kırık kalpler durağı -39-

25 3 57
                                    


Kıvanç'ın ağzından...

Sahilden eve nasıl geldik hatırlamıyorum bile. Ege'nin gelir gelmez kendini odaya kapatmasıyla ve üç saattir kendini kilitli odada mahsur kaldırmaya diretmesiyle ne yapacağımızı bilemedik. Odadan dışarı asla çıkmadı ve ağlama seslerinin bağırışlarla ona eşlik etmesi tüm evde yankılandı.

"Anne, sana çok ihtiyacım var. Canımı çok yaktılar, nolur saçımı okşaman gerek. Her şey geçecek oğlum de bana yine. Sesini duymaya çok ihtiyacım var. Lütfen, duy sesimi anne!"

"Geri çekilin, kapıyı başka türlü açmayacak." dedi Umut. Haklıydı, üç saattir odadan dışarı asla çıkmadığı gibi bizimle de iletişimi kesmişti.

Umut, saksının altındaki anahtarın aklına gelmiş olmasıyla anahtarı aldı ve kapıyı saniyeler içinde açtı. Kapı açıldığındaysa karşılaştığımız manzara burukluktu. Ege, yatağının kenarına çökmüş ve elinde tuttuğu annesinin fotoğrafına bakarak ağlıyordu.

Annesinin fotoğrafına bakmayı bir an olsun bile kesmedi. Sanki o fotoğrafa bakarken annesine sarılıyormuş gibiydi. Sanki annesi ona dokunmadan da onu öpebiliyormuş gibiydi.

Fotoğrafa akan gözyaşları, ihanetin acı vedasıydı. Vedalar can acıtırdı fakat ihanet bir vedayı bile hak etmezdi. İhanetin acı vedası, kana bulandı.

Kan, çiçeklere karıştı. Gözyaşları, dindi. Adamın kalbindeki orman, ihanetin sesiyle kalbindeki yangınlara teslim oldu.

Artık limanlar ve yaralar yoktu çünkü limanlar gelecek olan gemiye son vedası için izin vermedi. Limanlar, ihanetin kana bulanmış gözyaşlarıydı. Yaralar, hiç gelmeyecek limanı beklemeye koyuldu ve içindeki karanlığa hapsoldu. Limanlar ve yaralar, son nefesini verdi.

Limanlar, ölü. Yaralar, ceset. Gemiler, karanlıkta. Karanlık ruhları esir aldı ve çığlıklarımızın sesinin duyulma vakti tam olarak gelmese de Ege'nin artık sesi duyulacaktı.

"Anne, çok üşüyorum. Lütfen, geçmişteki gibi ışığın beni iyileştirsin. Anne, duy sesimi çünkü sana çok ihtiyacım var. Benim duygularımın üzerine basıp geçtiler. Sana benzettiğim, senelerce sevdiğim Ekim  benim kalbimi kıramaz dediğim o kadın var ya beni yaşarken öldürdü. O bana asla kıyamaz dediğim kişi bugün beni mahvetti anne. Sana yalvarırım duy sesimi, dizlerine yatır beni yine geçmişteki gibi. Dizlerinde uyumaya çok ihtiyacım var, sen neden öldün anne?" Fotoğrafa akan gözyaşları, artık acı çeken kalbinin mühürüydü.

Umut, dizlerinin bağı çözülmüş gibi onu izlemeye devam ederken yanına doğru ilerledi. Ege'nin tam karşısına geçti ve mavilerini gözlerinde sabitlemeye çalıştı. Ege'nin gözlerinde şu an sadece ihanete uğrayan bir adamın nefreti vardı.

"Kardeşim, lütfen yapma böyle. Dayanamıyorum lan seni böyle ağlarken görmeye. Ege senden başka kimsem kalmadı, lütfen sen de yapma böyle. Annem terk etti beni üstünden sadece saatler geçti. Aynı gün senin de kendine mahkûm olmanı izlemeyeceğim. Duyuyor musun lan, seni bir kız yüzünden kendine mahkum olmana izin vermem!" dedi Umut, titreyerek. Aynı şekilde Ege'de titremeye başladı iki adam şu an acılar içinde kaybolmuştu. Biri annesi tarafından terk edilmiş ve kapıya koyulmuş diğeri ise canından çok sevdiği kadının ihanetine uğramıştı.

Kırık Kalpler Durağı | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin