10

415 51 66
                                    

SonayEyllOflu al bakalım, senin beğenmemek gibi bir ihtimalin yok artık aşkım 🙂

Jisung ile konuşması bittiğinde oradan hızla çıkıp hyungunu aramaya başladı. Evin bütün bölümlerine baksa da abisinin hiçbir yerde olmaması onu endişelendirmeye yetmişti.

Birkaç dakika daha abisinin yerini bulmaya çalışan beden birine çarpıp elindeki tepsinin düşmesini sağlamıştı.

"Ben çok özür dilerim." diyerek garsonun üzerine dökülen bardaklarla endişelendi. Birisine zarar vermek istemezdi, özellikle kendi hatasıyla birini zor durumda bırakmak gerçekten çok kötü hissettirirdi.

"Hayır efendim, sorun değil. Asıl benim özür dilemem gerek." diyerek yere dökülen kırık cam parçalarına kısa bir bakış attı.

"Size yardım edeyim." diyerek gülümsedi Minho. Karşısındaki garson da onun gülümsemesine karışıklık verdi.

"Gerek yok efendim, sadece bunları toplayıp sileceğim. Sizi rahatsız etmek istemem."

"Hayır, ben rahatsız olmam. Size yardım etmeme izin verin lütfen."

Garson ellerini iki yana sallayıp onu tekrar reddettiğinde Minho daha fazla ısrar etmemesi gerektiğini anladı.

"Ah, peki madem... Tekrar özür dilerim."

Garson kendisine kibar davranan miniğin kim olduğunu merak etmişti çünkü buraya geldiğinden beri kendisini insan yerine koyan ikinci kişiydi. İlki güzel bir gülümsemesi olan gamzeli bir beyefendiydi...

"Vay be!"

Minho onun yanından ayrıldıktan sonra abisini aramaya devam etti. Aklına balkona bakmak geldiğinde alnını avucuna yaslayıp bunu daha önce akıl edemediği için kendine kızdı.

"Aptal kafam ya."

Adımlarını balkona çevirerek o tarafa yöneldi. İki kişinin kenarlıklara yaslanarak gülüştüğünü görüp rahatsız etmek istemese bile o kişilerden birinin abisi olduğunu fark etmesiyle koşarak onun yanına gitti.

"Hyung!"

Chan irkilerek arkasına döndü. Kardeşinin kendisine doğru geldiğini görüp gamzelerini belli ederek gülümsedi. O kollarını iki yana açarken Minho çoktan onun yanına gelip sarılmaya başlamıştı bile.

"Her yerde seni aradım hyung!"

Minho'nun dolmuş gözlerine baktı. Kaşlarını çatarak elini kaldırmış, saçlarına yerleştirip yumuşak tutamları okşamaya başlamıştı.

"Meleğim bir sorun mu var hm? Bana anlatmak ister misin?"

Hyunjin'in hala burada olduğunu fark edip ona döndü Chan. Uzun saçlı elini ensesine atarak gergince gülümsedi.

"Ben de içeri geçecektim zaten. Görüşürüz küçük." diyerek onlardan biraz uzaklaştı.

"Bana görüşürüz yok mu?" dedi Chan. Hyunjin ise bir süre olduğu yerde bekledi, daha sonra arkasına dönüp sırıtırken "Görüşürüz bebeğim." dedi, göz kırparak oradan ayrıldı.

"Hyung beni daha çok seviyorsun değil mi?" Minho'nun kendisinden ayrıldıktan sonra kaşlarını çatarak konuşması ile Chan gülmemek için kendini tutmak zorunda kaldı.

"Tabii ki bebeğim! Sen benim için her şeyden daha değerlisin..."

"Sana yük olsam bile mi?" Minho'nun gözlerini kaçırarak sorduğu soruya kaşlarını çattı.

"Sen bana yük olmuyorsun bebeğim, bu da nereden çıktı?"

Minho tekrar hyunguna bakarken "Her zaman benim için kendini ekstra yordun hyung... Beni bu evden, babamdan ve annemden korumak için üniversite sınavına daha fazla çalışıyorsun. Bütün sorumluluklarını benim için iki kat daha iyi yapmaya çalışıyorsun. Bazen kendimi senin için bir engel gibi hissediyorum."

Chan kardeşini dinlerken kaşlarını olabildiğince daha fazla çatıyordu.

"Senin için yaptığım hiçbir şey de bana yük olduğunu söyleme bebeğim. Sen benim biriciğimsin. Nasıl bana yük olduğunu düşünebilirim ki? Ya sen nasıl düşünürsün? Ben senin için daha fazla çalışıyorsam eğer bir kere sarılman yeter, bütün yorgunluğum o zaman geçer."

Chan'ın konuşmasıyla tekrar ağlamaya başladı Minho. Eğer abisi olmasaydı nikahı basardı ama işte, şartlar el vermiyordu.

"Sen neden gözlerin dolu dolu geldin meleğim?" Chan'ın sorduğu soruyla Minho burnunu bir kez çekti.

"Jisung'dan kaçmak için evin deposuna gittim. Orada ağlamaya başladım tabii... Özür dilerim hyung." diyip daha sıkı sarıldı hyunguna.

"Neden özür diliyorsun ki? İnsanların böyle zamanları olabilir tabii ki! Sadece bir dahakine benim yanıma gel ve beraber ağlayalım. Seni bir an bile yalnız bırakmak istemiyorum." dedi kıkırdayıp. Minho da ona karşılık verip konuşmaya devam etti.

"Birkaç dakika sonra adım sesleri duydum ve yanımdaki kitaplığın arkasına saklandım. Gelen kişi Jisung'du. Konuştuk biraz, ona moralim bozuldu. Bir de gelirken bir garsona çarptım. Bir şey oldu sanıp endişelendim."

Chan beklediğinin aksine çok da önemli bir durum olmadığını gördü. Sadece kardeşi yufka yürekli biriydi ve evrenin böyle insanlara karşı yaptığı şey her zaman belliydi. Kardeşi de bundan muzdaripti o kadar.

"Buna bu kadar moralini bozma meleğim. Beraber her şeyin üstesinden geleceğiz ve çok mutlu olacağız."

Bir süre daha sarılan ikili balkona birinin girmesiyle ayrılmak zorunda kaldı.

"Minho akşam odama geleceksin."

Chan gelen kişinin babaları olduginu görünce daha da stres oldu. Onu gördüğü her yerde sinirlenirken bir de söylediği bu cümle ile siniri iki katına çıkmıştı.

"Hayır gelmeyecek, Bay Lee."

Çıkan soğuk ses ile üç Lee de konuşan kişiye doğru döndü. Mavi saçlı hiç istifini bozmadan Bay Lee'ye doğru birkaç küçük adım attı.

"Han Jisung.."

Bay Lee'nin dişleri arasından çıkan isimin onun korkulu rüyası olan ailenin çocuğu olduğunu herkes biliyordu. Bilinmeyen şey Han ve Lee ailesinin çocukları birbirine aşıktı.

"Eğer bu çocuğun yarın okula mutsuz bir şekilde geldiğini görürsem işte o zaman senin, karının, hatta bütün şirketin canını yakarım... Anladın mı?" sinirli olduğu belli oluyordu. Kaşları çatılı, elleri yumruk halindeydi ve dişlerini sıkıyordu.

Chan kardeşini her şeyden koruyabilirken babasından asla koruyamıyor, bu konu canını her geçen gün daha da sıkıyordu. Bu yüzden Han Jisung'a son bir şans vermeye karar verdi.

"Sakin ol küçük adam, son günlerde baban ile aranın bozuk olduğunu biliyorum. Hiçbir şey yapamazsın sen bana. Ayrıca ne bu Minho sevdası? Oğlumun arkadaşı dahi olmayan birinden emir falan almayacağım." adamın iğrenç gülüşüyle bunu söylemesi sinirlerini daha da gereken Jisung da onu taklit edip gülümsedi. Hala sinirli olsa da bu sefer bunu belli etmemeyi seçerek Bay Lee'yi de geçip Minho'nun yanına geldi. Elini miniğin ince beline sardı ve onu kendine çekti. Minho korku dolu gözlerle sevdiği çocuğa bakarken Jisung konuşmaya başladı.

"Haklısınız arkadaşım değil." Minho'ya eğilip dudaklarını onun pembeliklerine bastırdı "O benim sevgilim."

Baby BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin