14

100 11 1
                                    

Leya'nın Anlatımından:

Yağız gittikten sonra ilk defa onun arkasından gitmedim.

Her zamankinden çok söyleyecek şeyim olmasına ramen. Artık her şeyi biliyor olmama, önümüzdeki o devasa duvarların kalktığını görmeme, onca zaman sonra gerçekten yüz yüze, göz göze olmamıza ramen.

Gidemedim. Gidemezdim. Artık gerçeği bildiğim için gidemezdim.

Eve geldiğim gibi uyudum. Uyku hep benim için bir sığınak olmuştur. Ne zaman bir şeyin beni aştığını ve onunla yüzleşmem gerektiğini hissetsem gözlerimi kapatırım, beynim hemen uyum sağlayıp benim için kıyak bir rüya kasedi sarar.

Uyanmak ise hep en kötüsüdür.

Ertesi gün kalktığımda telefonla ne yapacağımı bilmiyordum. Onu düzgünce yok etmek zorundaydım. Birilerinin eline geçerse Yağız'ın başı cidden belaya girebilirdi.

İlk önce sim kartını küçük parçalar haline getirip çöpe attım. Ardından ses kaydını sildim fakat bunun yeterli olmayacağını biliyordum. Telefonu parçalayıp evden uzakta bir çöp kutusuna bırakınca sonunda rahatlamıştım. Hem üstünde tepinmek de dürüst olmak gerekirse keyifliydi.

Yağız'ı okulda o hafta hiç görmedim, endişeden içim içimi kemirse de neyse ki Yağız'a dair içten bir ajanım vardı. Nazlı.

Hayat çok komik. Nazlı Yağız'dan hoşlanıyormuş. Sık sık görüşüyorlar. Buluşmalarında olanları Nazlı heyecanla bana anlatırken salak gibi gülümseyerek dinliyorum. Sanki anlattığı çocuk Yağız, benim Yağız'ım değil, hiç tanımadığım bir yabancıymış gibi.

Nazlı'ya karşı bu konuda herhangi bir negatif duygu hissetmiyorum. Aksine böylesi çok iyi. Hem onun iyi olduğunu da öğrenmiş oluyorum, nereden baksan kazançlı.

Günlerimin çoğu ders çalışmakla geçiyor, ne olursa olsun hayallerime tutunuyorum. Ailem hayallerim ve arkadaşlarım. Bu üçlünün varlığı beni pes etmekten alıkoyuyor.

Yağız burada nerede derseniz...

Yağız'ın benim yanımda olmadığını, uzakta güvende ve iyi olduğunu bilmek bana yetiyor.

Yakında olunca ona zarar veriyorum çünkü.

Gerçekler bu.

Kafamı ve günlerimi ne kadar meşgul tutmaya çalışsam da Yağız'ın bıçaklanmış, çaresiz bir şekilde yerde yattığı görüntüsünü hayal etmeden duramıyordum.

Ondan çok değil, en fazla yüz metre ötede ben Çağan'la eğlenirken Yağız'ın benim adıma verdiği bir savaştaki yenilgisini...

Yağız'a beni bırakıp gittiği için her zaman kızmış, onu zor duruma düşürüp kalmaya zorlamıştım. Bunu yaparak onun hayatını riske attığımın farkında değildim. Ne kadar şımarıkmışım.

Yağız neden o bıçağı görünce yardım istememiş, bağırmamıştı? Şimdi bunu anlıyordum.

Telefonumdaki adam tarafından tehdit ediliyorum.

İlk mesaj o gece gelmiş, biz Yağız'la ayrıldıktan, ben babamın ölümüyle ilgili gerçekleri öğrendikten yaklaşık bir saat sonra. Uyumuş olduğum için mesajı ertesi günün sabahı görmüştüm.

Gerçekten çok romantik değil mi? Aşk insana neler yaptırıyor. Senin için hem ölürüm, hem de öldürürüm işte, bu kadar basit. Değil mi?

Bence değil.

Ben buna aşk değil saplantı derim. Aşk karşılıklı bir saplantı değil midir? Fakat tek taraflı olunca yalnızca rahatsız edici bir takıntıdan ibaret olur. Ben artık bizim hikayemizin tek taraflı fedakarlıklarla işlemesinden bıktım.

Koruyucu Melek~LeyyağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin