2. Bölüm

45 0 0
                                    


Sınava çok çalışmıştım. Tüm hayallerim paramparça oldu, umutlarımın yerine acı ve kederle dolu bir boşluk kaldı. Babamın karşısında durmam gerektiğini biliyordum, ama içimdeki güçsüzlük ve korku beni zincirlemişti. Gözlerimdeki yaşlar, içsel fırtınalarımın dışavurumuydu. Bu, hayatımın en karanlık ve acı dolu dönüm noktasıydı.

Bir süre sonra, akşam güneşi yavaşça batarken, evimizin bahçesi neşe ve coşkuyla dolup taşıyordu. Babamın ısrarı üzerine, Mehmet ile nişanlanmıştık. Bahçe tıklım tıklım insanlarla dolmuş, masalar lezzetli yemeklerle donatılmıştı. Ailemizin ve yakın dostlarımızın gülümsemeleri etrafa yayılıyordu.

Mehmet...

Gözlerim ona kaydığında, yakışıklılığı hemen gözlerime çarptı. Onun beyaz teni, güneşin altında bile değişmeyen bembeyaz bir sayfa gibi duruyordu. Simsiyah saçları her türlü rüzgâra meydan okuyan bir karanlık kuşak gibiydi.

Onun kaslı kolları ve omuzları, gücün ve kararlılığın sembolü gibi duruyordu. Her adımında, her hareketinde bedeninin altında yatan gücü hissetmek mümkündü. Ve o siyah gözleri...

Derin ve gizemli, adeta bir okyanusun derinlikleri gibi. Bakışları, anlamsız gibi görünse de, içinde birçok sır ve düşünce barındırıyordu.

Mehmet'in uzun boylu duruşu, etrafına hakimiyetini ve özgüvenini yansıtıyordu. Onun yanında kendimi daha küçük hissediyordum.

Ancak içimde hala karmaşık bir savaş vardı. Babamın isteğine karşı gelmek istiyordum ama aynı zamanda ailemin huzurunu düşünüyordum. Mehmet ile nişanlanmamın ne kadar doğru olduğuna dair tereddütlerim vardı.

Etrafta dolaşırken, annemin samimi gülümsemesi ve arkadaşlarımın içten tebessümleri içimi biraz rahatlattı. Rıfat, kardeşim, gözleri etrafa hayranlıkla kayarken, bu anın tadını çıkarıyordu. Ancak içimde, kendi isteklerimle ailemin beklentilerini dengeleme zorluğu vardı.

Derken, hemen arkamızda bir çığlık yükseldi. Herkes etrafa panik içinde bakmaya başladı. Gözlerimden kaçan bir şeyi görmek için geri döndüğümde, düşen bir ağacın altında insanlar olduğunu fark ettim. Panik içinde yanlarına koştum.

Mehmet hızla yanıma geldi, birlikte insanları ağacın altından çıkarmaya başladık. Çevremizdeki insanlar da yardım etmeye başlamıştı. Bir yandan bağırışlar, bir yandan çırpınmalar, her yerde kargaşa vardı. Ama bir şekilde birlikte çalışarak herkesi güvenli bir yere taşıdık.

Sonunda herkes güvende olduğunda, etraftaki sessizlik içimi kapladı. Mehmet ile göz göze geldik, içimizdeki savaşı ve çatışmayı anlamıştık. Birbirimize bakarak sessiz bir anlaşma yaptık:

Hayatın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamıştık.

Aniden duyduğum bir fısıltı dikkatimi çekti. Sesler hafifçe yükseldi, insanların nişanımıza bakışları bir anlığına soğudu. Gözlerim etrafa kaydı, fısıltıları yakalamaya çalışıyordum. İki kadının arasında, "Vah ki vah, bu ne bahtsızlık. Zavallı kızın başına bir sürü felaket gelecek. Bu evlilikten kimseye hayır gelmez belli oldu," diye bir yorum duydum.

O an gözlerim genç kızların üzerine çevrildi. Fısıltıyı atan kadınların yüz ifadeleri bir karışık duygularla doluydu. İçimde tuhaf bir ürperme hissettim, sanki o sözler nişanımın etrafındaki uğursuzluğu sembolize ediyordu.

Mehmet beni fark ettiğinde, onun endişeli bakışları benim içimdeki karmaşık duyguları daha da derinleştirdi. Bu yorum, içimdeki uğursuz hisleri besler gibi bir etki yaratmıştı.

Bir süre sonra babam yanımıza geldi, yüzündeki gurur ve endişe iç içe geçmişti. Onun yanımda olması, ailemin ve sevdiklerimin güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Mehmet ve ben, gözlerimizdeki anlayışla birbirimize baktık.

Bu an sadece nişanın değil, aynı zamanda hayatın değerini anladığımız bir anıydı. Toplumun beklentileri ve kendi isteklerimiz arasında denge kurarken, asıl önemli olanın sevdiklerimizin güvende olması olduğunu anlamıştık.

Babam coşkuyla bir şeyler mırıldanırken, Mehmet bir anlık sessizliği fırsat bildi. Bahçenin hafif kenarına çekildi. Gözleri uzaklara dalıp gitmiş gibiydi ve cebinden telefonunu çıkararak çevirmeye başladı.

Sesini alabilmek için sessizce yaklaştım. Telefonun diğer ucundaki kadının sözleri net bir şekilde duyulmasa da, Mehmet'in yüz ifadesi ve ses tonu beni içine çekti.

"Efendim Sevda," dedi Mehmet, sesinde hafif bir titreme vardı. "Evet, nişan oldu." Bir anlık sessizlik oldu, karşı tarafın cevabını alamamış olsam da, Mehmet'in endişeli bakışları ve cevaplarının arasındaki iç çatışmayı sezmek zor değildi. "Evet, seni anlıyorum ama merak etme. Bu geçici bir durum. Her şeyi düzelteceğim."

Mehmet bir süre sessizce dinledi, telefondaki kişinin ne söylediğini anlamaya çalışıyordu. Gözlerini yere dikmiş gibiydi, sanki içsel bir savaş veriyormuş gibi."Anlıyorum," dedi Mehmet, sesinde bir kararlılık vardı. "Evet, ailemin ve toplumun beklentileriyle kendi arzularımı dengelemeye çalışıyorum. Zühre iyi bir genç kız, farkındayım. Ama içimde... içimde daha fazlasını arzulayan bir şeyler var. Seni istiyorum Sevda. Başka hiçbir şeyi değil."

Telefonun diğer ucundaki kişiyle yapılan bu özel konuşma beni etkiliyordu. Mehmet ara ara başını sallayarak ve düşünceli ifadelerle telefondaki kişiyle etkili bir şekilde iletişim kuruyordu. "Evet, doğru söylüyorsun," dedi Mehmet, sesi biraz daha kararlıydı. "Kendi mutluluğumu gözetmeliyim. Önce bizi düşüneceğim sevgilim."

Bu sözleri duyduğumda içimde karmaşık bir duygu birikmişti. Hem sevindim, çünkü bir ihtimal Mehmet sevgisinin peşinden giderse ben de üniversiteye gidebilirdim. Ama aynı zamanda endişelerim de vardı çünkü babamın neler yapacağını kestirmek güçtü. Bu süreçte neler yaşayacağımızı ve karşımıza hangi zorlukların çıkacağını bilemiyordum. Anlaşılan, çok zor günler bizi bekliyordu.

***

Selam!

Bu kitabın fikri 3 saat önce aklıma geldi ve hemen yazıp yayınladım!

Bölüm kitap Zühre ve olaylar hakkında yorumlarınızı merak ediyorum. Buraya yazabilirsiniz. >

Sonraki süreçte neler olacak sizce?

Yeniden ZühreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin