kırık kalpler durağı -38-

42 4 70
                                    


Telefondaki arama sonlandı. Bakışlarımı Kıvanç'a çevirdim, onun da şu an tek düşüncesi benimkiyle aynıydı. Umut'un sesi tüm neşemi yerle bir etmişti. Onun mutlu olmasını istiyordum ama o da aileden yana şanssızdı. Eğer ailenizden kimse elinizden tutmazsa kendinizi boşlukta hissederdiniz.

"Annem ve babam beni hiç merak etmiyor." dedi Kıvanç, gözlerimin içine bakarken. Acı dolu bir tebessümle mavilerine baktım. Aynı acıları hissediyorduk onunla çünkü gözlerine bakarken kendi hissettiklerimi görüyordum. "Seninle benziyoruz sen de fark ettin mi, sanki iki ayrı bedende tek farklı ruh gibi?"

"Nasıl yani?" dedi Kıvanç ve sağ elini çenesinin altına koyarken beni izledi. "Sen şu an Ekim'e söyleyeceğin sözleri bana söylediğinin farkında mısın?"

Gülümsedim ve elimi dağınık olan siyah saçlarımın arasına attım. "Ekim'in yeri farklı, senin yerin farklı Kıvanç Pars!"

"Bunu Ekim'e söylersen seninle ayrılır lan sen ciddi misin?" diyerek sordu. Başımı salladım ve dudaklarımı araladım. "Kıvanç sana değer veriyorum. Bu evden gitmek istersen bir gün anlarım ama her zaman burada bir oda senin için olacak."

"Teşekkür ederim, ailem gibi beni yarı yolda bırakmadığın için. Onların göstermediği sevgiyi bana gösterdiğin için teşekkür ederim. Benim için ne kadar özeldi tahmin dâhi edemezsin." dedi. Gözleri dolmuştu ve bunun farkına vardığı an bakışlarını kaçırıp konuyu değiştirmek ister gibi kolundaki saate bakışlarını kaçırdı. "Umut saat kaç gibi gelecek?"

O an dudaklarımı aralayacağım o vakit zil sesinin çalmasıyla irkildim. Ayağa kalkarken bakışlarım oturma odasının uzun koridoruna kaydı. Hızlıca ilerledim ve koridorun sonuna doğru ilerleyip kapıyı açtım.

Umut ve Sude el ele tutuşmuşlardı ve gülümsüyorlardı o an fark ettim ki kardeşim sevdiği kadınla yeniden çiçek açıyordu. Bazen hayatına aldığınız bir insan size ailenizin göstermediği sevgiyi gösterirdi.

Hayatınızda sizi değersiz hissettiren arkadaşlarınızı hayatınızdan isterseniz çıkarabilirdiniz. Peki bu aileniz ise belli bir yaşa gelmeden o aileye mahkûm ilan edilirdiniz. Aileniz gözlerinize katilmişsiniz gibi bakardı. Sanki suç işlemiş bir mahkûm olurdunuz. Oysaki suçlu ilan edilen o gözler ruhunuzun katilleridir.

Tek suç neydi? Ailemizi seçememek mi? Şanssızlık mıydı yoksa kötü bir bahtsızlık mı?

Kaybettik. Ailemiz bizi istediğimiz gibi sevmedi. Kırık kalpler durağı aslında kayıp kalpli duraktaki üç çocuğun umuduydu. Savaşımızın ortasında ailemiz tarafından terk edildik. Kalbimizdeki duraklar bile kimsesizliğimize ağladı ama ailemiz ağlayışlarımızın sesini duyamadı.

Bizi duyamadılar, bizi göremediler, bizi hissedemediler. Bizi aşağıladılar, bize bağırdılar, bizi terk ettiler. Üç kayıp çocuk, kalbindeki durakları sahiplenmek istediği o an ailesinin kalbindeki yarım kalan sevgiye tüm gece ağladılar. Üç kayıp çocuk, ailesinin kalbindeki durakta inemediler çünkü ailesinin durakları sonsuza dek onlara kapalıydı. Sevgisizlik, en acı yenilgiydi. Yenilgiler, o gece karanlık tarafları esir aldı ve karanlık taraf gömüldü.

Bizler masum olan üç kayıp çocuğuz. Asla kayıplar duyulmaz ama kırık kalpler durağı, kayıp mezarlığa dönüşmemeli.

"İçeri girsenize." dedi Kıvanç ve ne zaman geldiğini anlamadığım o an kolunu omzuma attı. "Sude bu gece burada kalsana, annen bir şey der mi?"

"Annem'den izin koparmak çok zor yalan söylemem gerekir ama biliyorsunuz yalan söylemeyi hiç sevmem."

"Annenle ben konuşsam, o beni çok sever." dedim ve elindeki telefonu ona vermemi ister gibi kaşlarımı oynatırken. Başını salladı ve elindeki telefonu bana uzattı.

Kırık Kalpler Durağı | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin