(Jaehyuk'un Anlatımıyla)
Lanet.
Gerçek bir şey miydi yoksa sadece efsanelerde olan uyduruk şeyler mi?
Hiçbir zaman lanet denilen şeye inanmamıştım. Büyüye bile. Hatta o kadar saçma geliyordu ki, biraz da annemin zoruyla küçükken Harry Potter okumayı bırak, izlememiştim bile.Şimdi bu olanlar beni delirtiyordu. Babam ilkokul arkadaşını burada bulmuş, fakat bir anda arkadaşı gözünün önünde acılar içinde ölmüştü.
Sonra ise o ölmüştü.
Babam ölmüştü.
Hem de buradaki birinci günümde.
"Ağlama Jae." Dedi Junkyu bana ağlamaklı bir sesle. Gözlerim dolmuştu fakat ağlamak istemiyordum. Hyunsuk da bana gözleri dolu bir şekilde bakıyordu. Sol gözümden bir yaş akınca koşarak bana geldi ve sarıldı. Ben sessizce ağlamaya başlamışken o travmatik bir şeyler hatırlamış olacak ki, hıçkırarak ağlıyordu. Jihoon bana travması olduğunu söyledi, bu yüzden ona sıkı sıkı sarıldım.
"Anneannem bana bunun lanet olduğunu söyledi." Dedi Doyoung. Anneannesi bu tür işler ve paranormal varlıklar, büyülerle ilgilenip sorunları veya cinayetleri çözüyordu. Yaşlı olsa bile anneannesi bu işler ile uğraşmaktan zevk alıyordu galiba. Kim böyle saçma bir şeyle uğraşırdı ki?
"Nasıl bir lanet bu?" Diye bağırdı Junghwan sinirle. Haruto Junghwan'ın sırtını sıvazladı sakinleşmesi için. Bunu fark eden çocuk derin bir nefes aldı.
"Onlar en son Asahi'nin evine gitti."
"Gitmeselermiş." Dedim sinirle. Bir yerin kötü veya "lanetli" olduğu konuşuluyorsa gidilmemelidir, değil mi? Sonuçta orası gerçekten büyülü ya da lanetli ise gerçekten tehlikelidir. Tehlikeden uzaklaşmak için ne yapmak gerekir?
Oraya gitmemek. Peki onlar ne yaptı?
Oraya gitti.
Burada yaşayan insanları anlamıyorum. Çok sinir bozucu ve saçma davranışları var.
"O çocuk gerçekten ya lanetli ya da başka bir şey ve bunu araştırmalıyız. Ayrıca o okulu da."
Bu sözü duyduğum an sesin sahibine baktım. Büyük bir ciddiyetle oturan Jihoon hiç de şaka yapıyormuşa benzemiyordu.
"Bu gerçekten tehlikeli olur Jihoon ağabey, böyle bir şeye kalkışmamak en iyisi." Dedi Jeongwoo ise. Hyunsuk çok ağladığı için omuzumda uyuyakalmıştı ve çok şirin duruyordu. Yarım yamalak ve buruk bir gülümsemeyle sağ gözümden akan yaşı sildim.
"Bu işe Hyunsuk ağabey de çok kızar. İşin ucunda ölüm var Jihoon ağabey."
"Size buralı olduğumu söylemiş miydim?" Diye sordu bir an.
Odadaki herkes şok olmuş bir şekilde bakıyordu. Burada biri kızıl veya kırmızı saçla doğduysa annesi büyücü ve güçlü bir cadıdır, demişti Junghwan bana.Jihoon'un kırmızı saçları bu algıya fazlası ile uyuyordu.
"Kahretsin, ciddi misin Hoon?" Dedi Junkyu sesini yükseleterek. Şok olmakla beraber daha çok, "Neden bize söylemedin?" havasındaydı bu cümle. Jihoon' da ben de bunu anlamıştık.
"Sakin olun, bana ve anneme bir şey olmaz. Babam da beni evlatlıktan reddettiğine göre sorun yok." Dedi gülerek. Hiç takmıyormuş gibi konuşması beni şok etmişti.
"Yani sen büyü yapabiliyor musun?" Dedi bir anda Junghwan. Haruto göz devirerek Junghwan'ın alnına vurdu.
"Tabii ki yapabilir salak! Hem ona lanet falan da işlemez."
"Asahi gerçekten lanetliyse benim onun laneti yüzünden ölmem mucizenin bile ötesinde. Tek bir şekilde beni lanetleyebilir, o da kendini öldürecek kadar büyü kullanırsa olur. Kendini öldürecek kadar güç harcayacak kadar salak biri ise yoktur." Diyerek açıklama yaptı bize.
"Wow..." Diyebildi Doyoung sadece. Biraz düşündükten sonra Jihoon'a muhtemelen beklediği cevabı verdim.
"Ben varım." Jihoon burukça gülümseyince bende ona aynı şekilde gülümsedim.
"Ben de varım." Dedi Doyoung.
"Bizi unuttunuz." Dedi el ele tutuşurken Hwan ile Woo. Junkyu onlara bir kahkaha patlatarak Haru ile taklitlerini yaptılar.
"Biz de!"
Mashiho gülümseyerek cevap verdi. "Ben boyunuzdan eksik kalabilirim ama yanınızdan asla eksik olmam." Dedi.
Bu sözüyle herkes güldü çünkü hepimizden daha kısaydı. Onun 165 boyunca olabileceğini düşündüm. Son olarak Hyunsuk ve Yedam kalmıştı, Hyunsuk ise uyuyordu. Yedam bize baktığında bizim onu beklediğimizi görüp güldü.
"Benim kabul etmeyeceğimi mi düşünüyorsunuz gerçekten? Çabuk o düşünceleri silin." Dedi ve Doyoung'a sarıldı. İyi arkadaş oldukları herhallerinden belliydi. Hatta Yedam'ın bu işi kabul edip başına iş açacak biri olduğunu sanmıyordum, bu işi kesinlikle Doyoung kabul ettiği için kabul etmişti. Bu düşüncelerimin içinde boğulurken camdan dışarı baktım. Hava yeterince kararmıştı.
"Benim eve gitmem lazım." Dedim telefondaki saate bakarak. Jihoon göz devirerek biraz düşündükten sonra elini uzattı bana.
"Anneni ara ve telefonu bana ver." Dedi, ne yapacağını biliyor gibiydi. Dediğini iki etmedim, yaptım. Telefon açıldığı gibi sesini temizledi.
"Merhaba, siz Jaehyuk'un annesiniz değil mi?" Diye sordu. Karşıdan annemin meraklı ve üzgün sesi geldi.
"Evet?"
"Hah, ben arkadaşı Park Jihoon, Jaehyuk şu an yanımızda. Çok ağladı, yorgun ve sizin eviniz de cenaze evi, zaten fazlasıyla üzgün. Hava da karardı, bugün bizde kalabilir mi?" Diye sordu.
Jihoon'u tanıdığım birkaç saatte hep sert, bazen şakacı ve sınırlı biri olarak tanımıştım ama şu an çok sakin, iyi, saygılı bir şekilde konuşuyordu. Bu beni şok etmişti. Junkyu şaşırdığımı fark edince sessizce gülerek omuzuma vurdu. Ben de onun omuzuna vurdum.
"Anlıyorum Jihoon. Tabii kalabilir." Dediğinde gülümsedi.
"Teşekkürler, başınız sağ olsun ablacığım." Dedi.
"Ablacığım mı, kahretsin, annem elli altı yaşında Hoon." Dedim fısıltı ile. Bana susmamı söyleyen bir işareti yaptı.
"Teşekkür ederim, iyi akşamlar."
"İyi akşamlar." Telefonu kapatıp bana verdiğinde pis pis sırıttı.
"Salak bu çocuk yemin ederim salak." Dedi Junkyu. Hafifçe kıkırdadık. Hatta sessizce kahkaha bile atmış olabiliriz.
O an Hyunsuk hyung uyandı. İşin kötü yanı Jihoon ona her şeyi baştan anlatmak zorunda kaldı tabii ki de. Hyunsuk hyung düşünceli gözüküyordu.
"Peki başımıza bir iş alırsak? Korkuyorum Hoonie." Dediğinde Jihoon kalktı ve soluna oturdu Hyunsuk hyungun. Ona sarıldı.
"Bebeğim, hiçbir şey olmayacak. Tabii ki ölüme gitmeyecek bu iş. Benim lanetim yok, ben lanetli değilim. Belli ki Asahi'nin ailesi kötü bir şey yapmış veya ona bir yerden bu lanet aktarılmış. Ayrıca o okuldan da şüpheleniyorum ve belki ölümlerin neden olduğunu buluruz. İstemeyen kimseyi tehlikeye atmayacak kadar zeki, bunu yapmayı isteyecek kadar garip bir insanım." Dedi Jihoon kararlılık ile.
Hyunsuk hyung biraz düşündü ve kısa süreli bir sessizlik sonunda cevabını verdi.
"Kabul ediyorum."
Nasıldı? Beğendiniz mi?
Sizce bu işin sonu nereye gidecek?
Acaba gerçekten Jihoon'un dediği gibi mi olacak? Yol ölüme kadar gidecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ormanın Ardındaki Siyah Ev Serisi
Paranormal"O, yeni okulunun ilk gününde delirdi ve bir daha da evden çıkmadı. Bazıları onun hayalet, bazıları ise onun lanetli olduğunu söylüyor." Uyarı!!! Bu kitapta parçalama, büyü, lanet, paranormal olaylar, kan, ölüm, ceset vardır. Hassas olanların okuma...