Kirpiklerinin arasından gördüğü güzel rüyalara sızmaya çalışan Güneş'in inatçı ışınlarına karşı huzursuzca kıpırdandı ve pes edercesine acışan gözlerini aralamaya çalıştı.
Yaptığı bu hareket; kirpiklerinin, dün geceki göz yaşlarından kaynaklı, birbirine yapıştığını fark etmesini sağlamıştı. Daha önce hiç bu kadar ağladığını hatırlamıyordu. Daha doğrusu o, hiç ağladığını bile hatırlamıyordu.
Evet, zarif-hassas bu görüntüsünün aksine fazla güçlü bir karakteri vardı. Hayatta hiçbir şeyi, uğruna göz yaşlarını israf edecek kadar umursamamış, önemsememişti. Ta ki; dün gece kalçalarının arasına hırsla sokulan penis, yıllardır nereden çıkacağını bile unutan göz yaşlarının kapılarını kırana kadar..
Minik elini kaldırıp açılmamak için savaşan gözlerini sertçe ovuşturdu ve mahkum kirpiklerini, birbirinden kurtarmanın zaferiyle ışığa gözlerini aralamayı başardı.
Bedeni, ince çarşafın altında çırılçıplak kalmış, savunmasızlığı içinde titriyordu. Tenine gereğinden fazla şeffaf bir şekilde temas eden kumaşı hissettiğinde nerede olduğu, ne yaşadığı, birer birer hatıralarına akın etti.
Hissettiği sığınma ihtiyacı aynı hatıralara bir yardım eli gibi uzanırken kafasını yan tarafa çevirdi
Ama beklediğinin aksine yatakta kendi kapladığı küçücük alana tezat koca alan bomboştu..
Umursamadı, beyaz çarşafa olanlara bakılırsa dün gece fena kirlenmişlerdi. Muhtemelen o uyanmadan önce banyoya girmişti dövmeli.
İnce yorganı üstünden kaldırıp doğrulmaya çalıştığında, aynı anda hem çıplak tenine çarpan soğuk rüzgar hem de kalçası ve beli arasında hissettiği acıya ürperip sessiz bir inilti bıraktı.
Dün, Jungkook'u kızdırmasının sonuçlarıydı bunlar, mızmızlanmaya hakkı yoktu ki zaten kalçasında hissettiği ufak bir acı için sızlanacak biri değildi.
En azından Jungkook yanında değilken..
Onun yanına gittiğinde kendisi ile ilgilenmesi için ufak bir gösteri yapabilirdi değil mi?..
Minik ayaklarını, yataktan aşağı salladı ve birazdan bedeninde yaşayacağı acıya hazırlanmaya çalışırken gözleri de su sesi gelip gelmediğini anlamaya çalıştığı kapalı banyonun kapısında turluyordu.
Yavaşça ayağını zeminle buluşturdu, aynı anda beli ve kalçası arasında yaşadığı şiddetli sancıyla dişlerini sertçe dudaklarına geçirdi.
Elini bel boşluğuna atıp bacaklarına destek vererek dolaba doğru ilerledi ve gördüğü arkası dekolteli beyaz bir tank top bulup askıdan çıkararak hızla üstüne geçirdi.
İnce kumaş, kalçasının biraz altında bittiği için altına bir şey giymeye gerek duymayarak banyo kapısına doğru topallayan adımlarla ilerledi.
Şu an kalçasına sürtünüp acısını tetikleyecek herhangi bir kumaş parçasıyla uğraşamazdı.
Dağınık saçlarına elini daldırıp daha da dağıtırken nazikçe kapıyı tıklattı.
"Jungkook?"Ses yoktu.
Kulağını kapıya dayadı ve su seslerini duymaya çalıştı ama hiçbir ses yoktu.
"Orada mısın?"Sessizlik..
İçeride çıplak olup olmamasını umursamadan kolu indirdi ve aralıktan kafasını içeri uzattı.
Kimse yoktu.
Aşağıda olabilir miydi?
Acıkmış ve bir şeyler yemek için inmiş olmalıydı.Kapıya doğru ilerlerken ayağına çarpan bir kaç eşyayla yere baktı.
Dün gece odayı bu hale getiren onlardı.
Bunun zihnine yerleştirdiği yaramaz hisse ufak bir gülüş bıraktı.
Böylesine dengeli bir adamı bu derece delirtmek kendiyle gurur duymasını sağlıyordu.
Tabi sonuçlarına katlanan yine kendisi oluyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Kuşağı
Fanfiction"𝐺𝑒𝑐𝑒𝑚𝑖 𝑟𝑒𝑛𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛𝑙𝑒 𝑏𝑜𝑦𝑎𝑟𝑘𝑒𝑛 𝑏𝑒𝑛𝑑𝑒𝑛 𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑎𝑙𝑚𝑎𝑑ı𝑛.. 𝑆𝑒𝑛𝑖 𝑛𝑎𝑠ı𝑙 𝑐𝑒𝑧𝑎𝑙𝑎𝑛𝑑ı𝑟𝑚𝑎𝑚 𝑔𝑒𝑟𝑒𝑘 𝑏𝑖𝑙𝑚𝑖𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚 𝐴𝑦 𝐾𝑢𝑠̧𝑎𝑔̆ı.." 𝑆𝑒𝑢𝑙'𝑢𝑛 𝑢̈𝑐𝑟𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜̈𝑠̧𝑒𝑠𝑖𝑛𝑑𝑒 𝑒𝑔̆...