Jihoon'un bembeyaz olduğunu gören Hyunsuk durdu ve şaşkınlıkla baktı sevgilisine. Neden böyle olmuştu?
Hemen yandan bir bardak su verdi Jihoon'a.
"İyi misin?" Diye sordu. Jihoon afallamış bir şekilde, "Yok, iyiyim... Biraz korktum da, o kadar."
Hyunsuk, sevgilisinin yalanına kanmadı. Sadece korkması onu bembeyaz yapmazdı. Tam bir daha soracakken Jihoon onu el hareketiyle durdurdu.
"Önemli bir şey. Biraz da çocuklarımız gelsin yanına, seni özlediler, 'Hyungumuzu özledik.' deyip duruyorlardı. Hemen geleceğim, tamam mı sevgilim?" Diye sordu Jihoon. Hyunsuk anlamasa bile başını salladı, ama kesinlikle hastaneden çıktığında hesabını soracaktı.
Jihoon telaş ve hızla Hyunsuk'un yanından ayrılıp diğerlerine onun yanına gidebileceğini söyledi. Diğerleri sevinçle Hyunglarının yanına koştular ve kapı kapandı. Jihoon ise Yoshi ve Asahi ile konuşmak için bahçeye çıktı.
Jihoon hızlıca olanları anlattı ve son bir soru sordu. "Kardeşinin yanında neden bir adam dolaştığını söylememiştin."
Asahi stresle bir nefes aldı.
"Kardeşimin bir adam tarafından öldürüldüğünü biliyorsun. Fakat o adam kardeşim yüzünden ölmüştü. Bunu anlatmamıştım. Kardeşim de dövülmeden önce kendi hapını adamın suyuna atmış. Kardeşimin hapını da babaannem zor durumda kalırsa diye hazırlamıştı, zehirli bir büyücü şeysiydi yani. Adam ölmüş.
Adam da zehirle birlikte acı çekerken kardeşime, ruhunu rahat bırakmayacağını söylemiş. Okul ve okulun yakınlardında dolaşırken yanına geliyordu. Kardeşim anlattı bana da. Neden sordun? Bir sorun mu var?"
Jihoon söylemek ile söylememek arasında kaldı, tereddüt etti. Bu tereddüt, gereksiz bir gerginlik ve stres dolu bir ortamı beraberinde getirdi. Uzun sürelik bir sessizlikten sonra Jihoon söylemeye karar verdi.
"Hyunsuk kırmızı gözlü biri ve yanımda bir adam gördüğünü söyledi. Daha onu döven kişi onun kanıyla onun koluna yan yana iki yuvalar çizmiş. Göz gibi."
Asahi ile Yoshi stres, gerginlik ve korku içinde birbirlerine bakındılar. Ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini bilmiyorlardı çünkü bu bir tür büyü olabilirdi, okulu araştırmanın yanında bu hiç de hoş veya iyi bir şey olmazdı. Hyunsuk'a büyü yapılması demek içlerinden birinin kendini feda etmesi demekti. Gerçi Jihoon ve Asahi büyücüydü fakat onların bile bunun ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
Jihoon eliyle "Bir dakika." işareti yapıp arka bahçeye gitti. Telefonunu çıkardı ve rehberinden Junkyu'yu buldu.
"Junkyu, ne yapıyorsunuz?" Diye sordu telefon açılır açılmaz.
"Hyung, bu aralar bir garipsin ama... Hyunsuk Hyung ile sohbet ediyorduk, ne oldu?"
"Biz gidiyoruz eve, araştırma yapmak için. Hyunsuk birkaç saate taburcu olur, onunla beraber gelirsiniz siz, tamam mı?"
Junkyu karşıdan ofladı. "Tamam Hyung."
Ve telefon kapandı. Junkyu gizli kapaklı işlerden nefret ederdi. Jihoon'da bunu biliyordu fakat bunu yapmalılardı, yoksa hiçbir şey öğrenemeyeceklerdi.
"Asahi, Yoshi, gelin biz gidiyoruz. Araştırma yapacağız."
"Evde mi?" Diye sordu Asahi.
"Sayılır. Beni takip edin." Dedi Jihoon ise.
Eve geldiklerinde çatı katına çıktılar. Çatı katında sadece iki-üç oda vardı ve bunlar küçük odalardı.
İkisi de etrafa buraya neden geldiklerini sorgulayan bakışlar atarken Jihoon derin bir nefes alarak, "Beni takip edin, yaklaştık." dedi.
Bir odanın önüne geldiler fakat odaya girmediler. Jihoon odanın sağındaki büyük boşluğa bir şeyler yaptı, şifre girdi ve oradan bir kapı çıktı. Kapıyı açtığında içeride onları şok eden bir şey gördüler.
"Neresi burası, kara büyü odası falan mı?" Dedi Asahi. Jihoon sırıtarak göz devirdi.
"Böylesine büyük ve gizli bir odayı kara büyü için kullanacak kadar salak değilim. Gerçi kara büyü için de kullanıyorum ama daha önemli şeyler var burada. Kitaplar var."
Yoshi odaya şaskınlıkla bakarken konuştu, "Hyung, bunlar dedenden kalmıştı değil mi?" diye sordu.
Jihoon Yoshi böyle konuşunca içi gitti, hâlâ biraz olsun peltek konuşuyordu çünkü. Onu omzunun altına alıp, "Doğru hatırlıyorsun Nori." dedi. Çocuk onun yanında biraz daha kısa kalıyordu.
Asahi yarım yamalak gülümsedi. "Dedende büyücüydü ve kimse bilmesin diye bu odayı kullandı. Sana da yadigâr kaldı anlaşılan. Açıkçası tozlu ve eski de olsa gerçekten en işe yarayan kitaplar net eski kitaplardır. Şimdi doğru düzgün kitap bile yok. Varsa yoksa din, iman. İmanları da iman olsa, onu bile doğru dürüst uygulamıyorlar." Dedi.
Jihoon, Asahi'nin son cümlelerinde ki haklılığı, kini ve öfkeyi fark edince sırtını sıvazladı.
"Aşırı haklısın. Hadi başlayalım." Dedi ve gizli odanın kapısını kapatıp büyücülük ve sembollerle ilgili kitapları alıp karıştırmaya başladılar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yorucu geçen iki saatin sonunda Asahi zaferle tek elini kaldırdı. Ardından, "Galiba buldum!" dedi mutlulukla. O da gülümseyebiliyordu artık. Aşırı sert bakmıyordu. Gerçi hâlâ başkalarına karşı böyleydi.
"Ciddi misin?" Jihoon inanamaz sözlerini söylediğinde Asahi gösterdi. Aynı Hyunsuk'un kolundakiler gibiydi. Buldukları için mutlulardı fakat açıklamayı okuyunca şok oldular.
"El bileği veya kola çizilen iki kırmızı yuvarlak ya da göz: 1823 yılı Wisconsin'inde ortaya çıkan bir kâhin tarafından kullanılmış ve kötülüğün simgesi olarak isimlendirilmiştir. Bu simge ilerleyen yıllarda ölümcül uyarı, ölüm, paranormal olayları nitelendirmiştir. Şimdi ki büyücü, kâhin veya cadılar bu simgeyi özellikle ölüm, ölümcül uyarı ve kötülük olarak kullanmaktadır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ormanın Ardındaki Siyah Ev Serisi
Paranormal"O, yeni okulunun ilk gününde delirdi ve bir daha da evden çıkmadı. Bazıları onun hayalet, bazıları ise onun lanetli olduğunu söylüyor." Uyarı!!! Bu kitapta parçalama, büyü, lanet, paranormal olaylar, kan, ölüm, ceset vardır. Hassas olanların okuma...