| Forest

22 3 0
                                    

Özür dilerim.

.

Jimin çimenlerin nemli olmasını umursamadan yere oturup sırtını ağaca yasladı. Sırtı fena ağrıyordu ve karnına soğuktan sancılar giriyordu. Ama hala gitmeye niyeti yoktu.

Paranoyak olmuştu.

Çünkü jungkook'un evinin önünde nöbet tutmadığı zaman, gözüne asla uyku girmiyordu. İlla evin önünde, soğukta, ağaca yaslanarak nöbetteyken uyumalıydı.

Her şey ayrı bir yana Min seokların konuşmasının üstünden 2 hafta geçmişti ama hala bir kıpırtı yoktu. jongin'in evinde toplanmalarının üstünden de bir kaç gün geçmişti. Çoğu kişi zaten jungkook ve taehyung'un sevgili olduğunu gözleriyle görmüştü ama bizzat taehyung'un ağzından teyit etmeleri herkesin üstünde bir şok dalgası yaratmıştı.

O derece ki, korkularından bu konuyu birbirleri arasında bile konuşamıyorlardı.

Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Köyde gergin bir hava vardı. Bu yüzden jimin artık her gün çocuğun evinin önünde nöbetteydi.

Her gün rutin olarak gece yarısı olduğunda jungkook evden çıkıyor, taehyung'un evine gidiyordu. Jiminde ikisi bir aradayken rahat nefes alıyor, evine gidip mışıl mışıl uyuyordu. Sabah olduğunda da çocuk evden çıkıp kendi evine gidiyordu. Sorunlu kısım jungkook'un taehyung'un evine gidene kadarki zamanıydı.

Çünkü en savunmasız anı o zamandı.

Ve şüphesiz ki Min seok avının en savunmasız anını bekleyen kurt gibi o zamanda çocuğa saldıracaktı. Çünkü daha önce bir kaç kez jungkook'u Kim Taehyung'un evine gece giderken görmüştü.

Jimin kafası boşluğa düşüp tekrardan doğrulurken, pencerenin gıcırdamasıyla kendine geldi. Jungkook'un gitme saati gelmişti anlaşılan. Çocuk, pencereden yavaşça atladıktan sonra camı örttü ve yukarıya doğru yürümeye başladı. Jimin de ağaçların arasından arada mesafe bırakacak şekilde onu takip ediyordu.

Birlikte bir süre yol katettikten sonra jungkook birden durunca jimin de durdu. Yaprakların arasından neden durduğunu göremiyordu ama bir şeyin olduğu kesindi. Jungkook yavaşça yere eğildi, ayağının dibindeki misket parçasını eline aldı.

"nereye böyle bu saatte?" jungkookla birlikte jimin de korkuyla arkasını dönünce jimin titredi. Bu Min seok'tu.

"y-yürüyüşe çıkmıştım öylesine" Min seok elleri cebindeyken çocuğa yaklaştı. Sarı saçlı çocuksa bu sırada kalp krizi geçirmek üzereydi çünkü bu karşılaşma hiç hayra alamet değildi.

"gecenin bu saatinde tek başına, böyle cılız bir bedenle yürüyüşe çıkmak bir tık tehlikeli değil mi?" jungkook kaşlarını çattı.

"ne demeye çalışıyorsun Min seok?" kumral, yapılı beden rahatsız edici bir gülümsemeyle çocuğa biraz daha yaklaştı.

"belki kurtlara rastlarsın, belli mi olur? Köy yeri sonuçta kimseciklerin ruhu bile duymaz" jimin'in alnından bir damla yanağına doğru süzüldü. Soğuk soğuk terliyordu. Bunda, arada mesafe olmasına rağmen gece olduğu için seslerini duyabilmenin etkisi de vardı.

"iyi geceler min seok, kurtlara rastlamadan evine git" jungkook arkasını döndüğünde min seok yeniden konuştu.

"senin dilin bayağı uzadı. Küçükken hiç böyle değildin jungkook-ah. Neye güveniyorsun? Kim Taehyung'a mı?" jungkook birbiri ardınca gelen cümlelere karşı kaşlarını çattı.

"derdin ne senin?" Min seok sakince gülümseyip jungkook'a biraz daha yaklaştı.

"ne gibi bir derdim olacak? Yalnızca seni sağ salim evine götürmek istemiştim"

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin