Uyandığımda, başım halen Kayra'nın kucağındaydı.Yalnız bir eli saçlarımdaydı.
Amk ben ölüyomDiğer koluna başını yaslamış uyuyordu o da.
Gözlerini açtı birden. O açınca bende aynı şekil kapattım."Beni mi izliyordun sen?"
Gözlerimi açtım
"Evet"
Gülümsedi,
Tatlı bi gülümsemeydi ama.
Burnuma duman kokuları ilişti sonra.
Anında ayağa kalktım.Kayra beni takip edip ayağa kalktı. Parmaklıklara doğru yürüyünce daha da yoğun aldım o kokuyu.
Kayra yanıma uçtu anında.
Koşuşturma sesleri de çıktı.Birden Eray parmaklıkları açıp kolumdan tuttu
"Yürüyün"
Koşmaya başlayınca hızına yetişmeye çalışıp
"Ulan ne oluyor"
Koşarken cevap verdi.
"Sebebi belirsiz yangın."
Farklı bir yerden çıkmıştık.
Beyaz bir arabanın kapısını açıp beni içeri itti"Bekle burda ben geri gelirim"
Kapıyı kapatıp uçarak ayrıldı
.
.
Akşam olmuştu amk akşamı bırak, sabaha geliyordu.Çok şükür Eray elinde dosyalarla gelip sürücü koltuğuna oturunca başımı ona doğru çevirdim
"Poliscim be sabah oldu"
Koltuğunu ayarlarken,
"Ölüler, kaçaklar ve kayıplar var"
"Denis hangi gruba giriyor?"Arabayı çalıştırdı.
"Denis revirdeydi. Ama sanırsam, daha bulamadılar onu."
"Ne diyorsun lan sen beni geri götür hemen"
Başını iki yana salladı
"Olmaz"
"Nasıl olmaz"
"Bak Bulut seni anlıyorum Rüzgar da kayıp hala"Kaşlarımı çattım,
"Ulan şerefsiz biz nereye gidiyoruz o zaman "
"Bir süre başka biryerde kalacaksın seni oraya götürüp geri dönmem lazım"
Arabayı yana çekti.
Ve bakışlarını bana çevirdi"Uzat bileklerini"
Sinirle derin bir nefes çekip verdim
Ve ellerimi uzattım.Arka cebinden çıkardığı kelepçeleri taktı bir çırpıda.
Arabayı tekrar çalıştırdı.
"Devrim çıktı mı"
"Çıktı"
"Tunay?"
"Evet"
"Poyraz?"Kaşlarını çattı
"Hayır görmedim"
"Peki Carla?"Başını salladı
"Üst kat penceresinden atladı"
"Ervin?"
"Evet"
"Peki kayra?"
"Görmedim üzgünüm"Başımı pencereye yasladım
"Yılda bir yangın çıktı ve bu yangın benim kardeşimi buldu öyle mi? Dünya bana oynuyor herhalde"
"Peki bay savaş tanrısı?"
Gözlerini yoldan ayırmadan kaşlarını çattı
"Kim?.. Ha Arez"
.
"Ben onuda görmedim"Aramızda geçen uzun bir sessizlikten sonra uzun ve geniş bir binanın güvenliğinden geçip durdu.
Telefonunu çıkarıp bir numara çevirdi
"Efendim, Bulut'u getirdim"
Telefonu kapatıp bana çevirdi mavilerini
"İn hadi"
Kelepçeleri kaldırdım,
"Nasıl?"
İnip kapımı açtı hiçbir şey söylemeden.
İndim. İndiğim anda Eray kelepçelerin zincirinden hayvan gibi tuttu."Oha oha yavaş kaçmıyoruz zaten "
"Senle alakası yok buranın güvenliği çok sıkı ve teknolojisi muhteşem."Başımı yere doğru indirdim.
Aradan yaklaşık yirmi dakika geçti ve adım seslerini duyabiliyordum."Amirim"
Dedi Eray.
Dosyaların sesini duydum,"Nakledilme sebebi?"
"Yangın."
"Anlayamadım?"
"Getirdiğimiz hapishanede sebebi belirsiz bir yangın çıktı."Küçük bir sessizlik oldu, ki bu Eray'ın 'amiri' nin yalnızca siyah kıyafetini ve sargı bezleriyle sarılmış sol kolunu görebiliyordum birde etrafta izleniyormuşum rahatsızlığı vardı.
"Amirim, gözlere takıntılı birisi"
Bu cümle beni çok sinirlendirmişti. Beni olduğumdan kötü gösteren bir cümle bu.
Ki benimki takıntı değildi. Yalnızca gözlerin yalan söylemeyen tek organımız olduğunu düşünüyorum. Duygular gözlerden okunabilir bence.
Takıntı nedir ki? Neden satılık bir malmışım gibi hissediyorum?
Kaşlarımı daha fazla çattım, nefeslerim hızlandı ve başımı hafif kaldırdım.
"BENİMLE HAYVAN MIŞIM GİBİ KONUŞMA ERAY"
.
.
_________
Bulut'u seviyorum olm ☁️ 🌊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boş Kafes (bxb)
Teen FictionRenk pigmentleri bozuk bir çocuğun yaşadıkları anlatılır. -kırmızı göz ve mavi saçla toplum içinde 'katil şirin' yada 'vampir' olarak çağırılırdı. Ara sokaklarda dolaşır, herkes ondan korkardı. Korkulacak birşey yoktu aslında. Masumlara dokunmaz...