2.Kitap 1.Bölüm: Polis

21 4 0
                                    

Uyarı!
Bu kitapta kan, şiddet, parçalanma, yasa dışı işler, olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar, ceset, cinayet, lanet, büyü, şeytan çağırma, illüminati ve paranormal olaylar veya varlıklar gibi korkunç ve tetikleyici unsurlar vardır. Hassas olanların okuması önerilmez.







Grup, şok içinde televizyona bakarken ortam adeta bir buz gibi soğumuştu. Ne yapacaklarını, nasıl tepki vereceklerini, ne düşüneceklerini bilmiyorlardı. Sanki birileri düşünme ve tepki verme yeteneklerini ellerinden almıştı. Bir heykelcesine şok içinde duruyordu çocuklar.

"Oha..." Deyiverdi birden Mashiho. Tüm herkes Mashiho'nun bu sesiyle bile kendine gelememişti. Junkyu Mashiho'ya baktı durumun gerçek mi yoksa rüya mı olduğunu anlamak için. Mashiho ise ona gerçek olduğunu söylemek istercesine baktı. Bakışlarıyla anlaşan bu ikili daha sonra ne yapacaklarını düşünmeye başladılar.

"Altı yüz altmış altı etti." Dedi Jihoon sert ve bozulmuş bir sesle. "Bu kadar da tesadüf olamaz herhalde."

Zaten gelişen olaylardan dolayı artık kimse birisine güvenmiyor, birbirini yalnız bırakmıyor ve tesadüfe inanmıyordu. Bunların hiçbiri tesadüf değildi, bu kadar şey asla tesadüf olamazdı ve yanlışlıkla veya bilmeden de yapılamazdı. Bu kadar genç bir müdürün diğer müdürler gibi kanlar içerisinde odasında bulunması ne ile açıklanabilirdi ki? Bunun bir açıklaması yoktu. Yeni müdür evli değildi ve çocuğu yoktu.

Haliyle...

onu öldürüp yerine geçecek kimse de yoktu.

"Bu çok korkunç." Dedi Hyunsuk.

"Bence de." Dedi Doyoung ise. Titrek bir nefes aldığında Junghwan ona sarıldı. Grup daha yaşadığı şoku atlatamamışken, sessizliğin ortasında kapı çaldı.

Her ne kadar soğukkanlı davranmaya çalışsalar da bunu yapmak zordu. Hepsi kapının sesiyle birlikte kendilerine gelmişlerdi ama korkunun yakıcı tehdidi, hepsini kontrol altına almıştı. Bazıları ne yapacaklarını düşünüyor, bazıları soğuk soğuk terliyor, bazıları ölümü bekler gibi rahat rahat oturuyordu ve onlardan biri de Asahi'ydi. Hiç umurunda değilmiş gibi oturuyor, yine de beyninde bir şeyleri kurcalıyordu. Çalan kapı onu korkutmamıştı, kriz anlarında her şey olabilirdi ve onun için kriz anlarında aşırı korkulan şeyler genellikle o kadar korkuyu hak eden bir şey olmazlardı.

Jihoon fısıltıyla diğerlerine sessiz olmalarını ve televizyonu kapatmalarını işaret etti ve yavaş adımlarla kapıya ilerledi. Gelenin polis olmasını bekliyordu, çünkü nedense onları, özellikle Jihoon'u baş şüpheli ilan eden bir polis vardı. Kapı deliğinden kimin geldiğine baktı.

Bomboştu.

Bunun üzerinde Jihoon, kapıyı açtı. Dışarıda hiçbir şey görmemesi ile ürkse de olaya pozitif bakmaya çalışarak bunu kasabanın yaramaz çocuklarından birinin yaptığını düşündü. Tam kapıyı kapatacakken yerde bir kâğıt parçası gördü.

Bu bir mektuptu.

"Tanrım..." Dedi korkuyla Jihoon. "bu da ne?"

Her ne kadar almak istemese de eli beynini dinlemeden mektubu aldı ve kapıyı kapattı. Jihoon stersle içeriye gelip diğerlerine bu mektubu gösterdi. Bu durumdan diğerlerinin de Jihoon gibi rahatsızlık olduğu açıktı, kimse o kâğıdı açıp okumak istemiyordu. Hatta Junkyu'ya kalsa uğursuzluk getirebilecek saçma bir şey olduğu ve yakmaları gerektiğini düşünüyordu. Olaya onun tarafından bakarsak gerçekten haklıydı ama mektubun içinde önemli şeyler yazma olasılığı yüksekti.

"Bence bunu polislere verelim." Dedi Yoshi. Açıkçası uğraşmak istemiyordu, her ne kadar mektubu merak etse de. Belki çok önemli bir şey olabilirdi, fakat belki de içi bomboştu. İşin peşinden gitmeleri ve olayları araştırmaları için verilmiş bir mektuba benziyordu. Çünkü kime bir olaydan vazgeçmiş ve yetkililere bırakmış olduğu zaman bir mektup gelirdi ki? Hem de kapıyı tıklayıp kaçarak o mektubu bıraktıysa... kesinlikle onların meraklanıp mektubu açacağını biliyordu.

Onları tanıyordu.

Sanki uzun zamandır onları gözlemliyor gibiydi.

Ayrıca polislere vermek de büyük risk olabilirdi. Onları suçlayan, belki de her şeyi onların planladığını veya kafalarında kurduklarını söyleyen bir not olabilirdi. Bu ihtimal yüzünden polislere veremezlerdi. Bu çok büyük risk olmasıyla birlikte hayatlarını da mahvedebilirdi.

"Bence ilk açıp bakalım çünkü merak ediyorum. Ayrıca boş çıkma ihtimali de var. Belki sadece bir şakadır."

"Açıkçası başımıza gelen şeylerden dolayı artık hiçbir şeyin şaka veya tesadüf olmadığına inanmaya başladım." Diye itiraf etti Mashiho. Korkuyordu.

"Paranoyaklaştın ağabey." Dedi Haruto. Amacı şaka yapmaktı fakat Mashiho'nun bakışlarıyla karşılaşınca tam da dediği şeyi yaptı.

"Kapa çeneni Haru."

"Hadi açalım." Dedi Jihoon. Sonra geldi, yerine oturdu ve ortada olan masada bu mektubu açmaya başladı. Mektupta yazanlar tüyler ürpeticiydi.

"İşim bitmedi."

Jihoon bunu okuduğunda herkes bir anda suspus oldu.

Bir cümle, iki kelime, on bir harf.

Nasıl bu kadar korkunç olabilirdi, en fazla ne kadar korkunç olabilirdi ki?

Herhangi bir cümle, asla bu kadar korkunç olamazdı. Hatta bunu normal bir insandan duysanız  yüzde yüz ihtimal yoğun olduğunu düşünürdünüz. Belki de çoğu kişi günde fazla insandan bunu duyuyor olabilirdi ama... bu cümleyi bir mektupla alsanız ve o sıralar paranormal olaylar yaşamış olsanız korkmaz mıydınız?

Onlar korktu.

Korkmakta da haklıydılar.

"Ne işi bitmedi? Hâlâ ne işi var bizimle?" Dedi Asahi. Bıkmış görünüyordu, ayrıca sinirlenmişti de. Travmalarını biraz atlatmak hiç olmazsa onların üstünden biraz zaman geçmesini istiyordu. Yorgunluğunun biraz olsun bitmesinin, kaostan biraz olsun uzak kalmanın hasretini yaşıyordu. Sinirli tepkisinin tam tersine kasvetli, yorgun bir hava yaratıyordu.

"Bilemiyorum." Dedi Jihoon. Dalgın gibiydi, hatta düşünceleri bir okyanus olmuştu ve Jihoon da orada boğuluyor gibiydi. Düşüncelerini düzene sokmak, mantıklı düşünmek istiyordu. Düşüncelerine odaklanırken ise etrafında konuşulanları duymuyordu, sanki farklı bir dünyada gibiydi.

"Bizimle ne işi olabilir ki?" Dedi Hyunsuk sinirle kalkarken. Aklı almıyordu, sonunda her şeyin tam bittiğine inanırken gelen not, onu sinirlendirmişti. Çünkü o, bu işlerden elini ayağını çekmişti ve asla uğraşmak istemiyordu. Diğerleri de uğraşmak istemiyordu ama Hyunsuk'un aksine onlara cazip gelen şey bu olay değil, meraktı.

Merak duygusu onları sarıp sarmalıyor, kafalarını karıştırıyor ve kötümser düşünceleri kenara atarak işe odaklandırıyordu. Araştırma isteğini artırıyor ve onlara bu işin peşinden gitmelerini fısıldıyordu.

Kapı çaldı.

"Aç kapıyı, polis!"














Nasıldı? Beğendiniz mi?

Hemen olaylı başladık. Meraklandırmasını sevdiniz mi?

İlk bölüm nasıldı? Biraz kısaydı biliyorum, daha uzun tutmaya çalışacağım🫡

Sizce polis neden gelmiş olabilir?

Mektubu bırakan kim dersiniz? Teorileri alayım!

Sizi çoooookkk seviyorum, oy atmayı, dikkatli okumayı ve yorum yazmayı unutmayınnnn💗 Eleştiri yapacaksanız ise hiççç çekinmeyin❤️‍🩹🫰🏻

(914 Kelime)

Ormanın Ardındaki Siyah Ev SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin