| My Little Poet

29 4 3
                                    

Bir başka zamanda, bir başka yerde buluşma dileğiyle.

.

Taehyung koşuyordu. Nereye mi? Elbette jungkook'un yanına. Yaklaşık 9 küsür dakika önce bay dowon'u atlatmayı başarmıştı ve yeni bir kitabı kaptığı gibi jungkook'un evine ilerliyordu. Bu kitap alıp verme işi de iyice alışkanlık olmuştu...

Tek katlı beyaz evi görünce nefeslerini düzenledi. Jungkook'a açıldığı günün üstünden epey zaman geçmiş, bir sürü kez hem jungkook onlara hem de kendisi jungkooklara gitmişti.

Ama hala ortada bir şiir yoktu.

Ve dürüst olmak gerekirse, taehyung başta umursamasa da üzülmeye başlamıştı...

Yavaş adımlarla jungkook'un odasının tarafına ilerledi. Pencerenin önüne geldiğinde yatağın içindeki bedeni gördü.

Lakin hemen kaşları endişe ve korkuyla çatıldı çünkü jungkook terden sırılsıklam bir şekilde titreyerek kabus görüyordu.

"jungkook!" taehyung cama tıklattı ama çocuk çok derin bir kabusun içindeydi.

"jungkook kendine gel!" taehyung cama daha sesli bir şekilde vurmaya başladı ama sonuç yine aynıydı. Elma yanaklı çocuk karşısında titriyordu.

Taehyung dudaklarını ısırıp daha önce hiç yapmadığı şeyi yapmaya karar verdi. Evin içine girecekti.

Kuru yaprakların üstüne basmamaya çalışarak hızlıca açık pencere aradı. Neyseki mutfağın penceresi açıktı. Esmer tenli genç, camın çok yüksekte olmamasına şükrederek içeriye atladı.

Evin içine girmemesine rağmen ezbere biliyordu bu yüzden çocuğun odasını hemen bulup sessizce içeriye sızdı. Kapıyı arkasından kapattı ve hızlıca yatakta terler içinde olan çocuğu kucakladı.

"jungkook!" çocuğun yanaklarına hafifçe vurup kendine gelmesini umdu.

"herkes ölecek" jungkook kendinden geçmiş gibi bir şeyler sayıklıyordu...

"etrafındaki.. Herkes" jungkook'un gözlerinden bir damla yaş aktı. Taehyung'sa bu kelimelerin anlamını düşünüyordu.

"zarar verecek. Sevdiği herkese zarar verecek"

"bebeğim, uyan" taehyung çaresizce çocuğu sarsmaya devam ediyordu.

"ve sonunda, sevdiği kimse kalmayacak"

"yalnız başına, acı çekerek, yavaş yavaş ölecek" taehyung korku içinde jungkook'u dinliyordu.

Ve artık bunun bir kabustan fazlası olduğunu anlamıştı.

"15 yıl" jungkook bir anda boğuluyormuş gibi taehyung'un kucağında doğruldu. 

"Şşşt geçti, geçti jungkook. ben buradayım" jungkook kimin kucağında olduğunun yeni farkına varır gibi şaşkın gözlerle baktı. nefes nefeseydi ve korkudan ötürü gözleri doluydu. usulca üst bedeniyle arkaya dönüp taehyung'a sarıldı. 

"nasıl geldin buraya?" taehyung sinsice gülümsedi.

"çokta zor olmadı" göğsündeki çocuğun nefeslerini düzene sokabilmesi adına biraz zaman verdi. Deli gibi kabusunda ne gördüğünü sormak istiyordu ama bir yandan da çekiniyordu...

"jungkook"

"hm?"

"ne gördün.. Az önce?"

"önemli değildi. Klasik bir kabustu işte" taehyung ısrar etmedi. Anlatmak istemiyorsa zorlamanın manası yoktu. Bir süre sarılır vaziyette durdular.

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin