kırık kalpler durağı -41-

24 2 43
                                    


"Selam gençler. Beni özlediniz mi?"

Bakışlarımı karşımda duran ve gülümseyerek elini bana uzatan çocuğa çevirdim. Mavilerim kahvelerine dokundu ve ben de uzattığı elini tutarken gülümsedim. Geçen sene yaz tatilinde tanışmıştık üstelik yaşına göre olgun olan davranışlarına şahit olduğum için kendimi ona yakın hissetmiştim.

"Miraç, seni buralara hangi rüzgâr attı kardeşim?" dedi Umut. Miraç onun yurt dışında yaşayan kuzeniydi.

"Velayet davası açtı babam yeniden. Annemin son durumları yüzünden babam aldı velayetimi yani anlayacağınız üzere artık sizinleyim."

"Benim neden bu kadar geç haberim oldu?" diyerek kaşlarını çattı Umut. İkisinin arasındaki bağ çok kuvvetliydi ama sanırım sorun bu sefer farklıydı. "Babam öyle olmasını istedi."

"Gençler, lütfen yerlerimize geçelim." dedi Yasemin hoca sınıftan içeri girerken. Miraç'ı fark ettiğinde ise tahtaya çağırdı. "Selam, arkadaşlar. Ben, Miraç."

"Kısa ve öz bir kendini tanıtma şekli hocam. Bence olması gereken de buydu." dedi Kerem. Yasemin hoca gülümseyerek ona bakarken saniyeler içinde bakışlarını yanındaki çocuğa çevirdi. "Yankı'nın yeri boş oraya geçebilirsin Miraç."

Bakışlarımı hocanın gösterdiği sıraya çevirdim. Sude Nur, okuldan nakilini aldırıp babasının kaldığı şehire gitmek zorunda kalmıştı. O sebeple Yankı ile de yolları ayrılmıştı.

"Dersimiz felsefe ama aslında biliyorsunuz haftanın iki saati  felsefe dersinde konudan bağımsız sohbet edip beyin fırtınası yapıyoruz. Bugün de aynısını yapacağız gençler tartışma istemiyorum ama herkes fikrini özgürce dile getirebilir."

"Ne hakkında sohbet edeceğiz hocam?" dedi Ayberk, bakışları üzerine çekerken. "Seninle başlayalım, Ayberk. Tahtaya gelir misin?" dedi Yasemin hoca gülümserken. Bakalım bu ders neler yaşayacaktık herkes gibi ben de merak içinde bekliyordum.

Ayberk hızlı adımlarla tahtanın önüne geldi ve bakışlarını çaprazında oturan hocaya çevirdi. "Ayberk sence dünyadaki zenginlik ve fakirlik dengesi bir eşitsizlik yaratıyor mu?"

"Aslında varoluşsal bir neden bu. Fakir olan birisini bir gün aç bıraktık diyelim, o açlığın ne demek olduğunu en iyi bilen kişidir. Zengin olan birisi ise açlıkla değil ama çoğu kez kendi içinde ciddi sorunlar yaşayabilir. Aslında zenginlerin dünyaya baktığı bakış açısı ile fakir bir insanın bakış açısı çok farklıdır. Aslında eşitsizlik zihnimizin ele verdiği bir gerçek."

"Her ne olursa olsun hocam zenginlerin düşünce yapısında ciddi sorunlar olabiliyor. Yani örnek vereyim otuz yaşına gelmiş birisinin yüzü hiç kızarmadan babasının zengin olmasını öne sürerek kendinde olan potansiyeli arka plana atması ve babasının zenginliğini kendine makara yapması bana çok itici geliyor. Zengin olsan bile kendi ayaklarının üstünde durmayı öğrenmen gerekir." dedi Ekim. Haklıydı ne olursa olsun her insan kendi başına ayakları üzerinde durabilmeliydi.

Bakışlarımı o an Umut'a çevirdim. Her zenginlik konusu açıldığında istemsiz olsa gerek gerilirdi. Ekim'in söyledikleri ile başını eğdiğini fark ettim. Umut'un babası da çok zengin bir adamdı ama hiçbir zaman bu zengin hayatı gözümüzün önüne getirerek yaşamamıştı. Evinde düzenlediği partileri bile babasının isteği üzerine sadece doğum gününe özel düzenlemişti. Üstelik okuldaki birçok öğrenciye en iyi olduğu dersten özel ders verip parasını bile onlardan almamıştı.

"Okulun en zengin çocuğu Umut değil mi arkadaşlar o da baba parası yemiyor mu?" diyerek ortamı alevlendiren kişi Alev olmuştu. "Ne saçmalıyorsun, onu tanımadan bu şekilde konuşma hakkını kendinde nasıl buluyorsun?" diyerek Sude kaşlarını çattı. Haklıydı ve Alev çoğu kez saçmalardı.

Kırık Kalpler Durağı | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin