|The Window

24 4 4
                                    

Aşkın matematiği farklıdır, 2'den 1 çıkınca 0 kalır.

.

"küçük efendi hasta olacaksınız, içeriye girin"

"bana geleceğini söyledi, onu bekliyorum" bay dowon genç adamın saatlerdir durduğu balkona çıktı.

"pekala ben geldiğinde size haber vereceğim, şimdi lütfen içeri girin hava buz gibi" genç adam pes ederek buz kesmiş odasına girdi. Jungkook gittiğinden beri odası, yatağı buz gibiydi zaten...

"sence bunun geri dönüşü olacak mı?" yaşlı adam bir süre düşündü.

"sizi cok seviyor. Merak etmeyin er yada geç dönüşü olacaktır"

"4 gün oldu bay dowon. Sabrım kalmadı artık. Acaba ben mi gitmeliyim? Belki beni bekliyordur o da?"

"size ben geleceğim demiş. Biraz daha zaman verin, eğer bir haftanın sonunda gelmezse gidersiniz" taehyung oflayarak yatağa uzandı.

"iki gün daha beklemek istemiyorum. Ama onu sıkmakta istemiyorum. Her şey benim suçumdu bay dowon. O kadar acımasızdım ki, iyilik yaptığımı sanarak ona en büyük kötülüğü yaptım. Kim bilir canı ne kadar çok yandı.. Ne kadar üzüldü" bay dowon yatağın ucuna oturdu.

"sizi sevdiği için bunları unutacak merak etmeyin. Seven kişi sevdiğine ne kadar kırılsa, ne kadar istese de uzun süre dargın kalamaz. Eninde sonunda kendini balkonunuzda bulacaktır" taehyung bu sözlerin doğru olmasını umdu. Yaşlı adam ise küçüklüğünden beri ilgilendiği çocuğun düşünceleriyle yalnız kalması için odadan çıkmaya karar verdi. Yatağın ucundan kalktı ve genç adamın üstünü iyice örttü.

"iyi uykular küçük efendi taehyung. Ben dışarıyı gözetleyeceğim"

"teşekkürler bay dowon" yaşlı adam kapıyı kapatarak çıktığında taehyung'ta hala jungkook gibi kokan diğer yastığını kucağına aldı.

...

Jimin kafayı yemek üzereydi.

Ciddi manada yemek üzereydi çünkü şuan kendi ayaklarıyla, bile isteye geldiği yerin neresi olduğunu sorguluyordu.

Jungkook'un evinin önünde ne işi vardı?

Çocukcağız o kadar arada kalmıştı ki ne yaptığını kendi bile bilmiyordu. Bir tarafta taehyung'a söylemek, diğer tarafta da hiç bir şey bilmiyormuş gibi yapıp her şeye göz yummak vardı.

Ama jimin'in yufka yüreği göz yumamıyordu. Bununla da kalmayıp korkusundan taehyung'a da söyleyemiyordu. Korkuyu geç, yanlış ihbar vermekten çekiniyordu. çünkü sadece olayın içeriğinden haberdardı. Ne zamanı, ne yeri.. Hiç bir şeyi bilmiyordu. Belki de yapmayacaklardı?

Veya bir şey bilmemesini bahane ediyordu. Emin değildi, kafası allak bullaktı.

Bir anlık taehyung'a gidip söylerse sonuçlarının büyük olacağının farkındaydı. Çünkü taehyung bunu onların yanına bırakmazdı. Planlarını gerçekleştirmeseler de bırakmazdı.

Jimin jungkook'un penceresini izlemeye devam ederken birden pencere açıldığı için ifşa olduğunu düşünerek çalıların içine atladı.

Oysa jungkook'un tek istediği biraz cesaretlenip soluklanmaktı. Çünkü 4 gündür yaşanan ayrılığa bir son verecekti. Eninde sonunda taehyung'a döneceği için daha fazla uzamasına lüzum yok diye düşünüyordu.

Jimin çocuğun sadece öylesine dışarıyı izlediğini görünce düştüğü yerden yavaşça dizleri üstünde doğruldu. Bazı dallar yanağını ve alnını çizmişti ama herhalde yaşadığı adrenalinden hissetmiyor olmalıydı. Çocuğu karanlığın izin verdiği kadar izlemeye devam etti.

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin