Kelepçeli bir şekilde bir arabanın arka koltuğunda uyandım.
Kaşlarımı çattım ve önde oturan bedeni dikiz aynasından gördüm.
"Eray?"
"Söyle."
"Kardeşimden bir haber varmı?"
"Hayır ama seni oraya götürüyorum. Yani oraya varınca canın acıyormuş gibi davran da şüphelenmesinler."
"Varya adamın dibisin ha."
"Hm."
"Bi dk trip mi yiyorum şuan?"
"Yo"
"Belli belli. Hayır neden ki?"
"Belkide bütün askeriyenin birde çok önemli bir komutanın önünde beni 3 defa yere serdiğindendir."Ha. Doğru. Sırtımı yaslayarak oturdum.
"Ha- evet. Yaptım değil mi?"
Hastanenin otoparkına park etti.
Ve arabadan çıkıp kapımı açtı."Bu sayede benim mahkumlar güvenilmezdir tezim doğru çıktı."
Kaşlarımı çatıp arabadan çıktım ve o arkamdan kapıyı kapatır kapatmaz yakasından yakaladığım gibi onu arabanın kenarına yaslayıp dibine kadar girdim.
"Kimseye güvenmemeyi sana öğretmediler mi Eray'cım? Bunu küçük yaşta öğrendim. Biri geldi, elimden tuttu ve bana güven verdi. Sonra ne mi oldu? Sırtımdan bıçaklandım. O biri bana dokunmaya çalıştı. O biri kim biliyor musun? Sizin üst rütbelilerden biri. Polise bile güvenemiyorum. Asıl mahkum sensin Eray. O pis o aşağılık adamlar için çalışıyorsun. Benden şüphe ettiğini biliyorum ama söylediğim herşey bir gün soğru çıkacak. Bay kukla."
Gözlerini gözlerimden çekti,
"Sana inanmıyorum. Ama biraz daha yaklaşırsan ırzıma gireceksin."
"Söyleyecek havalı birşey bulamadım ama eğer ilişkimiz olsaydı,"
Kulağına yaklaştım,
"Uke sen olurdun."
Karnımdan itti beni.
"Artık daha da az güveniyorum. Irzıma girmek istiyor gibisin."
Dudağımı büküp başımı çevirdim
"Belki."
Kelepçelerden tutup hastaneye geçti. Ve asansöre doğru ilerledi. Asansöre bindiğimiz zaman arkamızdan bir baba ve kızı bindi. Kapılar kapanmadan kızda birşey dikkatimi çekti. O benim gibiydi.
Saçları kıvırcık, diplerinden mavileşmeye başlamıştı.
Gözlerini bana çevirdi,
Tek gözü kırmızı diğeri kahverengiydi."Abi, neden öyle bakıyorsun?"
Sonra babasına döndü,
"Baba, sana bana cadı gibi bakacaklar demiştim."
"Hayır hayır, cadıymışsın gibi bakmıyorum. Hastalığını biliyorum, bendede var."
"Vay!"
"Mavi sana çok yakışmış. Bulut ben, senin ismin ne?"
"İsmini sevdim. Benimki de Nilda."
"Seninki daha güzelmiş."Asansör açılınca girmeden bahçeden kopardığım çiçeği ona verdim.
"Sağol Bulut abi. Sana da mavi çok yakışmış. Harika görünüyorsun."
Gülümsedim. Gerçi babası kelepçeleri görünce kızını biraz kendi tarafına çekmişti ama olsun.
"Teşekkür ederim Nilda. Kendine iyi bak olur mu?"
Babasına çevirdim bakışlarımı,
"Ona iyi bakın lütfen. Geçirdiği hastalığın zorluğunu ancak öyleyseniz anlayabiliyorsunuz."
Asansörden çıkıp koridorda yürümeye başladık.
"Çocuklarla iyi anlaşıyorsun."
"Yapalımmı bir tane?"
Delici bakışlarını bana çevirdi, bende gülümseyip göz kırptım."Bir gün çıldırtacaksın beni."
Önüne dönüp yürümeye devam etti ve bir odanın karşısında durdu.
Eh işte burası.
.
.
.
________________________Nilda yı o kadar içten ekledim ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boş Kafes (bxb)
Fiksi RemajaRenk pigmentleri bozuk bir çocuğun yaşadıkları anlatılır. -kırmızı göz ve mavi saçla toplum içinde 'katil şirin' yada 'vampir' olarak çağırılırdı. Ara sokaklarda dolaşır, herkes ondan korkardı. Korkulacak birşey yoktu aslında. Masumlara dokunmaz...