"O ses de neydi?" Diye korkuyla söylendi Jihoon. Asahi sakinleşmek ister gibi derin bir nefes aldı.
"Şeytan kendisinden bahsedilince orada olurmuş."
"Ne şeytanı Asahi?"
"Sakin ol Jihoon, Hikaru o, Hikaru."
"Ciddi misin?"
"Evet, konuşabilirsin. Kırmızı gözleriyle bakıyordur bir yerden gerçi de... Saniyesinde fark edebilecek kadar usta olmadım."
"B-bu normal değil Asahi."
"Benim için normal. Geceleri bazen beni bazen Yoshi'yi korkutuyor. Sizi korkutmak istemiyordur büyük ihtimal. Çünkü sizi seviyor. Ben de bu işin içine girersem beni de sevecek, Yoshi'yi de. Ama istemiyorum. Zor kaçtım. Zor kaçtık."
Jihoon Asahi'nin bu sözleri üzerine biraz düşündü.
"Neden istemiyorsun?" Diye sordu sonra ise.
"Güvenmiyorum. Hepiniz oradan olabilirsiniz."
"Gerçek sebebini söyle." Dedi kararlılıkla Jihoon. Asahi daha da uzatmak istemediği için açıkladı.
"Korkuyorum. Oradan kaçtıktan sonra hayatım kötüleşti. Lanetlendim. Normal bir hayatım yok. Başınıza dert almadan ya bu işin peşini bırakın ya da beni unutun lütfen."
O sırada bir çığlık sesi geldi. Bir kız çığlık sesi.
"Ya da işe devam edin. Hikaru kızdı." Deyince Jihoon sadece bir anlığına sırıttı. Sonrasında Asahi'ye sordu.
"O nerede yaşıyor?"
"Genellikle sabahları gezip tozuyor, size bakıyor, milleti ve özellikle bizi korkutuyor, geceleri de ağlayıp bizi rahatsız ediyor. Ya da Granny veya Samara gibi yanımıza gelip bizi korkutmaya çalışıyor."
"Ve ciddi ciddi buna alıştınız mı?"
"Evet." Hikaru'dan tekrar ses geldi.
"Lütfennn." İkisi de bu yalvarışa ilk sessiz kaldı.
"Kardeşin bile istiyor."
"Ama ben istemiyorum. Başınız derde girer."
O sırada kapıdan biri geldi.
"Zaten derde girmedi mi?" Diye sordu. Jihoon oraya bakınca Yoshi'nin olduğunu fark etti. Sarı saçlarıyla mutfakta bir şeyler yapıyordu. Jihoon ona ilk bakınca gözleri dolmuştu ama sonra bunu kontrol altına alabilmişti.
Aslında aynı durum Yoshi'de de vardı. Jihoon'un sesini duyduğundan beri çok üzgündü ve gözleri dolu doluydu. Umursamıyormuş gibi yapmaya çalışıyordu.
"Lütfen, Hikaru'yu sevmiyorsan adalet için." Dedi Jihoon. Yoshi'nin elleri bir anlığına titredi. Bu teklifi Asahi kabul ederse bu, Junghwan ile yüzleşmek demekti. Ve diğerleriyle de.
"Gerçekten kabul edemem. Aileleriniz de istemez."
"Hadi ama, herkes ortak evde yaşıyor. On kişiyiz, hepimiz erkeğiz, aileler yok. Mahallenin girişlerine doğru ev, yani neredeyse kimse yok. Birkaç bakkal var o kadar. Onlar da iyi adamlardır. Yoshi ile siz gelseniz, hep birlikte çalışsak..."
Asahi yardım dilenir gibi Yoshi'ye baktı. Yoshi dudaklarını büzdü. Ne yapsa bilemiyordu. Sonunda kahve yapıp getirdi.
"Konuşurken içersiniz."
"Sende otursana." Dedi Jihoon ona. Yoshi arkası dönükken korkarak yutkunup yanlarına oturdu.
"Kabul ederseniz sizi esaretten kurtarmış olacağız. Mantıklı olun." Dedi Jihoon. Birbirlerine baktılar. Başka seçenekleri kalmamış gibi görünüyordu. O sırada Hikaru devreye girdi.
"Hadi ama, yeter ya. Yemeyecekler sizi, ama kabul etmezseniz ben sizi yiyeceğim!"
"Çığlık atma kulağımın dibinde pis hayalet!"
"Kardeşinim ben senin salak!"
Abi kardeş kavgasından sonra Asahi derin bir nefes aldı."Kabul ediyoruz." Yoshi itiraz edecekken Aşağı onu tek bir el hareketiyle susturdu. Yoshi'de deli gibi istiyordu diğerlerini görmeyi, nasıl büyümüşlerdj nasıl olmuşlardı bilmiyordu ve onları çok özlüyordu. Tek sorun Yoshi'nin utanmasıydı. Sanki kendisi terk edip gitmiş gibi suçlu hissediyordu. Junghwan ile görüşme meselesi ise bir taraftan çok büyük bir felaket, başka bir taraftan dünyanın en güzel şeyiydi.
"O zaman hadi gelin, sizi bizimkiler ile tanıştırma vakti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ormanın Ardındaki Siyah Ev Serisi
Paranormal"O, yeni okulunun ilk gününde delirdi ve bir daha da evden çıkmadı. Bazıları onun hayalet, bazıları ise onun lanetli olduğunu söylüyor." Uyarı!!! Bu kitapta parçalama, büyü, lanet, paranormal olaylar, kan, ölüm, ceset vardır. Hassas olanların okuma...