5

627 70 26
                                    

Jisung dediğini yapıyordu. Sana'ya fazla yakın davranıp Minho'yu çıldırtıyordu. Sana halinden memnundu. Jeongin ve Felix'e bütün olanları anlattıktan sonra ikilinin sinirle Jisung'a bir şey yapmasından korkup onları kantine getirdi. Ancak orada Sana'yı gördüğünde kendisi sinirlenerek kızın yanına gitmemek için zor durdu. Birkaç dakika sonra gelen Jisung ise son raddeye getirmişti sabrını.

Sana'nın beline sarılı olan kolu onu sinirlendirmekten başka pek bir işe yaramıyordu açıkçası. Kendinden başka birine dokunan o ellerinin parmaklarını tek tek kırmak istiyordu.

"Minho biz sakinleşelim diye getirdin buraya ama sen çok da sakinmişsin gibi gelmedi bana." Jeongin'in çekingen konuşmasına karşılık elindeki bitmiş boş metal şişeyi sıkarak konuştu "Ne alakası var?"

Felix ikilinin arasında geçen bu diyaloğa her ne kadar gülmek istese de şu anda bunu yapmasının iyi bir fikir olacağını sanmıyordu.

"Min bence sen de onun yaptığını yapmalısın." diye bir fikir sundu Felix. Jeongin dediğini hemen anlayarak Chan'a döndü. Çok boktan bir fikirdi bu, emindi bundan.

"Ne?"

Minho anlamamış bakışlarını ona çevirdiğinde ne dediğine odaklanamamıştı bile.

"Yani diyor ki sen de onun sana yaptığını yap ve kıskandır onu. Başkasının yanında kal, başkasının sana dokunmasına izin ver, başkasının yüzüne gül ve sinirlendir. Çok iğrenç bir fikir."

Felix söylenerek fikrinin saçma olduğunu belirten siyah saçlıya döndü.

"Daha iyi bir fikrin var mı?"

Jeongin kafasını iki yana sallayarak büzülü dudaklarıyla onu reddetti. Felix'in bakışları oraya kayarken hemen gözlerini çekip etrafta bu güzel dudaklara bakan başka birinin olup olmadığını kontrol etti.

"Hayır, ama hala iğrenç bir fikir olduğunu söylüyorum. Her şey daha kötü olacak. Şu an senin ağlamam gerekmiyor mu hyung? Jisung hyungu çok seviyorsun zannediyordum."

Jeongin'in dedikleriyle gözlerini Sana'nın belinde olan kemikli ellerden çekip siyah saçlıya odakladı.

"Onu akşam yatağa girdiğimde yapmayı düşünüyorum ama doğru ya! Annem kesinlikle buna izin vermeyecek çünkü akşama önemli misafirlerin geleceğini söyledi."

Jeongin dediklerinin birer saçmalık olduğunu anlayarak yanında kollarını göğsünde bağlamış olan tatlı bedene doğru yaklaştı. Ellerini ince bele saraken özür dileyerek kafasını da boynuna yaslanarak derin bir nefes aldı.

"Özür dilerim hyung. Sanırım annen bizi de davet etmiş, yani bugün biz de varız ailecek, değil mi Felix 'canım kardeşim'?" dedi dalga geçerek.

Felix kahkaha atarak kafasıyla onayladı, Minho'dan ayrılan bedeni.

"Gerçekten mi? En azından eğlenceli olacak birazcık!" dedi ellerini çırparak. Şu an arkadaşlarının gelmesine çok sevinmişti.

"Sizin iş nasıl olacak acaba ya?" dedi Minho kendi kendine mırıldanarak. Bir anda bir enerji rüzgarı esmiş daha sonra ise hiçbir şey kalmamıştı resmen.

"Ne işi Minho?"

Mor saçlı olan artık patlak vermeye karar vermişti. Bir şekilde aralarını yapmalıydı ve o bu yolu seçmişti.

"Aranızdaki ilişki diyorum. Nasıl olacak bu? Anneniz ve babanız duysa hemen evlatlıktan reddedilirsiniz. Üvey kardeşime aşık oldum klişesini gerçekleştirdiğiniz için sizden çok nefret ediyorum." Minho'nun konuşmasıyla şok geçiren ikili birbirlerine bakıp dudaklarından rahatsız bir kahkaha bırakmışlardı.

"Ne diyorsun Minho ya?" dedi Jeongin streslenince yaptığı gibi kekeleyerek. Minho ise ona kaşlarını kaldırıp bakıyordu.

"Senin Felix'e olan bakışlarını fark etmemek için kör olmak falan lazım herhalde. Aynı şey Felix'in sana olan bakışları için de geçerli tabii. Neden birbirinize itiraf edip bir seyleri kesinleştirmiyorsunuz?"

Jeongin küçük bir kahkaha atarak Minho'ya baktı.

"Bu arkadaş öptükten sonra denemek içindi demeseydi o da olurdu be hyung." diyerek kalktı "Sınıfa gidiyorum ben, gelirsiniz. Min sen de sakın şu aptalın dediğini yapma. Onun kendine faydası yok."

Minho onu onaylasa da şu an dediklerinin şokunu yaşıyordu. Felix'e dönerek bir şeyleri anlatmasını bekledi. Ancak Felix ona hiç bakmadan masadan kalkıp hızlı adımlarla Jeongin'in peşinden ilerledi. Minho'nun yanının boş kaldığını gören Jisung ise yanındaki Sana'ya bir şeyler geveleyip oturduğu yerden kalktı. Minho'ya bakıp sırıtarak hemen peşinden kalkan bedeni belinden tutup dudaklarına bir öpücük kondurdu. Minho gördüğü bu manzaraya karşı gözlerinin dolmaması adına yavaşça kalktı, bugünü düşünerek kantinin çıkışına doğru ilerledi. Okula geldiği gibi sevgilisinden ayrılacağını söyleseniz inanmazdı tabii. Sevgilisinin başka biriyle öpüşeceğini ve kendisinin de buna şahit olacağını bilemezdi. Hem de iki kez. Bunu aklının ucundan bile geçiremezdi.

"Senin dudakların beni yaşatıyor bebeğim."

"Ya bir gün ayrılırsak? Başkasını da böyle öpecek misin?"

"Hayır tabii ki!"

Aklına gelen anıyla tatlı çocuk homurdanmaya başladı gözlerindeki yaşlarla "Hayır tabii kiymiş, kıçım!" Minho'nun kendi kendine söylendiğini duyan bir çocuk kırkırdayarak onun yanına geldi. Minho'nun sabahtan beri maviliye dik dik baktığını fark eden yabancı aralarında bir sorun olduğunu hemen anlayıp bebeğe benzeyen bedenle arkadaş olmak isteyerek bir konuşma fırsatı yakalamaya çalıştı.

"Eğer gözlerinle birilerini öldürebilseydin o çocuk kesinlikle ölmüştü." dedi tekrar kıkırdayarak.

Minho karşısındaki kendinden kısa olan bedene bakarken kaşlarını çatıyordu. Gözlerindeki yaşları silip ona neden burada olduğunu sorar bir şekilde bakmaya başladı.

"Sadece senin tatlı biri olduğunu düşündüm ve yanına gelmek istedim, ben Changbin."

Minho gülümsemeye çalışarak ona elini uzatan sarı saçlıya karşılık verip memnun olduğu hakkında bir şeyler geveledi.

"Ben de Minho, memnun oldum."

Changbin karşısındaki bedenin kısık çıkan sesiyle üzülerek onu kendine çekip sarıldı. Şu an bir sarılmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüştü.

"Üzgünüm, sadece gözüme fazla savunmasız ve üzgün geldin. Bir sorunun olursa bana anlatmaktan sakın çekinme." derken tekrar güldü çünkü sadece birkaç dakikadır tanıdığı birine fazla yakın davranıyordu. Belki de karşısındaki kişiden etkilenmişti. Ondan bir zarar gelmeyeceğini düşünmüş olmalıydı.

Minho da kıkırdayarak onun elini tutmuş ve sınıfına doğru heyecanla sürüklemeye başlamıştı kısa olanı. Changbin yanındaki mor saçların sahibinin onu sürüklemesine izin verip zorluk çıkarmamaya çalıştı.

"Seni arkadaşlarımla tanıştıracağım! Ya o iki salak birbirinden hoşlanıyor ama ikisi üvey kardeş. Annesi ve babası eğer bu durumu öğrenirse Felix'i İngiltere'ye gönderir. Ama aptal arkadaşım Felix miniğimi öpmüş. Bunu benden saklamışlar. Bugün söylediğim bir şeyle de Jeongin patladı ve bunu bana anlattı. İkisi de çok tatlı insanlar ama inan bana."

"Okul hayatımı eğlenceli kılacak üç arkadaş edindiğime inanamıyorum. Seungmin ve Hyunjin salakları bunu duysa götleriyle gülerlerlerdi. Aptallar."

Seungmin ve Hyunjin isimlerinin geçmesiyle bile yanaklarının kızardığını fark eden Minho ona sırıttı.

"Ne oldu? Sanki birisine yanıkmışsın gibi hissettim?" dedi sorarcasına.

"Benim hikaye çok uzun be Minmin... Çok uzun hem de..."

"Şerefsizlik hikayesi mi yine?"

"Yazar asla vazgeçmiyor..."




Baby BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin