5. BÖLÜM : KIRMIZI RAKUN

37 3 0
                                    

     Hayat kırık camlarla doludur benim için. Kaçmaya kalkarsan yaralanırsın. Toplamaya kalkarsan ellerini kana bulasın. Öyle ya,  benim gibiler için hayat kırdığımız camlardan ibaret. Ne tarafa dönersek dönelim ,o kırıklardan kaçışımız mümkün değil.
  
    Ben başıma aldığım tüm bu belaları,  yaptığım hatalara borçluyum. Her insan öyle değil midir aslında?  Ama hata yapan insanlardan tek farkım , onlara nazaran benim hatalarımın namlumun ucundan çıkıyor olması sanırım.

      Kaç cana , üstelik masum canlara kıydım ben bile net bir sayı veremiyorum.
  
     Mazlum nefesi, bir zalime yapılan en büyük beddua aslında. En büyük ceza,  en büyük tuzak...

    Kaç minik benim yüzümden göz yaşı döktü,  kaç ocak söndü,  kaç anne alev alev ağladı... 

     Bunları düşündükçe boğazıma kılçık kılçık batan ağrı canıma okumaya yetiyor. Ama bu günahları işlerken hiç böyle bir kaygım yoktu. Bu yüzden bu duruma geleceğimi hiç hesap etmemiştim. Eğer öyle olsaydı Yeşilli'nin teklifini,  açlıktan ölecek olsaydım bile kabul etmezdim. Ona hiçbir şekilde çalışmazdım. O gün bana verdiği,  o son görevi asla üstlenmezdim. Kırmızı Rakun'un peşine asla düşmezdim. Bedel, Melodi ya da Ulaş la hiç tanışmazdım. Ama öyle olmadı işte...

                                       
                ¤                    ¤                   ¤

       Arabayı sağa çekip öfkeyle bana baktı. Gerçekten şirin bir çehresi vardı. Bu yüzden sinirli olmaya çalışsa da onu ciddiye alamıyordum. 

        - Ne var ? Öyle o nonoşun yanında durunca bende seni  fahişe sandım. Ne yapabilirim...

    Dedim dürüstçe. Sonuçta birlikte çalışacaksak dürüst olmalıydım. Yanlış mıyım ?  Aaa...  Kimi kandırıyorum ki. Basbayağı birilerini sinirlendirmek hoşuma gidiyor.

        - Çeneni kapatabilirsin Z  !

     Ooovvv...  Bu sert oldu. Yok be ne alınacam.

      Kaşlarımı kaldırıp alaysı bir mimikle işaret ve baş parmağımı birleştirip ağzıma fermuar çeker gibi yaptım.
Doğal olarak daha bir sinirlendi ve saçlarını savurtup başını tekrar yola çevirdi. Gülmesem de eğleniyordum. Madem ölecektim, ölmeden önce biraz eğlenmeliydim . Ah şu prensiplerim...  Şaka yapıyorum, ben karambole yaşayan biriyim. Hayatımda ne kural ne prensip hiçbir şey yok.

       - Rezil espiri anlayışını bir kenara bırakıp konuya yoğunlaşmaya ne dersin bayan  çok komik (!) ?!

     Kulunç tutmuş omzumu geriye atıp başımı hafif sağa yatırıp camdan dışarı baktım.

      - Valla bana uyar cici kız. Sonuç olarak mühimmat sende , taarruz bende... 

      - iyi. İn o halde.

 
      - Sebep ?

   
     - İstediğin bilgi yukarda çünkü.

Deyip benden önce arabadan indi. Bende inip arka koltuktan, çantamı aldım. Ve kapı kapatıp, beni beklemeye bile tenezzül etmeyen Bedel 'in peşinden büyük,  kahverengi , deprem çatlakları taşıyan bir binaya girdim. Bu bina o kadar rezildi ki  , sanki sıkıştırılmış çöp konteynırlarını üst üste koyup daire diye satılığa çıkarmışlardı.

     Birkaç katı çıktıktan sonra  Bedel,  çürük kapılı bir dairenin zilini çaldı. Biraz kapıda bekleyip kök salarken , Bedel hala bana öfkeli bakıyordu. Az sonra  kapı  “gıcır gıcır ” fonuyla açıldı. Harika ; müthiş ve zeki bir katili , fakir ama gururlu bir takımla alt edecektim (!)

Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin