| First Sparks

53 5 0
                                    

Yürek yüreğe değmişse, elin ele değmesine ne gerek var ki?

.

Jungkook annesinin saçlarını okşayarak üstünü örttü. Babası çoktan sızıp kalmıştı bu yüzden ev sessizdi. Tüm gürültüler babası sızmadan önce çıkmıştı çünkü.

Parmak uçlarında salona gidip defalarca okuduğu kitaplardan biriyle yere oturdu. Okumayı yaşıtlarından çok önce annesi öğretmişti.

Henüz bir kaç sayfa okumasına rağmen dışarıdan gelen çalı seslerine kulak kesildi. Gece yarısı domuz mu gelmişti yoksa?

Endişeyle ayağa kalktı. Ektikleri sebzeleri domuz yerse babası ona çok kızardı ama bir domuza nasıl gücü yetecekti?

O sırada pencereye küçük bir taş atıldı. Küçük olmasına rağmen jungkook düşünceler içinde olduğu için korktu. Ama hemen sonra dışarıdaki gürültünün kaynağını anladı ve gülümseyerek pencereye koştu.

"taehyung?" şaşkınca çalıların arasındaki çocuğa bakarken esmer tenli muzipçe gülümsüyordu.

"içeri almayacak mısın?" jungkook dönüp babasının sızdığı odaya baktı. Ama boşverip Taehyung için yavaşça pencereyi daha çok araladı ve çocuğun geçmesi için yardım etti.

"S-" jungkook tae'nin ağzını hemen eliyle kapattı. Babası sızalı çok olmuştu ama yine de uyanabilirdi.

"sessiz ol!" ayak uçlarında jungkook'un odasına doğru gittiler. Yarde bir iki yastık, minder, çarşaftan oluşan yatak vardı. Karşıda Tahta bir kıyafet dolabı, ince bir kilim ve babasına yalvar yakar yaptırdığı küçük kütüphane. Taehyung her seferinde kendi odasıyla kıyasladığında buranın onun giyinme odası kadar olduğunu düşünüyordu. Ama onun için jungkook'un olması yeterliydi.

Birlikte yatağa oturdular, "evden mi kaçtın?" tae başını salladı. Bu sıralar sürekli evden kaçıp jungkook'un yanına geliyordu. Ve jungkook'ta her seferinde ona kıyamayıp odasına alıyordu.

"ailen fark edince kızmıyor mu?" tae gülümseyip yatağa uzandı.

"benden daha önemli işleri var, fark etmiyorlar bile" jungkookta yanına uzanıp yüzünü ona döndü.

"neyseki evlerimiz yakın yolda seni bir domuza benzetip vurabilirler"

"bana domuza benziyorsun mu demeye çalıştın?"

"hayır, karanlıkta ayırt edilmiyor demeye çalıştım"

"anladım ben, domuz demeye çalıştın"

"ya taehyung!" ikisi de kıkırdayarak örtünün altına girdi.

"babam uyanmaz umarım"

"her gün bunu söylüyorsun ama sonuç hep aynı"

"korkuyorum çünkü" taehyung kaşlarını çattı.

"neyden?"

"kızmasından"

"o zaman sen bizim eve kaç" jungkook gözlerini sonuna kadar açıp kafasını salladı.

"imkani yok"

"neden, ben hep kaçıyorum ama?"

"bir kere sizin ev çok büyük. Senin odanı bile bulamam. İkincisi ben senin gibi büyük değilim kaybolurum. Üçüncüsü..." taehyung parmaklarını jungkook'un dudaklarına koyup susturdu.

"anladık anladık. Büyüyünce gelirsin"

"daha büyümeme çok var"

"o zamana kadar ben sana kaçarım" jungkook tebessüm edip taehyung'un üstünü biraz daha örttü. Kapı tarafında birinin girmesi halinde yakalanmamak için kendisi yatıyordu.

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin