2

868 87 94
                                    

Okula gelen ikili birbirlerine sarılıp sınıflarına gitmek için hareketlenmişlerdi. Chan on ikinci sınıf olduğundan bu seneye biraz daha yükleniyor ve teneffüslerde dışarı çıkmadan test çözmeye devam ediyordu. Bu sebeple ikili aynı okulda olmalarına rağmen birlikte fazla vakit geçiremiyorlardı.

Minho ise ondan bir yaş küçüktü. On birinci sınıf öğrencisi olarak saçma ergenlerle uğraşmak zorunda kaldığı için arada sızlansa da sevgilisi onu öpünce küçük bir kediye dönüşerek ona sırnaşıyordu ve arkadaşları Jeongin ve Felix ile klasik bir lise hayatı geçiriyordu.

Sınıfına girdiğinde içeride gülüşen bir çift görmüştü. Bunu tuhaf karşılamaması gerekiyordu ancak bu kişi sevgilisi ve ona okulun başlarında zorbalık yapan bir kız olunca bu gerçekleşebiliyordu.

Çantasını sevgilisiyle oturduğu sıraya yerleştirdikten sonra kızın yanında oturan bedenin yanına ilerledi. Kız onların yanına gelen Minho'ya gözlerini devirince Jisung hiç fark etmediği sevgilisine döndü. Kızla konuşurken yüzünde oluşan gülümseme Minho'ya bakmaya başlayınca eski haline dönmüştü.

"Günaydın Jisung."

Jisung hafif bir baş sallamasıyla onu onaylayınca kaşlarını çatarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Jisung'un bu şekilde onu cevapsız bırakması olağan bir şey değildi. Her zaman ona gülerek karşılık verir ve kimse ilişkilerini bilmediği için gizli bir yere çekerek onu öpüp ne kadar güzel olduğuyla ilgili birtakım şeyler söylerdi.

Kız ile konuşmasına geri dönen bedene kaşlarını çatıp bakmaya devam ederken Sana'nın, ona zorbalık yapan kız, gözlerini tekrar devirerek konuştuğunu duydu.

"Ne dikiliyorsun başımızda? Defolup gitsene!"

Kızın sert ve cırtlak sesiyle Minho'nun gözleri dolmuştu. Jisung'un hiçbir şey söylemeden sadece dinlemesi ona garip gelirken bir o kadar da kırgın hissediyordu.

"Konuşmak ister misin Jisung?" dedi ağlamamaya çalıştığı için titreyen sesiyle.

"Şu an biriyle takıldığımı göremiyor musun? Hadi sana dediğini yap ve defol buradan."

Jisung'un dedikleriyle şok geçiren minik gözlerini kocaman açarak ona inanamadığını belli eden bakışlar atıyordu. Daha sonra ise burada durmasının büyük bir gurursuzluk olduğunu fark ederek kırgınlıkla kafasını salladı ve tek bir kelime söyleyip sınıftan çıktı.

"Peki."

Minho sınıftan çıktıktan sonra arkasından bir süre bakmış, daha sonra Sana'ya dönerek gülümsemişti.

Minho hemen abisinin yanına gitmeye başladı. Felix ve Jeongin hala okula gelmemişlerdi ve onun acilen biriyle konuşması gerekiyordu. Bu kişi de tabii ki abisiydi.

On birinci sınıfların bulunduğu kata çıktığında gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silmişti ancak bu pek de bir işe yaramıyordu çünkü kızarmış yanaklarına yeni yaşlar düşerek yeniden onları ıslatıyordu.

Sonunda abisinin sınıfına girmeyi başardığında bir çocuğun abisine soru sorduğunu, abisinin de sorunun cevabını çocuğa anlattığını gördü. Normalde olsa böyle bir durumda abisini kesinlikle rahatsız etmez ve geri dönerdi ama şu an gerçekten kötü hissediyordu, abisine muhtaçtı.

Chan kapıda ağlayan bedeni fark ettiğinde soruyu anlatmayı hemen bırakmış, kardeşinin yanına gelerek ona sarılmıştı.

"Neden ağlıyorsun meleğim? Senin gibi bir meleğe ağlamak hiç yakışmıyor... Hem Jisung nerede? Neden onun yanında değilsin?"

Minho abisinin sarılışına karşılık verirken bir yandan da sınıftan çıkarak yalnız kalabilecekleri bir yere gitmek istediğinden bahsetmişti. Chan güzel kardeşini onaylayarak ondan ayrılıp zilin çalmasına yirmi dakika kaldığını görünce arkadaşına gelince soruyu baştan anlatacağını söyleyerek dışarı çıkmıştı. Minho da abisinin kolunun altında olduğu için peşinden sürükleniyordu.

Sınıftan çıktıkları gibi Jisung'un onlara koşarak geldiğini gördüler. Minho şu an onunla konuşmak istemediği için abisinin arkasına saklandığında Chan konunun mavi saçlı ile ilgili olduğunu anladı.

Jisung sevgilisinin ondan saklanmaya çalıştığını görünce gözlerini kapatıp derin bir nefesi içine çekti. Şimdi ona anlatacakları mor saçlıyı çok endişelendirecekti, bundan emindi.

İkiliye doğru yaklaşarak Minho'nun, abisinin kolunda olan elini tuttu. Minho elini ondan çekerek abisini dışarı çıkarmak için kıyafetini çekiştirmeye başladı. Chan ikilinin arasında her ne varsa halletmelerini istediği için Minho'nun tüm çabalarına rağmen yerinden kıpırdamadı.

"Minho beni dinle lütfen. Sana asla öyle davranmayacağımı, davranamayacağımı biliyorsun."

Chan olayı anlayamadığı için bir şey söylemek istemese de Minho'yu sakinleştirmek zorundaydı.

"Minho, meleğim, bir kere konuş onunla tamam mı? Sana anlatacakları olmasa senin yanına asla gelmezdi biliyorsun."

Minho kafasını biliyorum dercesine salladığında Jisung minnet dolu bakışlarını Chan'a göndermeye başladı.

"Ama onunla konuşmak istemiyorum. Lütfen beni yalnız bıraksın ve Sana'nın yanına gitsin."

Chan, o kızın ismini duyduğunda kaşlarını çatarak mavi saçlıya baktı.

"Ne? Ne alakası var olayın o iğrenç kızla?"

Minho abisinin sinirlendiğini anlamıştı. Bu yüzden onu buradan çabucak çıkarmalıydı.

"Sen sınıfa, Sana'nın yanına git Jisung. Beni de arama sakın. Seninle konuşmak istemiyorum. Bahanelerin umurumda bile değil. Defolup gittim işte, neden peşimden geliyorsun?"

"Ne?"

Chan'ın sert sesiyle Jisung da yutkundu. Arada Chan'dan korkmuyor değildi. Konu Minho olunca her şeyi yapma potansiyeli vardı bu çocukta.

"Minho sadece konuşalım."

"Hayır, dedim. Seninle konuşmak istemiyorum. Bugünlük beni rahat bırak."

Minho son sözlerini de söyleyerek abisinin elini tutmuş ve onu çekiştirmişti. Jisung ise sinirli bir şekilde sınıfa doğru ilerlemeye başlamıştı.





Baby BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin