| Broken Wing

22 4 5
                                    

2 yıl sonra; jungkook 16, taehyung 20 yaşında.

"kitaplığına hayranım biliyorsun değil mi?"

"sadece kitaplığıma mı?"

"sana da" taehyung gülümseyerek yatakta yan dönüp jungkook'u öptü.

Jungkook annesinin ölümünden sonra epey sarsılmış ve bu dönemde taehyung'a daha da bağlanmıştı. Acısının tek merhemi bu esmer çocuk olmuştu. O kadar çok kilo vermişti ki elma yanakları yok denecek kadar içe göçmüştü.

Annesinin kaybı yetmezmiş gibi babası da tekrardan içkiye başlamıştı.

"genç efendi!"

"bay dowon çağırıyor, sen odada istediğin gibi takıl. Geleceğim" jungkook kafa salladı. Bu kocaman odada yapılacak bir sürü şey vardı ama bunları yapacak hayat enerjisi yoktu. Ruhu çekilmiş gibiydi.

Taehyung kapıyı ardından kapattığında jungkook yatakta doğruldu. Biraz kütüphanesini karıştırmayı seçmişti.

Elini uzun zamandır okunmadığı belli olan kitaplarda gezdirdi. Taehyung onun kadar kitaplara değer vermez, bir kez okuduktan sonra yüzlerine bakmazdı. O daha çok kılıç sallamayı seviyordu. Ama jungkook kitaplarını en az iki kez okur ve sürekli de tozlarını alırdı.

Eli kırmızı deri kaplamalı bir defterde durdu. Tek tozlu olmayan aralarında bu olduğuna göre taehyung için önemli olmalıydı. Defteri nazikçe eline aldı ve ilk sayfayı açtı.

Babamdan nefret ediyorum. bugün dışarıda çok fazla oyun oynamışım. ama bence oynamadım, bilmiyorum. eve geldiğimde babam yine ellerimi kanattı.

jungkook'un kaşları defteri okudukça çatılıyordu. sanırım bilmeden taehyung'un günlüğünü bulmuştu. 

aptal jongin ve arkadaşlarını bugün bir kediyle uğraşırken yakaladım. benden korktukları için kaçtılar. kaçmasalar onları iyi benzetecektim! minik kediyi gizlice eve soktum ama bay dowon sesini duymuş. kediyi zorla dışarıya çıkarttı. neyseki babama anlatmadı.

babam bugün ilk kez bana oğlum diye seslendi. köydeki diğer güçlü ailelerle yemek yiyorduk.

jungkook daha fazla okumamaya karar vererek hızlıca defteri kapattı. başkasının günlüğünü okumak hiç hoş değildi.

ama merak ediyordu.

taehyung babası hakkında hiç konuşmamıştı bunca yıl ve aralarının kötü olduğu çok bariz belliydi. jungkook dehşet derecede merak etmişti!

ama hiç hoş değildi. taehyung bu duruma kızabilirdi.

ama taehyungla aralarında gizli saklı yoktu ki? hem babasıyla aralarındakileri tam olarak öğrenirse taehyung'un gururunu incitip jungkook'a anlatmasına gerek kalmazdı. jungkook bildiğini belli etmeden, taehyung'a da ona göre davranarak devam ederdi. 

deli gibi merak ediyordu ama kötü bir şey olduğunun farkındaydı. 

merakına yenik düşüp sayfaları okumaya devam etti. taehyung'un yazısına bakılırsa 5 yaşlarında falan olmalıydı.

bay dowon sürekli ödev yaptırıyor. onu hiç sevmiyorum! 

yemekteyken yanlışlıkla bardaktaki suyu döktüğüm için çok korktum. ama babam neyseki sarhoştu ve kızmadı. keşke hep sarhoş olsa.

bugün gizlice gece mutfağa gidip akşamdan kalan tatlıyı yedim. bayan hwang o kadar güzel tatlı yapıyor ki!! 

bugün hocam eğer akıllı bir çocuk olursam çocuklarımın da akıllı olacağını söyledi. saçmalıktan ibaret olduğunu biliyorum ama korkmadığım da söylenemez. kendim gibi bir çocuk istemezdim hahaha!  

jungkook bu kısımları geçip kendiyle tanıştığı zamanlara geldi.

Bayan hwang'ın ilk defa kötü bir tatlı yaptığına şahit oldum. Sanırım kocasıyla araları son zamanlarda pek iyi değilmiş. Ben kurabiyeyi tadarken öyle bir şeyler anlatıyordu ama tam dinlemedim. Kurabiyeyi yaparken de herhalde dikkati dağınıktı çünkü şuana kadar yediğim en feci şeydi.

Köyün aşağılarında min seol ile gezerken bir çocukla göz göze geldim. Üstünden saatler geçmesine rağmen hala etkisinde gibiyim. Çok garip bir çocuktu. Benden yaşça küçük olduğu kesin. Yanakları bayan hwang'ın kurabiye yaparken yaptığı hamura benziyor. Teni o kadar beyaz ve pürüzsüz ki bir an kendi yansımamı göreceğimi sandım. Ay gibi parlak bir çocuktu. Ah, bay dowon çağırıyor.

Jungkook'ta o karşılaşmayı dün gibi hatırlıyordu. Ama taehyung'un ona sadece bir kaç saniye baktığını sanıyordu. Ne ara onu bu kadar incelemişti?

Jungkook sonraki sayfayı çevirdiği sırada merdivenden ayak sesi duyduğu için hemen defteri yerine koydu ve yatağa oturdu.

"ben gittiğimden beri oturuyor musun yoksa?"

"kütüphaneye biraz baktım. Hemen geldin zaten"

'hemen geldiğin için en heyecanlı yerleri okuyamadım' demek istiyordu aslında.

Taehyung yavaşça büyük yer yatağında jungkook'un yanına oturdu.

"bay dowon senin sesini duymuş, sessiz olmamızı söyledi" jungook kıkırdadı.

"o adamı seviyorum"

"eh işte. Bazen taktığına çok takıyor. Taktığı da genelde ben oluyorum" ikisi gülmeye başladı.

"biz küçükken de saçı bembeyazdı. Kaç yaşında acaba?"

"babamdan 13 yaş küçükmüş. Olduğundan daha yaşlı gösteriyor. Babam yaşlandırmıştır adamı kesin"

"baban kaç yaşında?" taehyung dudaklarını öne büzerek bir süre düşündü.

"tam 73 sanırım. Çok zamanı kalmadı gibi duruyor. Sürekli tütün içen biri çok yaşamaz"

"tanrı korusun yine de" taehyung jungkook'un saçlarını karıştırıp yatağa yatırdı.

"bu kadar iyi niyetli olmak zor değil mi?" jungkook taehyung'un burnunun ucunu öptü.

"yo değil" taehyung şakacı bir tavırla konuştu.

"zor olmalı efendi jungkook! Oh, anlıyorum çok üzücü bir hayat, kahroldum. Ne kadar çile varsa hepsini çekmişsiniz! Tamam, tamam susun artık bundan sonra tüm çilenizi ben sırtlanacağım!" jungkook sevimli bir şekilde kıkırdarken taehyung'ta jungkook'un yüzünün her yerine öpücük bırakıyordu.

"gıdıklanıyorum! Yeter!" taehyung kulak asmadan öpmeye devam ederken çocuğun gülmekten kıpkırmızı olduğunu gördü.

"n-nefes alamıyorum taehyung!"

"kusura bakmayın efendi jungkook! Tadınız o kadar güzeldi ki sarhoş oldum, kendimden geçtim" geri çekilip çocuğun nefes almasına izin verdi.

"efendini az daha gülmekten öldürüyordun! Sen çok hain bir hizmetkarsın!" taehyung ellerini birbirine sürerek dizleri üstüne çöktü.

"affedin lütfen yüce efendi! Hata ettim! Canımı bağışlayın!" jungkook gülmeye devam ederek taehyung'un çenesini kaldırdı ve ona bakmasını sağladı. Yüzleri oldukça birbirine yakındı.

"hükmümdür, canını bağışladım ama bunun cezasını çekeceksin" jungkook geriye çekilip kıkırdamaya devam etti. taehyung'ta geri jungkook'un yanına oturdu ve elini uzun kemikli esmer elinin içine hapsetti. jungkook'un ellerini tutmaya bayılıyordu. ikisi genelde konuşmasa bile el ele tutuşur, ruhlarıyla anlaşırdı.

"bayan hwang tatlı yapmıştı getireyim mi?"

"ne tatlısı?"

"patbingsu, sever misin?" jungkook heyecanla konuştu.

"bayılırım!"

...

       Kalbim nefes aldırmıyor,
       Bırakmıyor beni bana.
       Yarasız kim sevebilmiş,
       Kim sevilmiş doyana dek...
       Söz yetişmiyor işte
       Gittin, kaldım ya böyle...

We Were Born to Die/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin