Birkaç saatin sonunda Chan kendine verilen anahtar yardımıyla eve girebilmişti. Ancak her günün aksine bugün üzerine hoş geldin hyung diye atlayan minik bir beden yoktu. Sadece salondan gelen bağırış sesleri vardı. Bu sesin kardeşinin sesi olmadığını fark edip çatık kaşlarıyla büyük salona gitti.
Jisung'un sinirli suratıyla neye uğradığını şaşırdı. Minho evde değildi ya da Jisung'dan korktuğu için odadan dışarı çıkmamıştı.
Mavi saçlının yanına gidip omzuna dokundu. Sonunda salona birinin girdiğini anlayan Jisung hızla arkasına döndü.
"Jisung ne oldu burada? Minho nerede? Sen neden bu kadar sinirlisin?"
Karşısında duran sarı saçlı kısa hyunguyla ellerini saçlarından geçirip yanındaki koltuğa oturdu.
"Minho valizini de alıp gitti. Yine de evde eşyaları kaldı ve senden onları almanı istedi." az önceki bağırmalara karşı fazla sakin çıkan sesi Chan'ı biraz ürkütse de destek olmaya çalışarak kolunu Jisung'un omzuna attı.
"Ama nereye gitti ki?"
Bir anda aklına gelen şeyle koltuktan hızla kalktı. Minho'nun şu an nerede olduğunu bilmiyordu. Elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Minho'nun ismini cevapsız çağrılarda görünce iki kat daha stres yapan sarı saçlı hemen bildirimin üstüne bastı ve onu tekrar aradı.
Birkaç çalıştan sonra açılan telefonla içine bir rahatlık düştü. Derin bir nefes alarak rahatladığını belli etti.
"Alo hyung?"
Kardeşinin titrek sesiyle sinirlendiğini hissetti. Telefonun bir ucunda olan kardeşine karşı sert bir şekilde konuştu.
"Minho bana haber vermeden neden çıkıp gidiyorsun ha?! Ya ben burada neyim? Hyungun mu yoksa dış kapının dış mandalı mı?! Sadece sevgilinden ayrıldığın için yaptığın bu şımarıklık ne?!"
Telefondan gelen hıçkırık sesiyle duraksadı birkaç saniye. Hemen yanında oturan bedene baktı. Alt dudağını dişlerinin arasına almış gergince ona bakıyordu.
Yaklaşık bir dakika geçmişti. Minho'dan çıktığına emin olduğu hıçkırık sesinden sonra başka ses çıkmamıştı. Dediklerinden pişman olan Chan kardeşinin başka bir şey dememesinden korkarak adını tekrarladı.
"Minho... Minho cevap ver bana. Bak özü-"
Sözünün kesilmesinin sebebi telefon çağrısının kapandığını belli eden sesti.
"Kahretsin."
Bu sırada Minho bir gün içinde değer verdiği iki insandan aldığı sözlerle yıkılmıştı. Jisung'u artık önemsememeye başlayacağını söylediği her seferde olanların minik kalbini parçalara ayırması artık canını çok yakıyordu. Yine de abisinden aldığı bu sözler belki de Jisung'un söylediği kelimelerin on misliydi. Abisine her şeyden daha fazla değer veren minik bunun böyle olduğuna da emindi.
"Neden ben?"
Tanrıya sesleniyordu şu anda... Şu iki kelime onun için binlerce cümleye bedeldi.
'Neden benim böyle iğrenç ve sapık bir babam var? Neden benim böylesine kötü bir annem var? Neden Sana denilen kız benden nefret ediyor? Neden Jisung'um beni terk etti? Neden hyungum benim şımarık olduğumu düşünüyor?'
Ve nicesi...
Bunlar onun aklını karıştırıyordu ve sanırım gözlerinden de yaşlar akmasına sebep oluyordu.
Ellerine damlayan bir iki gözyaşından sonra buna emin oldu. O ağlıyordu... En sonunda dudaklarını büzdü ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Onun seslerine gelen iki arkadaşını gördü sonra.
"Minho'm neden ağlıyorsun hm? Yine o Jisung öküzü mü?"
Jeongin'in yumuşak sesini duyduğunda ağlaması iki katına çıktı. Bir tek o değil diyemedi, bir tek o değil.
"Ne dedim dedin?!"
Evde Chan'ın bağırışları yankılanıyordu şimdi de. Bilmiyordu miniğinin böyle sözler duyduğunu işte! Bilse şımarık der miydi hiç? Gerçi bilmese de söylememesi gerekti ama...
"Sinirlendiğim zaman böyle oluyor! Ne dediğimi ben bile anlamıyorum ki ya!"
Chan kendini bu şekilde korumaya çalışan mavilinin yanındaki yerini almıştı. O kadar sinir olmuştu ki bir ayağa kalkıyor bir oturuyordu.
"Bu bir bahane değil! Ben ona neler neler dedim... Senin dediklerinle beraber benim söylediklerim de onun canını çok yakmıştır. Ağlıyordur ki o şu an..."
Chan kardeşinin yanında olamadığı gibi bir de yanında ağlamaya başlayan Jisung ile ilgilenmeye çalışıyordu.
"Demek istemeyeceğim hatta bazen aklımdan bile geçirmediğim şeyleri onun yüzüne söylüyorum. Nasıl ve neden yaptığımı ben bile anlamıyorum. Kırmak istemiyorum onu ama... ama elimden de bir şey gelmiyor ki!"
Chan ağlayan çocuğa döndü. Kardeşinin kalbini paramparça eden çocuğa... Onun da bu durumdan hoşlanmadığını anlıyordu ama nasıl elinden bir şey gelmezdi? İllaki bir çözümü olmalıydı. Her zaman oluyordu.
"Bunun bir çözümü var Jisung."
Mavi saçlı hem şaşkınlık hem de merakla yanındakine baktı. Ne olduğunu o da merak etmişti. Çünkü istemiyordu Minho'sunu üzmeyi.
"Psikolog."
Chan'ın ağzımdan çıkan bu kelime Jisung'u şoka uğrattı. Ne psikologundan bahsediyordu bu adam?
"Ne?"
Chan heyecanla karışık korkuyla yanındakine döndü. Elini tutarak konuşmaya başladı.
"Hemen reddetme tamam mı? Sadece biraz düşün, sence bunların sebebi ne? Neden Minho'yu kırmak istemesen bile kırıyorsun?"
Jisung cevap veremedi. Chan devam etti böylece.
"Çünkü sinirine engel olamıyorsun. Karşındaki seni ne kadar kırdıysa sen de onu bir o kadar kırmaya çalışıyorsun. Bunu sadece bir psikolog ile halledebilirsin. Eğer bunu yaparsan Minho'yu telrar kazanabilirsin. Yoksa aranıza girmekten çekinmeyeceğim. Kardeşimin daha fazla kırılmasını istemiyorum."
Jisung ellerini tutan ellerden ayrıldı. Bakışlarını halıya dikip ne yapacağına karar vermeye çalıştı.
"Tamam," dedi "senin dediğin gibi olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Boy
RomanceKüçük ve sevimli Lee Minho ve sevgilisi Han Jisung'un ilişkilerinde son zamanlarda pürüzler çıkmaya başladı. MinSung UkeMin SemeSung İlk Bölüm: 07.05.23 Son Bölüm: