| For You

33 4 1
                                    

Not: doğum günleri önceki bölümün zamanına zaten yakındı, 1 yıl sonra 2. kez doğum günleri oldu. Yani 4 yıl sonra jungkook 14, taehyung 18 yaşında oldu.

-4 yıl sonra-

"kendine iyi bak, hayatım" babası annesini öptükten sonra sıra jungkook'a geldi.

"annen sana emanet minik Jeon tamam mı?" jungkook gülümseyerek babasını öptü. Gönderme seansı bittikten sonra annesiyle birlikte evi toplamaya başladılar.

Babasının yeni işi sayesinde yeni bir eve taşınmışlardı ve jungkook'un odası artık çok güzeldi. Mavi yatağı, kocaman beyaz kütüphanesi ve dolabı ve hatta artık çalışma masası vardı.

Annesiyle babasının arası arada kavgalar olsa da geçmişe nazaran iyice düzelmişti. Ama bu süreçte annesi daha da bitkinleşmişti. Babasında da tarlada çalışmaktan ötürü çok şiddetli sırt ağrıları oluyordu...

Jungkook'sa 14 yaşına girmişti. Yaşıtlarından oldukça olgun, kitap okumayı ve özellikle şiir yazmayı çok seven bir çocuk olmuştu. En büyük hobisi yazdığı şiirleri ilk taehyung'a okutmaktı.

Taehyung'a gelecek olursak... Bu aralar evden cok kaçamıyordu çünkü 18 yaşına gelmişti. Yani yavaş yavaş babasının işlerini öğrenmesi gerekiyordu. Büyüdükçe de daha yakışıklı olmuştu. Jungkook her zaman vücudunun nasıl bu kadar yapılı olduğunu soruyor, ondan gizli spor yapıp yapmadığını sorguluyordu. Üstelik boyu da çok uzamıştı. Jungkook omzuna geliyordu.

Zaman değişmişti. Değişmeyen tek şey hislerdi. Ne jungkook hislerinin farkına varmıştı, ne de taehyung hislerinden vazgeçmişti.

Jungkook annesiyle etrafı toplamayı bitirince odasına gidip defterini açtı ve öylesine bir şeyler karalamaya başladı.

...

"peki bay dowon çıkabilirsiniz"

"üzgünüm küçük bey, babanız ödevinizi bitirene kadar dışarıya çıkmadığınızdan emin olmamı söyledi" taehyung sinirlendiğini belli etmeden konuştu.

"dışarıya kaçmayacağım bay dowon merak etmeyin" bay dowon bir şey demeden yerinde sabit kalınca taehyung hiç bir şey demeden önüne döndü. Bu evde sözünün geçmemesi son zamanlarda iyice sinirini bozuyordu. Özellikle 2 haftadır. Çünkü tam 2 haftadır jungkook'un yanına gidemiyordu. Başka sebep lazım değildi.

Tarih ödevini hızlıca bitirip bay dowon'u atlatması gerekiyordu. Yoksa onu atlatmadan kaçmak zorunda kalacaktı...

Ödevinin son cümlelerini de yazdıktan sonra sahte bir gülümsemeyle bay dowon'a baktı, "uyku vaktiniz olmak üzere, siz yatın ben sütünüzü getireyim" Taehyung bay dowon'un ona hala çocuk gibi muamele etmesine karşı gözlerini devirdi ama daha fazla zaman kaybetmek istemediği için kafa sallayıp yatağına geçti. Bu aşamalara çoktan bağışıklık kazanmıştı. Bay dowon bir süre başında duracak ve sonra bardağı alıp kalın sesiyle "iyi geceler küçük bey" diyecekti. Sonrası pencere, koşmak, biraz daha koşmak ve yerden taş alıp jungkookun penceresine atmaktan ibaretti.

Bay dowon kapıyı tıklattıktan sonra nazikçe elindeki ballı sütle içeriye girdi. Taehyung bazen bu adamın insan olup olmadığını sorguluyordu çünkü hareketlerinin her biri tam takırında, planlanmış gibi hatta uzaktan kontrol ediliyormuş gibiydi. Evdeki en yetkili kişilerden biriydi.

"Ballı süt olayı senin için cidden önemli değil mi?" yaşlı adam kafa sallayıp bardağı uzattı.
Taehyung da yudum yudum içti, biten bardağı bay dowon'a uzattı, "iyi geceler bay dowon" yaşlı adam bardağı gümüş tepsiye koydu.

"iyi geceler küçük bey" çıkarken arkasından ışıkları kapattı. Taehyung büyük bir oh çekip ve bir kaç dakika beklemeye karar verdi. Geçenlerde az daha yakalanıyordu bu yüzden resmen fobisi oluşmuştu.

Çünkü yakalanırsa babasının neler yapabileceğinden emin değildi...

Taehyung birkaç dakika bekledikten sonra kalkıp kapıyı kilitledi ve jungkook'a vermek için hazırladığı kitabı alıp cama çıktı. 

Dikkatli bir şekilde pencereden kitabıda alarak merdivenle indi. Olabildiğince ses çıkarmadan 3 katlı evin bahçesinden çıktı.

Sonunda tek katlı beyaz evi görünce gülümsedi. Hızlı adımlarla evin etrafını dolaşarak jungkook'un penceresine geldi. Odanın ışıkları kapalıydı ama masa lambası yüzünden içeriyi ayırt edebiliyordu. Taehyung gözlerini kısarak masa başında uyuya kalan siyah saçlıya baktı. Dudakları öne doğru büzülmüştü ve gözleri şişmişti.

Her ne kadar uyandırmak istemese de gelme şansını sürekli bulamadığı için zorunda kalarak pencereye tıklattı. Neyseki siyah saçlı çocuk tam olarak uykuya dalmamıştı ki parıl parıl olan gözleri aralandı. Taehyung'u görmenin heyecanıyla pencereye koştu.

"taehyung!" esmer tenli zıplayarak kendini odanın içine attı ve üstünü silkeleyerek gülümsedi.

"uykunu böldüm özür dilerim" hala yanakları elma gibi olan genç tae'nin elindeki kitabı farketti ve hemen uzanıp aldı.

"bana mı getirdin bunu?" taehyung kafa salladı. Şimdiden sebepsizce kendini çok gergin hissetmeye başlamıştı.

Jungkook gülümseyerek parmak uçlarında yükseldi ve arkadaşının yanağına teşekkür amaçlı küçük bir buse kondurdu. Lakin hemen sonra yanakları utançla kızardı.

"geri gidecek misin?" taehyung öpücüğün etkisiyle sersemce kafa salladı. Ne zamandır jungkook'un kokusuna hasretti, gitmek işkence olurdu.

Jungkook heyecanını belli etmeden masasının üstüne kitabı koyduktan sonra birlikte soğuk çarşafın altına girdiler. Taehyung'a daha da sokulurken, "seni çok özledim" diye fısıldadı jungkook.

Genç adam titreyerek jungkook'u kolları arasına aldı. Kalbi sinir bozucu şekilde küt küt atıyordu.

"bende, bende çok özledim. Ama evden bu sıralar çıkmam çok zor, biliyorsun" jungkook durgunca kafasını salladı. Ama hemen sonra aklına bir şey gelmiş gibi taehyung'a baktı.

"ben size gelsem?" taehyung şaşkınlıkla miniğine baktı.

"sorun olmaz mı?" jungkook bir süre düşündü. Annesiyle babasını atlatabilirdi. Taehyung'un evinin nerde olduğunu da biliyordu. Sanırım başarabilirdi.

"karanlıktan biraz korkuyorum ama fenerimi alırım" taehyung gülümsedi. Jungkook'un büyüdükçe nasıl da cesur olduğunu farketti.

"seni bekleyeceğim" jungkook mayışmış gözleriyle esmer tenliye bakmayı sürdürdü.

"söz mü? Bensiz uyuya kalma sonra?"

"söz, sen gelene kadar bekleyeceğim"

"senin odandaki balkondan yıldızları da seyrederiz olur mu?"

"teleskopla baktın mı hiç?" jungkook kafasını salladı.

"balkonumda teleskop var, onunla izleriz"

"gökyüzüne ilgin olduğunu bilmiyordum"

"sen gözlerimin ayın sonunda doğan yıldıza benzediğini söyleyene kadar yoktu" jungkook kıkırdadı.

"ay sonuna az kaldı sana gösterdiğimde ne kadar benzediğini kendi gözlerinle göreceksin"

"hmhm"

"sana yazdığım şiiri de okurum belki o zaman"

"hmm"

"uykun mu geldi?"

"kokun çok güzel" jungkook'un kaşları havaya kalktı.

"nasıl kokuyorum ki?"

"şeftali gibi" jungkook tekrardan bir şey söyleyecekken taehyung'un uyuya kaldığını görünce kendisi de taehyung'a sokulup gözlerini kapattı.

Taehyung'a şiirini okumak için sabırsızlanıyordu.

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin