nine (yok dede)

114 12 28
                                    

"Ne oluyor size? Ve bu mutfağın hali ne!?" ikimiz de üstümüzü başımızı düzeltirken Oğuz lafa girdi.

"Anneciğim, Mihri ona yardım etmediğim için sinir krizi geçirdi." tam bir pislikti. Kovulmamı istediğini biliyordum ama bu şekilde ekmeğimle oynayamazdı.

"Öyle bir şey yok! Neden doğruları söylemiyorsun?" ikimiz de birbirimize sinirle bakarken Seren abla araya girmişti.

"Yorulup senden yardım istemiş. Bugün zaten bayağı yüklendik. Boş duracağına yardım etseydin işte kıza." diyen Seren abla ile şok olmuştum. Bu kadın harikaydı gerçekten!

Ben sırıtırken Oğuz iyice sinirlenmiş ve annesine karşılık vermişti. "Bana ne bundan? Yardım etmek zorunda değilim. Bunun için para almıyor mu bu?"

Bu derken? Orospu çocuğu.

Seren abla iyice sinirlenirken beni de süzmüştü. Üstümün başımın ıpıslak olduğunu görünce her şeyi anlamıştı zaten. Oğlunu tanıyordu.

"Kes sesini ve dağıttığın ortalığı topla. Sonra da sen ve Mihri çıkıp gideceksiniz. Geç oldu zaten. Tamam mı?" Oğuz iti, onaylarcasına kafasını sallayıp işe koyulmuştu. Tabi bana ters bi bakış atmayı da unutmamıştı. Hem suçlu hem güçlüydü geri zekalı.

"Mihri, kızım sen de arka tarafa geç. Havlu, tişört ve pantolon olması gerekiyordu orda." yüzü hâlâ sertken sinirinin bana olmadığını biliyordum. Mahçup bi şekilde gülümseyip teşekkür ederken o da gülümseyerek bunu belli etmişti zaten. Gerçekten sırf bu kadın için işi bırakmıyordum.

"Canını sıkma güzelim." demişti sessizce ve öpücük atıp çıkmıştı mutfaktan. Ben bunu yerdim ama!

Seren ablanın arkasından gülümserken Oğuz'un bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim. Arka tarafa geçmeden hemen önce ona dönüp orta parmak gösterdim. Oh olsundu!

...

Oğuz'un oflayışları eşliğinde askılıktaki kapüşonlumu üzerime geçirdim.

"Hadisene kızım!"

Ya sabır.

"Bağırıp durma bana!" deyip kafeden çıktım. Neden mi beraber gidiyoruz? Çünkü aynı binadayız ve her ne kadar kavga etsek de alışkanlıktı, hep beraber gidiyorduk. Ancak keşke gitmeseymişiz. Çünkü tek yaptığı boş konuşmaktı.

"Neden istifa etmiyorsun artık?" al işte.

Keyfim ve kahyası öyle istiyor çünkü.

"İnat değil mi kardeşim? İstediğini yap. İstifa falan etmiyorum!" Donuk bir suratla bana baktı.

"İyi. O zaman istifa etmen için her şeyi yapacağım." sabrımın son demlerindeyken aslında cevabını bildiğim o soruyu sordum:

"Peki derdin ne benimle? Niye bana katlanamıyorsun bu kadar?" tepkisizce önüne bakıp yürüyünce sinirle güldüm. Tabi söylemezdi.

Başlarda aramız bayağı iyiydi ama sonrasında o benden hoşlanmaya başlamıştı ve bunu anlayınca araya mesafe koymuştum. Umut veriyor gibi olmasın diye. Sonra itiraf edince de reddetmiştim. O yüzden de benden nefret ediyordu ve kafede sürekli gözünün önünde olmama da katlanamıyordu. Hoş. Ben de katlanamıyorum ama benim amacım belliydi. Para kazanmak. Yani umurumda değildi onun varlığı da yokluğu da. Bana bulaşmasa yeterdi.

"Her neyse. Bugün şanslı günündeydin. Bir dahakine o kadar şanslı olmayabilirsin." dedikleriyle seslice güldüm. Tam bir şey diyecektim ki telefonumun zil sesi beni durdurmuştu.

Atçıl Doruk arıyor...

"Efendim Doruk?"

"Aga, senin babaannen çatıya çıkmış tiktok çekiyor. Birazdan düşüp Tahtalı köyü boylayacak. Çabuk gel!"

"Saçma salak şakalar yapıp beni delirtme manyak çocuk!"

"İnanmıyorsan bizim evin çatısının oraya bak."

Korka korka o tarafa bakınca Doruk'un haklı olduğunu anlamıştım. Bu kadın ömrümü yedi be!

"Lan! O senin babaannen değil mi?!"

"Evet o! Mal mal bakacağına koşsana oğlum!"

Son gaz koşarken sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. El deliye hasretti ben akıllıya!

...

Minik yıldıza basmayı unutmayalım ⭐

Ormantik Herif'im ■Yarı Texting■Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin