29.

88 5 3
                                    

"Eray söyle artık."
"Hastanede yoğun bakımdalar. Ağır yaralı ikiside."
"Ne demek-"

Kafasını kaşıdı. Ahh buruk bir parçam daha uyandı. Kardeş için endişelenince böyle hissediliyormuş.

"Yanına gitmek istiyorum."
"Olmaz."
"Eray."
"İznin yok Bulut."

Birden aklıma gelen şeyle gözlerimi fal taşı gibi açtım

"Eray. Ya Kayra?"
"O.. Kayra.. hah albino olan. Onun durumu biraz ciddi. Ağır yaralı. Yoğun bakımda. Devrim'de aynı şekilde."

Yere eğilip ellerimle yüzümü kapattım.

"Ha- amirim. Burda olduğunuzu fark etmemişim."

Ayağa kalktım.

"Eray. Tanıştırayım. Bu Alaz yada Prens yada senin amirin.  Benim de küçük kardeşim."

Şaşırarak yüzüme baktı

"Kardeşin mi?"

"Hı evet. Beyenemedin mi? Bulut abi bu sana kötü davranmıyor değil mi? Astırayımmı?"

  Eray elini kaldırdı

"Evet. Benzerliğinizi görebiliyorum. Ama üçünüz aynı zamanda çok farklısınız. Gerçi amirim Alex beye benziyor amaa.. Denis apayrı bir dünya. Gerçi Denis le göz yapınız çok benziyor. İkinizin gözlleri de çok... güzel."

Way. Ben garip hissettim.

"Aslındaaaa bu c41 den önce Denis le ben çok benzerdik. Şey.. benimde saçlarım sarıydı.. onunki gibi.. hatta revirde ona baktığım zaman kendi yüzümü gördüm. Eski ben'i."

Yere doğru baktı.

"Anlıyorum.. ama gitmemiz gerek Bulut."
"Nereye?"
"Yan şehirdeki hapishaneye nakil oldun."
"Asla. Asla gitmem."
"Zorlaştırma."
Aklıma gelen fikirle gülümsedim

"Öyle olsun."
.
.
Birkaç dakika sonra ormana bakan bahçedeydik .

Elimde kelepçeler. Şu yeşil adam, mavili yakışıklı ve siyah incili önümüzdeydi. Eray siyah inciliyle konuşuyor.

Bunu ve hızımı fırsat bilip. Hızlıca Eray'ın elinden kurtulup orman yokuna doğru koştum. Arkamdan tek duyduğum ses,

"SAFİR! Git!"

Tamam. Sorun yoktur umarı..- sıçayım. Bu nasıl bir orman!  Dipdibe yapışık gibi dikilmiş ağaçlar.. ağaçlarda belli aralıklarda kurulmuş lambalar.. belli bir sıra dikilen ağaçlardan sonra küçük boşluklar ve devam eden ağaç sıraları.

  Labirent lan bu! Gördüğüm ilk çıkıştan girip farklı yönlere saptım.
Hasiktir.

Nasıl çıkışı olmayan bir ormana girerim? Hayır. Mutlaka bir çıkışı olmalı. Ama yan tarafımdaki ağaç sırasının arkasından hışırtı sesleri geliyor.

O mavili yakışıklı beni bulmadan çıkmam lazım burdan.

Yaklaşık beş on dakika koşturduktan sonra normalden daha uzun bir bölüme geldim. Çıkışı buldum galiba-

Orda birşey var. Orda. En sonda.
Yada yok. O kadar karanlıkki anlayamıyorum.

"Sen canlı mısın?"

Soracak daha mantıklı bir soru bulamayınca birkaç adım ilerledim ve o da aynısını yaptı.

"Sen... ayna mı lan bu!"

Şaşırtmak için ayna mı koymuşlardı acaba?

Işıklar benim olduğum taraftan yanmaya başlayınca birden gelen ışıkla gözlerimi kıstım.

Gözlerimi alıştırıp tamamen açtığım zaman o ruhsuz ama yakışıklı ve gözleri mükemmel olan askeri gördüm.
Gece yarısı siyahı ve laciverte kaçan saçları vardı.

"Sen..? Şu.. soğukkanlı yakışıklı olansın. Safir'di ismin."

"Kaçman anlamsızdı Bulut."

Kaçmakmı? Heh! Dudağımı büktüm ve omuz silktim.

"Kaçmıyorum. Keşfediyorum!"
"Gidiyoruz Bulut."
"Yoo"
.
.
.
____________

Şimdi, söyleyeceğim birkaç şey var. Biri,

Bu bölümü Safir'in ağzından okumak ve spoi isterseniz, Safir adlı kitabımın 55. Bölümüne bakabilirsiniz.

Yorumlarınızı eksik bırakmayın :) sizi seviyorum 🫶🏻

Ya bana Bulutu kiminle birleştireceğime dair bi iki fikir verin cidden ben bile bilmiyorm bulutu ben bile hala çözemedim ;-;

Birde sınav haftasındayım o yüzden bir hafta kadar bölüm gelmeyebilir ama gelebilir de

Boş Kafes (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin