Üşüyorum..
Tenime çarpan soğuk rüzgar saçlarımı önümde duran acımasız gerçekler gibi vuruyor yüzüme.
Bacaklarım, geri gitmek için titrerken ihanetin zinciri sarmalıyor bileklerimi.Bedenim hissettiği yalnızlıkla titriyor, göz pınarlarım gücünden feragat etmek ister gibi isyan bayraklarını çekmiş acıyla sızlıyor.
Bedenimde hissettiğim soğuk esintiye tezat içime çektiğim nefes ciğerlerimi yakıyor.. kapısını bu iğrenç atmosfere açmak istemedeğinden olmalı, hak veriyorum..
Bu nefesin içinde onun da kırıntıları vardı çünkü. Dün geceden bu sabaha kadar nefesini nefesime katmıştı. Ruhuma işlemişti sıcak fısıltıları ile. İşte şimdi aldığım nefeste onun kırıntıları olduğu gerçeğiyle çekiyordum içime temiz havayı, onun kirlettiğini bile bile..
Onun nefesi değmişti bu temiz atmosfere. Söylediği yalanlar işlemişti masum rüzgara, ve şimdi başkasıyla paylaşıyordu ona emanet ettiğim nefesimdeki kırıntıları, bense ciğerlerimden yükselen nefesini yutkunarak geri gönderiyorum. Ben onun bana emanetini üflemeye bile kıyamazken.. kirletiyordu içine çektiğim yeni bir nefesi daha.
Bir başkasıyla..
10 Saat Önce
"Hmmm.. ev?"
Kıkırdadı minik olan. "Hayır" dedi küçük parmağını çıplak göğüste tekrar gezdirmeye hazırlanırken.
Uzun ve acılı bir sexi daha sonunda, zorlukla bitirebilmiş ve şimdi miniğin çıplak göğsüne yasladığı kafasının yanında minik parmakları kaslı göğüse resimler çiziyor, Jung Kook ise resimlerin ne olduğunu hissederek tahmin etmeye çalışıyordu.
Başta böyle bir amaçları yoktu. Yalnızca Jimin bu aralıksız sexlerinin sonunda kafasını yasladığı göğüste, tenine doymamış olacak ki, parmaklarını gezdirmeye devam etmişti. Bu belirsiz çizgiler zamanla kendini küçük sembollere, oradan da tatlı şekillere bırakmış ve dövmelinin tahmin etmesini isteyerek başlatmıştı bu çocukça oyunu.
Bir şey söylemedi Jung Kook. Onunla şiddetli, kirli bir sexin içinde kendini adeta bir pislik gibi hissederken bir anda çocukluğuna döndürüp kumdan kaleler yapan bebekler gibi hissettirmesine alışmıştı.
Bu adam, onu hem kirletiyor hem temizliyordu, hem günaha çağırıyor hem de masumiyetini kollarından çekiştiriyordu.
Onunla iken, hem kendine lanetler ediyor hem de bu dünyaya geldiğine, varolduğuna şükrediyordu.Jimin, çizdiği resme yeni bir ayrıntı daha eklediğinde dövmeli bu sefer bulduğuna emindi!
"Araba!""Hayır" dedi çocuk bıkkın sesiyle. Sinirlenmeye başladığını hissediyordu. Hadi ama?! Şu küçücük şekli nasıl anlamazdı?!
"Tamam bir daha çiz"
Aldığı istekle çizdiği şekli bir yüzüncü defa daha tekrarladı. Minik parmakları, sert kasların üstünde uzun tırnağını nazikçe sürterek küçük bir daire çizdi.
Kafasını yasladığı göğüste, öfkeyle çatılan kaşları ve kızaran yüzü -Jung Kook için tüm bunlar en başında da olduğu gibi yalnızca elma şekeriydi- sert kasların üstüne yattığı için tombul yanaklarına uygulanan baskı ile dolgun dudakları da büzülmüş dövmelinin onu bilerek sinir etme zevkini gittikçe arttırıyordu."Tamam işte ev!"
"Hayır ya!"
Kahkaha atmak istedi Jung Kook. Karşısındaki bu şirin görüntüye karşılık dudaklarını sertçe birbirine bastırdı ama gözlerinde istemsizce oluşan kırışıklıklar onu fazlasıyla ifşa ediyordu. Neyseki Jimin, şu an ona değil göğsünde çizdiği şekle odaklıydı ki bu alaycılığı görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Kuşağı
Fanfiction"𝐺𝑒𝑐𝑒𝑚𝑖 𝑟𝑒𝑛𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛𝑙𝑒 𝑏𝑜𝑦𝑎𝑟𝑘𝑒𝑛 𝑏𝑒𝑛𝑑𝑒𝑛 𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑎𝑙𝑚𝑎𝑑ı𝑛.. 𝑆𝑒𝑛𝑖 𝑛𝑎𝑠ı𝑙 𝑐𝑒𝑧𝑎𝑙𝑎𝑛𝑑ı𝑟𝑚𝑎𝑚 𝑔𝑒𝑟𝑒𝑘 𝑏𝑖𝑙𝑚𝑖𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚 𝐴𝑦 𝐾𝑢𝑠̧𝑎𝑔̆ı.." 𝑆𝑒𝑢𝑙'𝑢𝑛 𝑢̈𝑐𝑟𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜̈𝑠̧𝑒𝑠𝑖𝑛𝑑𝑒 𝑒𝑔̆...