| Cherry Blossoms

14 2 0
                                    


"Ne zaman açacağım gözlerimi?"

"Sabret biraz daha"

"Neredeyse 10 dakikadır bekliyorum zaten!"

"Bi' 10 dakikası daha var öyleyse"

"Ya Taehyung!" koyu yeşil süslü kaftanı olan yapılı beden çocuğu en iyi görebileceği yere konumlandırdıktan sonra, son kez şaheserine baktı.

Epey zahmetli olduğu kesindi.

"Hazır mısın?"

"Evet!" çocuğun gözlerinden ellerini çekip yüzüne baktı. Her bir tepkisini görmek istiyordu.

Jungkook gözlerini, ay ışığına ve arka bahçedeki el yapımı fenerlerden çıkan aydınlığa alışabilmesi için kırpıştırdı. Etraf yavaş yavaş netleşirken gözünün önünde beliren manzaraya karşı ağzı da yavaş yavaş açılıyordu.

"Taehyung!" gözlerini ovaladıktan sonra tekrardan uzun dalları ve üstünde bir sürü pembe çiçeği olan kiraz ağacına baktı.

"Aman tanrım Taehyung!" elleriyle ağzını kapatıp nasıl tepki vereceğini bilemeyerek ağaca doğru ilerledi.

O kadar heybetli ve bakımlı bir ağaçtı ki, üstünde binlerce çiçek olduğuna yemin edebilirdi. Bu güzellik karşısında nutku tutulmuştu.

"Bir gecede nasıl?" Taehyung kollarını birbirine bağlayıp omuz silkti. Jungkook'un bu sevinçli tepkisi için kaf dağını bile arka bahçelerine getirebilirdi.

"Benim Kim Taehyung olduğumu unuttun galiba?" jungkook dudaklarını büzdü.

"Şiirimi mi okudun yoksa?" taehyung çocuğun büzülen dudaklarına karşı kahkaha attı. Ağlayacak kadar sevineceğini asla düşünmemişti.

"Evet okudum ve sihirli değneğimle küçük bahçemize 'puf' yaptım. Sonra bu ağaç beliriverdi" jungkook dudaklarını daha da büzüp bir çocuk gibi koşarak sevgilisine sarıldı.

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" Taehyung çocuğun saçlarını koklayarak bir öpücük bıraktı.

"Peki gerçekten bu ağacı nasıl buraya getirdin?"

"Sana bir şey diyeyim mi? Bu ağacı buraya 10 kişi getirdik yemin ederim" taehyung kahkahayla ağacı gösterdi.

"Ağaçtan tek bir çiçek yere düşerse canınıza okurum dediğimde yüzlerindeki ifadeyi görmen lazımdı" Jungkook'ta dayanamayarak kahkaha attı. Muhafızlar için çok trajik bir olay olsa da Efendi Taehyung bundan çok keyif almışa benziyordu.

"Elbette ciddi söylemedim ama gerçekten ağaca bir şey olsaydı fena yapardım onları. Bu ağaç taa Goeju köyünden geldi" jungkook hızlıca taehyung'a tekrardan sarıldı.

"Şiirini bir de sesli okumanı çok isterdim ama Min Yoongi gelmek üzeredir" beyaz tenli çocuk içinde kelebekler uçuşurken uzanıp adamın dudaklarına yapıştı. Arka bahçe tamamen onlara ait olduğu için burada dikkat etmelerine gerek yoktu. Muhafızlar bahçenin dışında, arkaları dönük bir şekilde nöbet tutuyordu.

"Bir gün sadece sana özel, en güzel yazdığım şiirleri bu ağacın altında sana hediye edeceğim"

"Bıdı bıdı konuşuyorsun ama taa 14 yaşındayken de bana bir şiir okuyacaktın hatırlıyor musun? Ben hala o şiiri bekliyorum" jungkook gülümseyerek zıplaya zıplaya ön bahçeye açılan kapıya ilerledi. Üstündeki bol kaftanla ve her zıpladığında uçuşan saçlarıyla, pofuduk kuyruğu eksik olan bir tavşana benziyordu.

"Gizlice şiirlerimi okuduğunu farkettiğim için sana yazdığım şiirleri gizli bir defterde topluyorum~" taehyung şaşkınca çocuğun arkasından koştu.

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin