| Violet Scent

16 3 0
                                    

Bir çift gözlere aşık olursun, sonra bütün gözlere kör.

.

Menekşe çiçeği duygusal birlikteliklerde artık iki tarafında tam manası ile aşık olduğunu, dünyadan soyutlandıklarını simgeler. Canlı rengiyle dinamikliği, ilişkideki tazeliği simgelerken mor rengi ise; bu hareketliliğin tam tersi olarak duygusallığı, özrü, vicdanı temsil eder.

Lakin Menekşe çiçeklerinde asıl dikkat çekici olan ne rengi ne de anlamıdır. En dikkat çekici özelliği kokusu olmamasıdır. Bu kadar güzel görüntü ve güzel anlama rağmen etrafa koku yaymamasıdır.

Peki neden?

Yazımıza konu olan Menekşe çiçeğinin bir efsanesi vardır: koku yaymamasının sebebi kalbinin kırık olmasıdır.

Dışarıdan çok ihtişamlı ve narin gözüken birinin, içinin sönük olmasını temsil eder. Efsanemiz de buradan gelmektedir. İki aşığın çevresel sebeplerden dolayı asla bir araya gelememesi ve çektiği acıların ölümle sonuçlanmasını konu alır.

İkili el ele Menekşe dolu bir tarlada - menekşeler tarlada yetişmez, efsanenin kurgusal bir ürünüdür- birbirlerinin gözlerine bakarak yaşamına son verir. Ve bunun sonucunda bu yükü kaldıramayan Menekşe çiçeği hayata küser, içine kapanır. O güzelim kokusunu artık etrafa yaymaz.

Rengi canlıdır, görüntüsü hoş ve güzeldir ama kokusu yoktur, boynu büküktür.

"sen yoksan neyleyim ben yaşamayı? Bırak duysunlar bizi! Sen onları duyma, kulaklarına set çek. Bırak görsünler aşkımızı! Sen onları görme, gözüne perde çek. Bırak sabaha kadar sevişelim, 3 gün sonra çürümeye başlayacak bedenlerimiz son kez birleşsin. Ey sevgili! Senin bu sarhoş eden kokundan ayrılmak bana zulümlerin en beteridir. Bu zulmü bana reva görme. Sakın bencillik edip bana yaşamamı söyleme. Şu cihandan tek isteğim seninle aynı kabri paylaşmakken sakın bencillik edip tek başına göçme"

Jungkook kitabın kapağını kapatıp bir süre tavanla bakıştı. Taehyung'un yanına gitmek istiyordu ama daha hava kararmamıştı...

Genç çocuk sıkıntıdan ne yapacağını bilmediği için, bir şeyler karalamak istedi ve masasına oturdu.

Uzun zamandır ne şiir, ne başka bir şey yazıyordu ve bok gibi hissediyordu. Bir şairin veya yazarın ilhamının olmamasından daha kötü ne olabilirdi ki zaten? Resmen boşluktaydı.

Kalemini elinde çevirip dilinin ucuna bir şeyler getirmeye çalışırken camının tıklatılmasıyla yerinde sıçradı. Bu gündüz vakti taehyung kılıç eğitimindeyken camına kim gelecekti?

Çocuk yavaşça pencereye doğru gitti ve perdeyi araladı. Karşısındaki kişiyi görünceyse yerinde donup kaldı.

"Min seok?" pencerenin dış tarafindaki kumral, dolgun dudaklı , iri gözlü çocuk gülümseyerek pencereyi açmasını işaret etti. Jungkook'sa bir süre ona anlamaz gözlerle baktı ve neyin peşinde olduğunu sorguladı.

Min seok tekrardan gülümseyerek pencereyi işaret edince jungkook yavaşça pencereyi araladı. Bu zorba çocuğun gündüz vakti penceresine kadar gelip ne söyleyeceğini çok merak etmişti.

"merhaba" jungkook bir şey demeden min seok'a bakmayı sürdürünce pencerenin dışındaki çocuk boğazını temizledi.

"aslında kapıyı çaldım ama duymadın. Rahatsız etmiyorum değil mi?" jungkook her ne kadar evet ediyorsun demek istese de kendini tutmuş ve gülümsemişti.

"hayır etmiyorsun. Neden gelmiştin?" min seok, jungkook her ne kadar samimi olduğunu düşünse de son derece yapmacık olan gülümsemesiyle çocuğa baktı. Öyle güzel yüz hatlarına sahipti ki samimi mi, yapmacık mı olduğunu karşıdaki kişi anlayamıyordu. Çene çizgisi keskin, çekik açık kahve renkli gözlü, kumral, yapılı bir gençti.

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin