***
🎶(Murat Evgin/ Şehit)
19 Ocak...
Hava bugün çok sıcak... Sana bunları yaşatanlara ceza mı bu? Bu dünya da cehennem ateşini mi tattırıyor onlara yaradan? Seni bu hayattan koparmalarının cezası mı bu? Adil değil bu ceza, ki bu ceza bile değil. Onlar hala nefes alırken senin nefesini kesmelerinin cezası bu kadar alçak olmamalı. Senin yolunu gözlerken, bana gelmeni beklerken bu yaşadıklarımın cezası bu olmamalı. Geldin, bana geldin evet ama ben böyle gelmeni istemedim ki şehidim. Seni kanlı canlı beklerken, ölünün karşıma gelmesini beklemedim ki ben. Cam kenarlarında gecemi gündüzüme katarken, senin gecenin bir yarısı ya da bilmiyorum gündüzün bir vakti şehit olduğunun haberini beklemiyordum ki ben. Kapımı senin çalmanı beklerken, birkaç askerin çalmasını hiç istemiyordum ki ben.
Gelen askerleri görünce anladım ben beni neyi beklediğini. O askerlerin neden kapımı çaldığını...
Dudakları arasından çıkan üç kelime hiç bu kadar canımı acıtmamıştı. Hiç bir zaman üç kelime göğsümü söküp benden ayırmamıştı. 'Başınız sağ olsun.' cümlesi yaktı geçti içimi. Ne söylemem gerekiyordu şimdi? Ne cevap vermem gerekiyordu onlara? Her şehidin ardından bir türkü söylenirmiş ya, ben hangi türküyü söyleyeyim sana şehidim? İçimi yakıp geçen acı haberinin ağıtını nasıl yakayım?
Seni artık sarıp sarmalayamayacağım. Bu hakkı artık toprak üstlendi. Ben bunu içimde nereye sığdırayım? Kokunu artık sadece toprağın duyacağı gerçeğiyle ben nasıl baş edeyim?
Ben bugün 18'ime bastım can içim. Ama yanımda sen yoksun. Neden yoksun? Neden yanı başımda kanlı canlı dikilmek varken iki metrelik bir tabutun içindesin? Üzerine sarılı bayrağa karışan bir damla kanın dahi olsa eminim çok gururlusundur. Her zaman içinde vardı senin zaten şehadete kavuşmak. Mutlu musun şimdi şehidim? Göğsün kabarıyor mu? Göğsün kabarsın can içim, sadece sen değil herkes seninle gurur duyuyor.
Yalnız değilsin can içim, kurban olduğum. Artık değilsin. Tüm herkes senin için bugün burada. Tabutunu taşımak için omuzlar yarışıyor. Dualarla uğurlanıyorsun gideceğin yere. Tüm Türkiye senin için ağlıyor. Peygamber efendimizin komşusu ol şehidim. Burası bize ve senin gibi nice yiğide emanet... Gözün arkada kalmasın.
...
Henüz daha birkaç saat önce genç kız olan genç kızın gözlerine bakan birisi onun koyu bir intikam ateşiyle kavrulduğunu anlardı. Gözleri alev alevdi. Gözlerine bakanı içine hapsedip yakacakmış gibi bakıyordu etrafına. Bir zaman sonra da artık çevresine bakmamaya başladı. Olayı yeni mi idrak etmeye başlamıştı? Gidenin farkına yeni mi varmıştı?
Ağlamıyordu ama. Şuan da ağlamaması çok zordu ama birbirine kenetlenmiş çenesi kendini sıktığını gösteriyordu. Kendine öyle komutlandırmıştı, ağlamayacaktı. Şehit vermişti, neden ağlamayacaktı? Bu kadar mı güçlüydü? Ya da kendini güçlü mü göstermek istiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Çukuru
Fiction généraleAynı intikam yemini kaç kişiyi bir araya getirebilir? Yitip giden bir can, kaç cana yaşamak için önder olabilir? Başkaları ölmesin diye kendi canını hiçe kaç kişi sayabilir? Onlar sayar. Çünkü onları bir intikam yemini bir araya getirdi. Kiminin ad...