16

275 36 13
                                    

Minho son derste arkadaşının onu dürtmesiyle uyanmıştı. Birkaç dakika sonra da zaten zil çalmış bütün eşyalarını toplayarak sınıftan arkadaşlarımın arkasına saklanarak çıkmıştı. Bir mucizedir ki arkadaşlarından Jisung'un öğleden sonra gelmediğini öğrenmişti. Aynı şekilde abisinin de gelmediğine emindi.

Bir süre daha yürüyen üçlü sonunda eve varmışlardı. Minho hızla eve girip mutfağa yönelmişti. Açtı ve artık yemek yemek istiyordu. Öğle arası da bir şey yiyememişti.

Jeongin ve Felix, Minho'nun kendisine hazırladığı şeyleri görüp kendilerine de aynısından yapmaya başlamışlardı. Hepsi gerçekten ama gerçekten çok açtı.

Üçü birlikte salona gitmiş ve hala üzerlerinde olan formalarıyla beraber bir film açıp izlemeye başlamışlardı. Türü komedi olan bu film aşırı derecede eğlendiriciydi. Yapılan espriler ve göndermeler o kadar iyiydi ki üçlü gülmekten yerden kalkamıyorlardı.

"Minho kafanı sehpaya çarpacaksın!" diyerek daha da gülmeye başlayan Felix ile Jeongin de yerde garip hareketler sergileyerek kahkaha atan bedene gülmeye başlamıştı.

"Bu filmi kim açtıysa onun amına koyayım!" dedi Felix bir anda kahkahalarının arasında.

Minho yattığı yerden kalkarken dudaklarını büzdü.

"Ben açtım ama hyung!"

Felix bir anda durdu.

"Jeongin açmış olsaydı keşke..."

Felixin yanında oturan Jeongin ensesine minik bir şaplak attı. Felix kahkaha atarak yanındaki bedeni kendine çekti ve küçük bir öpücük kondurdu dudaklarına.

Minho gözlerini şokla açarak arkadaşlarının birleştirmiş olduğu dudaklarına bakmıştı. Ne zaman sevgili olmuşlardı tanrı aşkına?!

"Ne?! Ne zaman?!"

Minho'nun şaşkınlıktan dolayı konuşamaması bir süre sonra ayrılan ikiliyi güldürdü. Bu minik arkadaş onların bir şeyleri görmesinde yardımcı olmuştu ve evet, sevgili olmuşlardı.

"Birkaç gün oldu... Sana söyleyecektik, asla saklamayız zaten ama olanlar yüzünden bir türlü vakit bulamadık."

Minho dudaklarını büzerek kollarını önünde bağladı. Onun suçuydu bu da işte.

"Benim yüzümden..."

Minho'nun tatlı bir şekilde dolu gözleriyle konuşması ikilinin kaşlarını çatmasına neden oldu.

"Ne senin yüzünden? Bunu sana geç söylememiz mi? Minho'm söyledik ama değil mi? Geç de olsa söyledik ve bu kötü bir şeye neden olmadı. Bu yüzden asla kendine böyle şeyler söyleme! Döverim bak." dedi Felix ciddi sesiyle. Jeongin de kafasını aşağı yukarı sallayarak sevgilisine destek verdi. Minho'yu artık kendisini suçlarken görmek istemiyordu.

Minho arkadaşlarının yanına gelerek onlara sarıldı. Eğer bu iki çocuk onun yanında olmasaydı kesinlikle bu zamana kadar hayatta kalamazdı. Tabii ki iki kişi daha vardı ama onlar çoktan miniği yalnız bırakmışlardı.

Üçlü ayrıldıktan sonra Minho aklındaki şeyi sordu "Anne ve babanız ne dedi peki? Onların haberi yok değil mi?" Jeongin kafasını eğerek bu sorudan kaçmaya çalıştı çünkü gerçekten çok yorulmuştu o ikisinin mutluluğu için savaşmaktan. Asla anlayışlı olmamışlardı üvey çocuklarına karşı.

"Haberleri var. Kavga ettik falan ama gerçekten sikimde değil. Ben mi söyledim evlenmelerini amına koyayım?"

Felixin agresif sesiyle birlikte her ne kadar konu ciddi olsa da ikili gülmüştü. Sinirlenince peltek konuşan bu adam ikisinin de -özellikle Jeongin'in- hayatlarındaki en önemli kişiydi. Önemli olan da bu değil miydi? Çevrendekikere kendini sevdirebilmen ve hayatlarının merkezi haline gelmen.

"En azından evden çıkın falan demediler. Yoksa üçümüzde çöp konteynırlarının yanı başında yatar, kalkar, oradan geçinirdik." Jeongin'in söylediklerine üçlü bir kahkaha patlamıştı.

Bir anda ayağa kalktı Felix. Jeongin ve Minho ona şaşkın bakışlar atarken o "Uyku vakti bebekler! Herkes yatağa!" diyerek Jeongin ve Minho'yu odalarına kadar kovalamaya başlamıştı.

Ertesi sabah erkenden okula gitmek için ayaklanmışlardı. Jeongin ve Minho önden önden gülüşerek ilerlerken Felix onları izleyerek peşlerinden gidiyordu. Tam okulun yanındaki kafenin önünden geçerken Felix ikiliye seslendi.

"Hey! Buradan poğaça alıp geleceğim. Siz okula geçin."

Minho onu kafasını sallayarak onaylarken Jeongin sevgilisine hangi poğaçadan alması gerektiğini söylüyordu.

"Bana çikolatalı olanlardan al tamam mı?"

"Olmaz. Sabah sabah çikolatalı mı yiyeceksin?"

Minho kaşlarını çatan Jeongin ile kavganın uzayacağını anlayınca onu bileğinden tutarak okula doğru çekiştirdi.

"Onun dediğini al!"

Mor saçlı beden hızla ilerlerken siyah saçlı da hemen arkasından geliyor, bir yandan da söylenmeyi asla unutmuyordu.

"Delinin zoruna baksana sen ya! Sana ne acaba benim sabah sabah yediğim şeylerden?!"

Minho arkasından söylenmeyi unutmayan gençle ne yapacağını bilmiyordu.

"Bir de gelip 'Olmaz' diyor! Ya sana ne sana ne!"

Okulun bahçesine girdiklerinde Jeongin'in arkada olan bedenine döndü minik. Kaşlarını çatmış sinirli bir şekilde karşıdakine bakıyordu.

"Neden öyle bakıyorsun Minho? Haklıyım bir kere." Jeongin'in dudaklarını bükerek konuşması ile kaşları çatılı olan Minho gülümsedi ve küçük bir kıkırtı bıraktı ortama.

"Kızacaktım sana ben!"

İkili gülüşerek sınıflarına giderken Felix çoktan dediği yerden sevgilisi ve en yakın arkadaşı için istedikleri çikolatalı poğaçalardan aldı.

"Sabah sabah çikolatalı poğaça mı yenir? Sonra da bana kızıyor!" kendi kendine söylenerek poğaçaların parasını vereceği sırada yandan uzanan el ile şaşkınlıkla o tarafa baktı.

"Cidden mi Jisung? Ne çekiyoruz boy love dizisi falan mı amına koyayım." diyerek göz devirdi.

"Kabul et işte. Seninle konuşmam gereken şeyler var."

Felix kaşlarını çatarak onu onayladı. Chan hyungunun da onların hemen arkasında oldupunu görünce ciddi bir şey konuşacaklarını anlamıştı.

Üçlü birlikte okula doğru yavaş yavaş ilerlerken Felix şu an arkadaşına ihanet ettiğini düşündüğü için derhal buradan ayrılmak istiyordu.

Birkaç dakika süren sessizliğin ardından Chan'ın sesi duyuldu.

"Jisung psikologa gidiyor."








Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Baby BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin