kırık kalpler durağı -31-

52 7 139
                                    

Umut'un ağzından...

Gözümü araladığımda karşılaştığım manzara Ege'nin ayağının yüzümde oluşuydu. Ege çadırın alt başına yattığı için ayağı yüzüme kadar gelmişti. Gülümsedim çünkü şu an bizi gören herhangi bir kişi kahkaha atmadan duramazdı. "Ayağını ağzıma sokmayı dene istersen olmamış öyle kanka."

Gözlerini araladığını görmemle mavileri beni buldu. "Dur deniyorum hemen çok ısrar ediyorsun." dediğinde ayağını kenara çekmesi için tutmamla sırıtmaya başladı. "Umut ayağımı rahat bıraksana lan. Allah aşkına bu gece sevgilinin çadırında kal."

"Sude'yi rahatsız etmek istemiyorum." dedim ve gözlerimi kaçırdım. "Sonuçta ona dokunmaya bile kıyamıyorum. Ayrıca aynı çadırda kalmamız benim kalp ritmimi de çok hızlı değiştirir. Buraya ambulans çağırmayalım."

"Sen ne güzel adamsın lan," dedi ve mavilerinde bir annenin veya babanın oğluna duyduğu gurur vardı. Acı dolu gülümsedim çünkü annem benimle bir gün bile gurur duymamıştı ve neden beni sevmiyor oluşuna anlam veremiyordum. Bir anne neden kendi evladını sevmezdi? "Senden öğreniyoruz bir şeyler kardeşim."

"Sude ile olan ilişkiniz beni çok mutlu ediyor. Sude'ye çok bağlı olduğumu biliyorsun ve ikinizin de birbirinizde aşkı bulmanız benim yüzümü gülümsetiyor. Mutluluğunuzun daim olsun." dedi ve söyledikleri ile gözlerim dolmuştu. Aslında dışarıdan çok eğlenceli gibi görünen ama gece karanlığında kendine aydınlık olmayı başaramayan birisiydim. Annemin karanlık ruhu, geceleri beni hiç olmak istemediğim birisine dönüştürüyordu. Sude'nin o çocuğu görmesini istemiyordum çünkü görürse onu da kaybetmekten korkuyordum. Ona asla zarar veremezdim ama benim verdiğim en büyük zarar kendimeydi eğer o benim bu halimle karşılaşırsa dolaylı yoldan zarar görecekti. Sude için gece üzerime çöken karanlık ruhumu içimde öldüreceğim ve aydınlık ruhumu sevdiğim kadının gülüşlerine hapsedeceğim. Sude için gece karanlığında kaybettiğim ışığımı bulacaktım. Hiç sahip olamayacağım anne sıcaklığını bana yaşatan kadın için bunu başarabilirdim. "Umut iyisin değil mi, aklına yine anneni mi getirdin?"

Başımı olumlu anlamda salladım ve başımı yana doğru eğerek acı dolu gülümsedim. Ege beni çok iyi tanırdı. Ben de onu tanırdım ama o çok iyi analiz yapıyordu ve gözlemciydi. Annemi anlattığım ilk kişiydi. Ona güvenim sonsuzdu. Aynı yaşta olmamıza rağmen bana hep abi sıcaklığını yaşatırdı. Ona sahip olduğum için şanslıydım çünkü hayatınızda böyle bir dostunuz varsa kendi karanlığınıza hapsolmayıp aydınlığı birlikte sahipleniyordunuz. Umudunuz yoksa harabelere teslim olursunuz ve benim en büyük harabem annemdi.

Harabelerimi sahiplenmek istediğim her an kalbimden içeriye bir sancı girdi. Annem beni hiç sahiplenmedi ve harabelerim bile annemi sevmeye devam etmemi istemedi. Haklıydı harabelerim çünkü sevilmeyen bir ruh ayaklar altında ezilirdi.

Çiçekler kalbimde öldü, küçük Umut annesine çiçeklerin ölmemesi için yalvardı. Küçük Umut annesinin onu görmesi için beş tane dondurma yedi üst üste ve hasta oldu ama annesi onu hasta olsa bile görmedi ve umursamadı. Küçük Umut o zaman fark etmedi çünkü kimsesizlik nasıl bir duygu onu bile bilmiyordu. Ağladı ve annesinin onu seven ruhunu hayal etti. Kalbindeki çiçeklerin öldüğünü on yaşında annesinin gözlerinde gördü. Annesinin gözlerinde sadece nefret vardı ve Küçük Umut o zaman anladı. Sevgisizlik içinde geçen yıllarda annesinin gözlerinde küçük Umut'un mezarı vardı. Küçük Umut, annesinin ruhunda kayıp ruhlar mezarlığına gömülüydü.

Kırık Kalpler Durağı | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin