La Diabla

217 29 40
                                    

"Tatlım onları ellerinle yememelisin!"

Uzun siyah meçli saçlarını nazikçe kulağının arkasına iterken eline aldığı çatalı küçük çocuğa uzattı.

Minik parmaklar, daldığı midye tabağından usulca ayrıldığında yağlı elleriyle çatalı kavradı,
iri gözleri,dikkatle çatalı küçük midyenin neresine batırıp yemeye koyulacağını düşünür gibi tabağın içinde gezinmeye başladı.

"Bugün erken gidiyorsun"

Kadının ince ama tok sesi duyulduğunda soruyu yönelttiği üniformalı adam,kadının gözlerinin kendine değmemesi rahatlığıyla tabağındaki yemeğe odaklı kalmaya devam ederek cevaplamıştı.
"Evet,yeni bir dosya var,epey uğraştırıyor"

Kadının umursamaz tavrına tezat fazla ilgiliydi adamın ses tonu.

Son lokmasını yutkunduktan sonra peçeteyi kavradı ve ince dudaklarındaki yağı aceleyle silerken ekledi
"Jungkook'u bugün okula sen bırakır mısın?"

"Hallederim,sen geç kalma"

Adam onaylarcasına salladı kafasını.Kadının ona olan desteği ona neden aşık olduğunu bir kez daha hatırlamasını sağlamıştı.Kendinden iki yaş büyük olmasına rağmen her ne kadar çocuksu bir şımarıklığı olsa da olgunluğunu kaybetmiyor ve ona olan aşkını en sadık şekilde yansıtmaya devam ediyordu.

Adam güzel karısının gözlerinin altındaki kırışıklıklara baktı.Yaşlandığından değil,gamze gibi kendi özelliği olmasından kaynaklıydı bu kırışıklıklar.Aynısını minik oğullarının göz kenarlarında da gördüklerindeki o sevinçlerini hatırlıyordu.
Bu hayatta en sevdiği iki insanın birbirine olan benzerlikleri ve ikisine de kendisinin sahip olduğu gerçeği gururunu okşuyor,göğsünü kabartıyordu.

Duvardaki saat gözüne değdiğinde daldığı düşüncelerinden geç kalma korkusuyla irkilerek uyandı ve boğazını temizleyip sandalyesinden kalktı.Karısı da her zamanki gibi onu yolculamak için anında peşinden kalkmıştı.

"Bugün parka gidecektik!"

Minik oğullarının isyankar çığlığı evi doldurduğunda hızla arkasına döndü.Minik yüzün içine oyulmuş iri gözler hayal kırıklığı parıltıları ve bunun öfkesiyle irislerine çarptı.
Hissettiği mahçubiyete tezat minik oğlunun öfkeli göründüğünü sandığı çatılan kaşların tatlılığına küçük bir kıkırtı bıraktı ve yere çömelerek minik bedeni bir çırpıda kucağına aldı.

Gözleri kendisine çekmemiş olacak ki, kendi küçük çekiklerinin aksine büyük bir boyutu vardı.Anlaşılan bu da annesinden aldığı bir özellikti.Zaten doğduğu ilk günden beri bu çocuğun kendine benzeyen tek bir özelliği bile olmamış,annesinin bir kopyası gibi varlığını devam ettirmişti.

"Ne parkıymış o?Koca adam oldun sen!"

İri gözler,çatılan kaşları ve büzülen dudaklarına tezat hayran olduğu adamın gözlerinin altındaki kırışıklıkları incelemeye başladı.
Babasının bu azarının sahte olduğundan haberi olmadığı için olmalı ki gözleri biraz daha büyüdü ve dudaklarındaki bu seferki büzülme isyandan değil mahçubiyetten yerleşmişti mimiklerine.

Babası küçük oğlunun tatlılığına kıyamamış olacak ki iki parmağıyla minik burnu sıkıştırdı
"Derslerini çalış.Annen sana emanet koca adam."

Minik burun koca parmaklar arasından kurtulduğunda parmakların yerini koyu bir kızarıklık aldı,çatılan kaşları gevşedi,büzdüğü dudaklar usulca düzleşti.

Babası bunu gördüğünde miniğin yanağına koca kokulu bir öpücük bırakıp yavaşça yere indirirken gözleri onları yüzündeki en güzel tebessümle izleyen kadına değdi.

Ay KuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin