15

325 38 35
                                    

Ertesi gün üçlü evden çıkıp okula ilerlemeye başladı. Minho sanki gece hiçbir şey yaşanmamış gibi kahkahalar atıyordu. Jeongin ve Felix ikilisi onun bu hallerini garipseseler dahi bir şey demeyip sadece bunun sahte olmamasını dilemek zorunda kaldı. Arkadaşlarının iyi olmasını istiyorlardı başka bir şey değil.

Okul bahçesine girdiklerinde Minho arkadaşlarına sınıfa çıkıp çantaları bırakacağını daha sonra da onların yanına geleceğini söyledi. Diğer ikisi onu reddetmeyerek sırtlarındaki çantayı küçüğe uzattılar.

Minho hızla sınıfa çıktığında Chan ve Jisung'un onun sırasının başında beklediklerini gördü. Yutkundu ama kendine verdiğ bu değişim sözünü asla unutmayarak onların yanına doğru birkaç küçük adım attı.

"Çekilir misiniz lütfen? Çantaları koymam gerek."

Chan kardeşinin kendisine siz diyerek hitap ettiğini duyunca boğazında beliren yumruyu yutkunarak gidermek istedi.

"Tabii."

Minho çantaları koyduğu gibi gitmek isteyince Jisung onu bileğinden tutup gitmesini engelledi. Mor saçlı kısa beden elini çekmek istese de asla beceremiyordu.

"Bırakır mısınız lütfen?"

Jisung'a karşı da resmi konuşan Minho karşısındaki mavi saçlıyı daha da sinirlendirmişti.

"Minho sinirlenmeye başlıyorum."

Chan Jisung'a  kaşlarını çatarak bakıp onu uyardı. Evde konuştukları gibi bu sorunu çözmek için bir psikologa gidecekti.

"Sinirlenmeniz için bir sebep yok. Kolumu bırakır mısınız lütfen."

Minho bileğindeki tutuşun gevşediğini hissederek elini çekti ve sınıftan çıktı.

Derin nefesler alarak kantine, arkadaşlarının yanına gitti. Sabahki enerjisinin bir anda azaldığını hisseden Jeongin konunun sınıfta gördüğü iki beden olduğunu anladı. Chan'ın onun yanına geleceği belliydi zaten.

"Minho'm akşam seninle birlikte kırtasiyelere bakalım! Tatlış kalemler gelmiş!" diyerek enerjisi sönen arkadaşına sarılmıştı.

"Gerçekten mi? Evet lütfen gidelim!"

Minho'nun ellerini çırparak kahkaha atmasıyla Felix bunu garipsemişti. Minho'nun bir şeyleri içine atmayı değişmek zannettiği ortadaydı.

"Demek ki dün gece bunu düşündü... Değişimi."

Jeongin yanından gelen mırıldanma ile o tarafa dönerek"Bir şey mi dedin Felix?" dedi. Kahve saçlı ona kafasını iki yana sallayarak cevap verdi "Hayır." ve gülümsedi. Jeongin de onu onaylayarak Minho'ya döndü. Birkaç dakika daha kantinde kalan üçlü zil çalınca sınıflarına yöneldi. Bir anda karşılarına ikisi uzun biri kısa üç kişi çıkınca irkilseler de gülümseyip biraz daha konuşabileceklerini düşündüler.

"Minnie!"

Minho kendisine tatlı bir şekilde hitap eden Changbin'e gülüp karşılık verdi.

"Binnie!"

İkisi de birbirine sıkıca sarılıp ufak birkaç konuşmadan sonra öğle arası beraber yemek yemek üzere sözleşmişlerdi. E tabii diğerleri de onlarla beraber olmak zorundalardı.

Herkes sınıfına gidip öğle arasına kadar dersleriyle ilgilenmişti. Sonunda buluşacakları saat geldiğinde hepsi kantine inip diğer üçlüyü beklemeye başlamışlardı ki yanlarında gördükleri iki kişi daha vardı.

Changbin mutsuz, Hyunjin ve Seungmin ise yanlarındakilerle uğraştıkşarı için eğleniyor gibi görünüyordu. Chan, Hyunjin'in ona söyledikleriyle sinirleniyor; Jisung ise sadece Minho'ya bakarak aceleci bir tavırla onun yanına gelmek için can atıyordu.

Sonunda onlara şaşkın bakışlar atan üçlünün yanlarına gelmişlerdi. Minho, Changbin'e kırgın bir şekilde bakarken Changbin ondan özür diliyordu. Onların yaptıklarını duyunca getirmek istememişti tabii ki ama Hyunjin anında kabul edip onlarla beraber gelmelerine izin vermişti.

"Neden buradasınız?" diye sordu abisine doğru Minho.

Chan kardeşinin hala onunla resmi bir şekilde konuştuğunu görünce daha da üzülüyordu. Bugüne kadar her şeyden koruduğu, herkesten sakındığı kardeşiyle bu şekilde olmak tabii ki onun içinde kolay değildi. Bir daha kimseyi yargılamayacak ve herkesi dinledikten sonra olaylara daha ılımlı yaklaşmayı deneyecekti.

"Minho konuşmamız gerek biliyorsun..."

Minho ona ifadesizce baktı. Hayır böyle bir zorunluluğu yoktu. Bir daha asla o ikisini görmek istemiyordu.

"Hayır."

Oturduğu yerden kalkıp sınıfa gideceğini söyleyerek hareket etmeye başladı. Sadece bu saçma yerden kurtulmak istiyordu.

"Konuşmamız gerek Minho. Acilen." Jisung'un sabah olduğu gibi onu bileğinden tuttuğunu hissetti. Şu an omuz omuza duruyorlardı. Minho'nun kafası hafif öne eğik, Jisung'un Minho'yu tutmayan eli ise sinirini saklamak istemediğini belli ederek yumruk halini almıştı.

"Hayır, dedim." diyerek bileğini çekmeye çalıştı. Jisung ona izin vermeyince Felix ayağa kalktı. İkilinin yanına gelerek Minho'nun bileğini Jisung'un uzun ve kemikli parmaklarından kurtardı.

"İstemiyorsa eğer onu zorlayamazsınız." Bunu derken sadece Jisung'a bakmıyordu. Aynı zamanda gözlerinin bir diğer hedefi Chan hyunguydu.

Felix en çok Chan'a saygı duyardı, en çok onu sayardı... Hala durum böyleydi ama bu sefer ona gerçekten sinirlenmişti. Chan kafasını eğerek yanında duran Hyunjin'in biraz arkasına saklanmaya çalıştı.

Minho kurtulmanın da verdiği rahatlıkla sınıfa çıktı. Gözleri dolmuştu ve ağlamamak için kendisini o kadar sıkmıştı ki anlatamazdı.

Jisung ve Chan Minho'nun gitmesiyle derin bir nefes verdiler. Bu çocuk durumu kesinlikle inada bindirmişti. Bu saatten sonra da işleri çok zordu. Bunu en iyi Chan bilirdi.

Eskiden olsa Minho Chan'dan onu öpmesini isterdi. Sonra da affederdi zaten ama durum şu an bu değildi asla. Chan'ın bir öpücüğüyle Minho'nun kırılan minik kalbi düzelmeyecekti.

Jisung için de durum bundan farklı değildi aslında. Minho ondan da bir öpücük ister ama hemen affetmeyerek bir de kucağına almasını beklerdi.

İkili eski anılarına döndüklerini fark edince hemen kendilerine gelmeye çalıştılar. Asla kolay vazgeçmeyecekler ve elbet Minho ile konuşma fırsatını yakalayacaklardı. Bundan eminlerdi.

İkili zorla davet ettirildikleri yerden ayrılıp okuldan çıkmışlardı. Eğer okul içinde konuşamıyorlarsa o zaman okul dışında konuşurlardı. Buna da kimse engel olamazdı.

Minho sınıfına geldiğinde Jisung'un oturduğu yerde Sana'nın oturduğunu görmüştü. Tabii ki buna asla şaşırmamıştı. Jisung bu kızı gözünün önünde kaç defa öpmüştü?

Hızla sırasına oturarak kafasına kapüşonunu geçirdi ve sıraya rahat edebileceği şekilde yattı daha sonra hissettiği bu iğrenç hisle birlikte uykuya daldı.











Baby BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin