıl yeni bi yük eklenir. Böyle bir günde patlar işte. Düzelmesi de zor olur onun için. Şuan eminim ki uyandığında doğruca eve gidip biraz daha ağlar duşa girer ve hiç bir şey olmamış gibi karakola gelir.

Yalnız biri changbin. Etrafında arkadaşları olsa bile yalnız hep. Ailesiyle iletişimi uzun zaman önce kesti zaten. Bir annesi verdi sevdiği. Ama o bile kabul etmedi onu. Arkasında durmadı hiç.

Şimdi melek gibi uyurken yanına uzandım. Gözlerinin altları mosmor. Ben geldiğimden beri farkındayım da, yıllar geçtikçe daha fazla çöküyor.  İşte bunun kendisi farkında değil.

Elimi saçına atıp okşamaya başladım. Kıvırcık lüle lüle saçları yumuşacık. Hep güzel kokar. Başkasının da kötü kokmasına asla tahammül edemez. Uykusunda bile ağlamaya devam ediyor. Yarın sabah kötü bir baş ağrısı ile uyanacak. Ben de örtünün altına girip göğsüme yasladım kafasını. Onu uyandırmamaya çalışarak sessiz sessiz ağladım. Kendime değil ona ağladım. Ben atlatırım da o atlatamaz. Tamam geçti der geçirmez içinde. Her ayrılık her kavga her kalp kırıklığı hep içindedir onun. Atamaz bir türlü. İçini kemirip çürütür.

Başımı eğip kapanan göz kapaklarına baktım. Onlar bile yorgun.  Göz kapaklarını da okşadım. Bir daha böyle bir fırsatım olacağını sanmıyorum.  Sessiz sessiz ağlayarak uyudum.

.
.
.
.
.
.

Uyandığımda hala mışıl mışıl uyuyordu. Onu rahatsız etmeden saçına bir öpücük kondurdum. Uyuyormuş gibi yaptim biraz daha. Kıpırdanıp çekildi göğsümden. Derin bir nefes çekip başını son kez sürttü göğsüme. Vedalaşır gibi. Kalktı gitti yataktan. Hala uyuyor gibi yapmaya devam ettim. Banyoya gidip suyu açtı. Büyük ihtimal elini yüzünü yıkıyor. Odaya geri döndüğünde yeni uyanmış gibi yaptım.

"Günaydın iyi uyudun mu? "

"Günaydın. Üzgünüm sızmışım. Evet iyi uyudum. Teşekkürler. Ben gidiyorum. Görüşürüz. "

Tam tahmin ettiğim gibi basit bi veda edip evine gitti. Ben de etrafı biraz topladım. Kısa bir duş alıp hazırlandım.

.
.
.
.
.

"Bugün iki gruba ayrılıp takibe devam edicez. Adamların kimliklerini öğrendik. Sırayla takip edicez. Benle changbin. Hyunjin jeongin ve chan. "
Dedi jisung elindeki belgeleri her birimizin masasına bıraktı.

Jisungun dediği gibi ikiye ayrılıp adamları takibe başladık. Hyunjin gene şoför koltuğunda otururken yanında da jeongin oturuyor. Jeongin marketten aldığı sandiviçi kemirirken ucundan hyunjine yediriyor. Sabah fazla bir şey yiyesim gelmediği için kahveyle geçiştirdim.

Adamların üçü aynı evde kalıyor. Öğrendiğimiz kadarıyla ikisi kardeş. Gün boyu onları takip ettik. Hatta günlerce. Bir haftanın sonunda günlük rutinlerini ezberler duruma geldik.

Bu süreçte changbin benimle bir daha konuşmadı. Gerçi konuşmasını da beklemedim. Bekledim mi? Sanırım bekledim. Bu sefer adımı benim atmam lazımmış gibi hissediyorum.

Karakola geri döndüğümüzde günlük raporu yazmaya başladım. Diğerleri dışarda ne yapıyor bilmiyorum ama işime geldi. Jisungla baş başa kaldık.

"Jisung biraz bakabilir misin? "

"Tabi. Tahmin edeyim konu changbin. " Elindeki dosyayı bırakıp masamın üstüne oturdu.

"Evet. O günden sonra benimle bir daha konuşmadı. Neler olduğunu sana anlatmıştır diye düşünüyorum. Az çok neden konuşmadığını da tahmin ediyorum. Ama benim onunla konuşmam lazım. "

"Bak chan seni çok tanımıyorum. Tamam şuana kadar bi hatanı görmedim. İyi nazik hoş birisin. Geçmişinizi de bilmiyorum. Tek bildiğim changbine değer verdiğim. Bir şeylerden emin olmadan onunla konuşma lütfen  belirsizlik   changbini daha kötü yapıyor. Onun tekrar üzülmesini istemiyorum. Ama eminsen konuşmanıza yardımcı olurum. "

"Evet kendimden eminim jisung. Teşekkürler. " 

Jisungun sayesinde changbinle konuşma fırsatı elde ettim. Jisung kendi evine changbini çağırdı ama başka bir arkadaşıyla buluşmaya gitti. O evden gidince ben de güzel bir yemek hazırlayıp changbini bekledim. İçeri girdiğinde gözleri etrafta gezindi.

"Jisung nerede? "

"O gitti. Seninle konuşmak için ben çağırttım. "

" Ne konuşucaz ki? "

" Ne olduğunu biliyorsun bence. Gel otur. Yemek hazırladım. " Masaya tabaklarını hepsini dizip sandalyeye oturdum. O da gelince yavaştan yemeye başladım.

"Nasılsın? " Yüzünde bir ifade aramaya çalıştım ama yoktu.

"İyiyim aynı. Sen? "

"Yani sayılır.  Ben lafı uzatmak istemıyorum. O gün neden adam akıllı bir şey demeden gittin changbin? "

two detective one room / binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin